SevgulKurt
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Seçim Ufukta

Seçim Ufukta

featured
service
0
Paylaş

Sevgül Kurt’un araştırması, Türkiye’nin mevcut siyasi atmosferini ve yaklaşan erken seçim olasılığını analiz etmektedir. Metinler, genişleyen operasyonların, Suriye dosyasının yeniden ısınmasının ve yüksek profilli isimlere yönelik soruşturmaların rastgele gelişmeler olmayıp, seçim öncesi bir hazırlık olduğunu ileri sürmektedir. Ayrıca, Şamil Tayyar gibi isimlerin yarı-resmî nabız yoklayıcılar olarak kullanılarak kamuoyu tepkisinin ölçüldüğünü belirtmektedir. Ekonomik zorlukların 2027 seçimini zorlaştıracağı ve bu nedenle 2026’nın daha uygun bir tarih olabileceği vurgulanırken, ABD Büyükelçisi’nin 2026 Ruhban Okulu açılışı hakkındaki sözlerinin de erken seçim zamanlamasına dair diplomatik bir işaret olabileceği öne sürülmektedir. Genel olarak, güvenlikçi söylemin yükselmesi ve algı yönetiminin, Türkiye siyasetinin klasik seçim döngüsüne girdiğini gösterdiği sonucuna varılmaktadır.

 

SEÇİM UFUKTA GÖRÜNDÜ

Siyasi atmosfer, operasyonlar, Suriye gerilimi ve “nabız testçileri”…

Türkiye’nin siyasal iklimi, son haftalarda alışılmış döngülerin yeniden çalıştığını gösteriyor. Operasyonların kapsamının genişlemesi, “dokunulmaz” görülen isimlerin soruşturma konusu olması, medyadan siyasete uzanan sert çıkışlar ve Suriye dosyasının aniden ısınması… Bunların hiçbiri birbirinden bağımsız gelişmeler değil.

Son operasyon furyası, Ankara’da bir süre önce rafa kaldırıldığı sanılan erken seçim senaryosunu yeniden gündemin merkezine taşıdı. Ekonomi, güvenlik, ABD açıklamaları ve siyasi test balonları bir araya geldiğinde tablo netleşiyor: 2026 artık sadece bir ihtimal değil, güçlü bir olasılık.

2026 ihtimali giderek güçlenen bir erken seçim atmosferinin ayak sesleri.

 

  1. “Dokunulmazlık yok” mesajı neden şimdi veriliyor?

Mehmet Akif Ersoy üzerinden başlayan ve medya–fenomen–siyaset üçgenine uzanan operasyonlar, teknik bir soruşturmadan ziyade siyasal bir iletişim stratejisi etkisi yaratıyor.

Devlet, toplumun en hassas olduğu alanlarda “temizlik” görüntüsü veriyor:

  • uyuşturucu,
  • medya,
  • nüfuz ilişkileri,
  • kamu gücü,
  • yüksek profilli isimler.

 

Bu, sıradan bir adli süreç değil; geniş kitlelere verilen bir “şeffaflık ve güven” mesajı.

Seçim yaklaştığında iktidarların en çok ihtiyaç duyduğu iki şey:

 

  1. “Biz gerekeni yapıyoruz” algısı,
  2. “Kimse dokunulmaz değil” vurgusu.

 

Kamuoyu psikolojisini yeniden düzenleyen tam da bu.

 

  1. Şamil Tayyar: Yarı-resmi nabız testçisi

AKP yönetiminde resmî görevi olmamasına rağmen Şamil Tayyar’ın sözleri her dönem dikkate alınır. Bunun nedeni kişisel çıkışları değil; parti strateji ekiplerinin diline en yakın konuşan yarı-resmi ağız olmasıdır.

Siyaset biliminde buna trial balloon veya balloon messenger denir:

Riskli konuların tepkisi önce onun üzerinden ölçülür.

Bu yöntem yıllardır şu şekilde işler:

Hükümetin masasında bir konu vardır ancak açıklamak risklidir.

İlk çıkışı Tayyar yapar.

Taban tepkisi ölçülür.

Geri dönüş sinyali alınır.

Tepki düşükse hükümet aynı yönde resmî adım atar.

 

EYT’den, göç politikalarına…

Emekli zammından güvenlik çıkışlarına…

Vergi tartışmalarından KHK gündemine kadar her önemli başlıkta önce Tayyar konuştu.

Bugünlerde yeniden “dokunulmazlık yok”, “herkese dokunulur”, “temizlik başlıyor” çıkışları yapması, bir şeylerin hazırlandığına işaret.

 

  1. 3. Suriye’nin yeniden ısınması: Tesadüf değil

Türkiye’nin son 10 yıldaki bütün seçim süreçlerine bakın; her kritik dönemeçte Suriye dosyası ısınmıştır.

Bu korelasyon, sadece siyasi yorumlara değil, kronolojik verilere de dayanıyor.

2016’dan bu yana Türkiye’nin dış operasyon takvimi ile seçim takvimi sık sık kesişti:

2017 referandumu öncesi: Fırat Kalkanı Operasyonu’nın kritik evreleri

2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi: Zeytin Dalı Operasyonu

2019 yerel seçimleri öncesi: Barış Pınarı hazırlıkları ve güvenlik söyleminin tırmanması

2023 seçimi öncesi: Suriye’de yeniden artan çatışma riski, “her an operasyon olabilir” atmosferi

 

Bu dönemlerin ortak özelliği şuydu:

Ekonomik baskının arttığı, iç siyasetin sertleştiği anlarda güvenlik dosyası öne çekildi ve milli birlik teması merkezileştirildi.

Bugün yaşananlar, bu tarihsel döngünün bir kez daha devreye sokulduğunu gösteriyor.

 

Güvenlik hamlelerinin seçim psikolojisi üzerindeki etkisi nettir:

  • Liderlik algısı güçlenir
  • Taban konsolide olur
  • Gündem bir anda ekonomiden güvenliğe kayar
  • Muhalefet savunmaya çekilir
  • Medya tek bir konuya kilitlenir

 

Ekonomik krizin ağır olduğu dönemlerde hükümetlerin güvenlik dosyasına yüklenmesi dünya siyasetinde bilinen bir gerçektir.

Bugün Suriye’nin yeniden masaya gelmesinin zamanlaması da tam buraya oturuyor.

 

  1. Ekonomi, 2027’yi kaldırmayabilir

Yüksek enflasyon, yüksek borçlanma maliyetleri, bütçe açığı, vergi yükü…

Bu tablo 2027’ye yaklaştıkça daha zorlayıcı bir hâl alacak.

İktidar için en uygun zaman:

 

➡️ Ekonomik bozulma derinleşmeden

➡️ Siyaset kontrol altındayken

➡️ Operasyonların etkisi taze iken

➡️ Güvenlikçi atmosfer yüksekken

 

Bu da bizi 2026’ya işaret ediyor.

 

  1. Peki seçim gerçekten yakın mı?

Tüm sinyaller birleşince ortaya çıkan tablo şu:

 

✔️Güvenlik söylemi yükseliyor

✔️Deneme balonları havada

✔️Operasyonlar sembolik isimlere uzanıyor

✔️Medya ritmi sertleşmeye başladı

✔️Ekonomi 2027 için riskli

 

Hükümet söyleminde “konsolidasyon dili” geri döndü

Bu unsurların hiçbirinin seçimsiz bir dönemde aynı anda, bu yoğunlukla çalışması normal değil.

 

Evet, seçim ufukta göründü.

Ve 2026 ihtimali giderek güçleniyor.

🔻ve

ABD BÜYÜKELÇİSİ’NİN 2026 VURGUSU: ANLAMLI BİR ZAMANLAMA MI?

Kamuoyunda neredeyse kimsenin dikkatini çekmeyen, fakat son derece kritik bir açıklama daha yapıldı:

 

ABD Büyükelçisi, Ruhban Okulu’nun Eylül 2026’da açılacağını söyledi.

Bu tarih, rastgele bir tarih değil.

Zira şu analiz akla yatkın bir siyasi hesap ortaya koyuyor:

Cumhurbaşkanı Erdoğan normal takvime göre 2027’de seçime gitmek zorunda.

Ancak muhafazakâr tabanı açısından son derece hassas olan Ruhban Okulu’nun açılması büyük tepki yaratabilir.

🔻Erdoğan’ın bunu görev döneminin son yılında, seçimden hemen önce yapması siyasi açıdan neredeyse imkânsızdır.

🔻O hâlde, eğer okul 2026’da açılacaksa, bunun ancak seçimler 2026’dan önce yapılmış ve iktidar yenilenmişse mümkün olabileceği düşüncesi güçleniyor.

Dahası, yeni bir seçim zaferiyle “taze bir meşruiyet” elde eden bir iktidarın, dış politika alanında daha riskli veya tartışmalı adımları atma konusunda çok daha konforlu olacağı açıktır.

Bu da ABD Büyükelçisi’nin sözlerinin satır aralarında önemli bir zamanlama mesajı barındırdığı yorumunu makul kılıyor.

Çünkü, siyasi takvim ile diplomatik işaretler arasında kurduğun bağlantı analitik olarak son derece yerinde.

 

SONUÇ: YOLLAR SEÇİME ÇIKIYOR

Operasyonların hızlanması, dokunulmazlık algısının parçalanması, devlet içindeki kadroların yeniden düzenlenmesi ve uluslararası mesajların zamanlaması bir araya geldiğinde görünen tablo şu:

Türkiye siyaseti hızla bir seçim atmosferine giriyor.

Ve bu kez seçim takvimi, resmî tarihten önce, sahadaki gelişmeler tarafından belirleniyor gibi görünüyor

 

Sonuç: Türkiye klasik döngüsüne geri dönüyor

Güvenlik operasyonları + psikopolitik testler + mikro temizlik hamleleri + algı yönetimi =

Seçim öncesi atmosferin değişmez bileşenleri.

 

Bugün yaşananlar:

  • plansız değil,
  • rastgele değil,
  • sıradan adli süreçler hiç değil.

Bir hazırlığın ritmi tutuyor.

 

Şimdi sorulması gereken soru şu:

2026’da sandığa gidilirse, kim bu tabloyu önce okuyacak ve bu yeni siyasal iklime en hızlı uyumu kim gösterecek?

Seçim Ufukta
+ - 0

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Bizi Takip Edin
KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala