Bu makale, Türkiye’deki krizin artık sadece ekonomik değil, aynı zamanda derin bir sosyolojik ve ahlaki çöküş meselesi olduğunu savunmaktadır. Yazar, bu krizin kökenini eğitim sistemindeki yapısal bozulmalara dayandırmakta ve özellikle 2012’deki 4+4+4 sisteminin bir ideolojik yeniden yapılanma getirdiğini belirtmektedir. Metin, eğitim bütçesinin düşüklüğü ve artan eşitsizlikler gibi verilerle durumu somutlaştırırken, okul dışı kalan çocukların ucuz işgücü olarak kullanılması ve gençlerin bahis, uyuşturucu ve akran zorbalığı gibi sorunlarla karşı karşıya kalması gibi toplumsal trajedilere dikkat çekmektedir. Sonuç olarak, metin kalıcı bir çözüm için eğitimin yeniden kamusal, bilimsel ve insani ilkelere oturtulması gerektiğini vurgulamaktadır.
Bir Ülkenin Derin Krizi: Sosyolojik Sapma II
Ekonomiden Öte, Ahlaki ve Eğitsel Bir Çöküş
Türkiye’nin yaşadığı kriz artık yalnızca bir ekonomi meselesi değildir.
Toplumsal çürüme, çıkarcılık, duyarsızlık ve ahlaki yozlaşma, ülkenin su havzalarından kültürel mirasına kadar her şeyi tehdit ediyor.
Bilimden, eğitimden ve vicdandan uzaklaşan bir toplumun ne doğası kalır, ne de ahlakı.
Bugün yaşadığımız sorun, özünde bir sosyoloji ve psikoloji meselesidir ve bu zincirin ilk halkası eğitimdir.
Eğitim: Krizin Kökeni
Toplumun beslenmesi yalnızca gıda ile değil, bilgi ve kültürle olur.
Eğitimi bozulmuş bir toplum, zamanla gerçeği fark edemez, yozlaşmayı normalleştirir ve sonunda çöküş kaçınılmaz hale gelir.
Bu süreç 15–20 yıl içinde ahlaki çöküşe, ardından ekonomik krize dönüşür.
O hâlde en temel soru şudur:
Eğitim ne durumda?
Tarihsel Süreç: 1997–2025
1997–2012: Kamusal Eğitim Dönemi
28 Şubat sonrası 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim, çocukların erken yaşta yönlendirilmesini önlemeyi hedefliyordu.
Bu dönemde eğitim, laiklik ve kamusallık ilkesi doğrultusunda yeniden düzenlendi; İmam Hatip okullarına geçiş sınırlandırıldı.
2012 ve Sonrası: 4+4+4 Sistemi
2012’de yürürlüğe giren sistem, eğitimin yapısal kırılma noktası oldu.
Eğitim kademeleri yeniden yapılandırıldı, İmam Hatip Ortaokulları açıldı, seçmeli dini dersler müfredata eklendi.
Bu değişim yalnızca pedagojik değil, aynı zamanda ideolojik bir yeniden yapılanmaydı.
Eğitimde Eşitsizlik Derinleşti
Eğitim Bütçesi: Türkiye, 2024’te milli gelirinin yalnızca %3’ünü eğitime ayırıyor. (OECD ortalaması %4,9)
Okul Dışı Çocuklar: 2023–2024 döneminde 612 bin çocuk okula gitmiyor. (2012’de 279 bindi.)
İmam Hatip Okulları: 2002’de 450 olan sayı, 2024’te 1700’ü aştı.
Özel Okullar: 2002’de %2,5 olan oran, 2023’te %9,8’e çıktı.
PISA Sonuçları: Türkiye ortalamaları 450 civarında, OECD ortalamasının hâlâ altında.
MESEM ve Stajlar: 1,5 milyon öğrenci düşük ücretli ya da sigortasız çalışıyor.
Bu tablo, eğitim sisteminin sosyo-ekonomik eşitsizlikleri yeniden ürettiğini açıkça gösteriyor.
Düşük gelirli öğrenciler İmam Hatip veya meslek liselerine, varlıklı öğrenciler ise özel veya seçkin okullara yönlendiriliyor.
Kütüphaneler Kapanırsa…
“Kütüphaneler kapatılırsa, kütüphaneye gitmesi gereken çocuklar fabrikalarda sigortasız çalıştırılır.
Sonra o fabrikalarda çıkan yangınlarda ölür mü?” Kocaeli’de Parfüm fabrikasından ölenlerden üçü çocuktu!
Sorun, çocukların sigortasız çalıştırılması değil; neden okula gitmeyip çalışmak zorunda kaldıklarıdır.
Bu cümle, son yıllarda yaşadığımız trajedilerin özeti gibidir.
Tekirdağ’da gece vardiyasında çalışan 16 yaşındaki Mustafa Eti,
Dilovası’nda kozmetik fabrikasında çıkan yangında yaşamını yitiren Nisa, Cansu ve Tuğba…
Bunlar yalnızca iş kazası değil; eğitim sisteminin çökmüşlüğünün sessiz mezar taşlarıdır.
Başka!?
Uyuşturucu, Bahis ve Zorbalığın Gölgesinde Gençlik
Eğitim boşluğunun doldurduğu alanı artık başka güçler işgal ediyor:
Türkiye’de 60 bin bahis bayisi var.
Gençlerin %12’si düzenli bahis oynuyor.
Akran zorbalığı oranı %70’e ulaştı.
Bu sadece okul problemi değil; toplumun aynasıdır.

Zorbalığın nedenleri:
1️⃣ Güçlü görünme isteği
2️⃣ Evde şiddet modeli
3️⃣ Sosyal medya baskısı
4️⃣ Empati eksikliği
5️⃣ Okul-aile ilgisizliği
6️⃣ “Güçlü ol, ezilme!” kültürünün yanlış yorumu
“Diş teli taktım diye sürekli dalga geçiyorlar. Artık arkadaş gruplarına katılmak istemiyorum,”
diyor 14 yaşındaki bir öğrenci.
Sosyal medya, kolay para ve güç algısı üzerinden gençlerin ruhunu kemiriyor.
Bir yanda “ahlaklı nesil” söylemi, diğer yanda bahis, madde ve zorbalık sarmalı…
Algı ve Gerçeklik Arasındaki Uçurum
Resmî söylemde “özgüvenli, ahlaklı gençlik” vurgusu yapılırken, sahadaki gerçek bambaşka:
✔️ Çocuk işçiliği bitmedi.
✔️ Bahis, kumar, uyuşturucu bağımlılığı arttı.
✔️ Mesleki eğitim yetersiz.
✔️ Akran zorbalığı yaygın.
Bu tablo, algı yönetimi ile toplumsal gerçeklik arasındaki uçurumu gösteriyor.
“Kaybolan nesil” yalnızca bir eleştiri değil, geleceğimiz için çalan bir alarm zilidir.
Çözüm: Yeniden Kamusal, Bilimsel, İnsani Eğitim
Gerçek çözüm, yalnızca yapısal değil, ideolojik bir yön değişimi gerektirir.
Eğitim, yeniden kamusal, bilimsel ve insani bir zemine oturtulmadıkça hiçbir reform kalıcı olamaz.
✅ Mesleki eğitim merkezlerini artırmak, müfredatı çağın ihtiyaçlarına göre modernize etmek.
✅ Bahis ve kumar reklamlarını sıkı biçimde denetlemek, dijital bağımlılığa karşı toplumsal farkındalık kampanyaları yürütmek.
✅ Akran zorbalığına karşı okul içi psikolojik destek ve empati temelli farkındalık programları başlatmak.
✅ Gençlere sosyal, kültürel ve sanatsal alanlar açmak; okulun yalnızca ders değil, yaşam alanı olduğunu yeniden hatırlatmak.
✅ Taşımalı eğitim sisteminden vazgeçilerek, her bölgede yerel, güçlü ve nitelikli okulların yeniden inşa edilmesi.
✅ Eğitim bütçesinin millî gelirin en az %5’ine çıkarılması, öğretmen maaşlarının ve okul altyapısının iyileştirilmesi.
✅ Tüm öğrencilere okulda en az bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek sağlanması çünkü eğitim, aç bir çocuğun odaklanamadığı yerde anlamını yitirir.
Son Söz
Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözü, yalnızca bilime değil, insan onuruna ve fırsat eşitliğine yapılmış bir çağrıdır.
Gerçek kalkınma, önce okul sıralarında, sonra vicdanlarda başlar.
Aksi halde bu toplumsal dram, 20 yıldır olduğu gibi devam eder.
“Ne ekersen onu biçersin.”
Ey yükselen yeni nesil!
Cumhuriyeti biz kurduk; onu yaşatacak olan sizlersiniz.
Mustafa Kemal ATATÜRK
(Saygı ve rahmetle)