Tayyip ERDOĞAN siyaset adamı olarak başarılıdır. Buna itirazımız yok. Ancak devlet adamlığı konusunda aynı şeyi söyleyemeyiz.
Devlet adamı, siyaset ile devlet arasındaki hassas çizgiye dikkat edendir. Siyasetin gelip geçici, devletin ise ebed-müddet olduğunu bilendir.
Başbakanın hitabetinin güçlü olması, karizmatik olması iyi devlet adamı olacağı anlamına gelmez. Hamaset ile devlet adamlığı yapılmaz. Devleti siyasi çekişmelere alet etmeyendir devlet adamı.
Dersim isyanı ile ilgili tartışmalar Tayyip ERDOĞAN’ın devlet adamlığı vasfının son derece zayıf olduğunu bir kez daha gösterdi. Hatta denilebilir ki bu konuda gelmiş geçmiş Başbakanların en zayıfıdır.
Oysa bizim tarihimizde Başbakanın örnek alması gereken yüzlerce gerçek “devlet adamı” vasfına sahip yönetici vardır.
Fazla uzağa gitmeye gerek yok Dersim İsyanının çıktığı 1937’de Başbakan İsmet İnönü’dür. O Yıl çıkan çatışmalarda toplam 237 kişi hayatını kaybetmiştir.
1937 Yılının Eylül ayında İnönü İstifa eder ve Başbakanlığa Celal BAYAR getirilir. BAYAR döneminde yani 1938 yılında ise çatışmalarda hayatını kaybedenler ve sürgüne gönderilenlerin sayısı 13 binin üzerindedir.
Çok partili hayata geçtiğimizde İsmet Paşa ve Celal BAYAR amansız rakiptirler. Meclis tutanaklarını inceleyiniz. Dersim olayları başta olmak üzere devletin icraatını istismar ederek birbirlerini asla suçlamamışlardır.
İsmet paşa “benim dönemimde daha az insan hayatını kaybetti.”diyerek Celal Bayar’ı sıkıştırabilirdi. Ancak o zaman o “İsmet Paşa” olmazdı.
Devlet adına yapılan her işi, her ikisi de siyasi kavganın dışında tutmuşlardır. Fakat siyaseten vuruşmaktan da geri durmamışlardır.
Tayyip ERDOĞAN öyle yapmıyor. Siyasi rakiplerini karalamak amacıyla her yolu mubah görüyor. Eline geçen her arşiv belgesini işin önünü arkasını düşünmeden meydanlarda, salonlarda sallayarak, Türk Devletinin geçmişinin karanlık olduğunu var gücüyle ispat etmeye çalışıyor. Diyarbakır mitinginde de öyle yapmıştı.
Efendim bunları Şeffaflık adına “hiçbir şey gizli kalmasın”diye yapıyormuş. Oysa kendisi bize BÜYÜKANIT ile dolma bahçede ne konuşulduğunu bir türlü anlatmıyor.”o benimle mezara gidecek”diyor.
Eğer İnönü ve Bayar örneği Başbakanı kesmediyse, Başka örnekler verelim. Mesela Necmettin ERBAKAN. Kendisinin yetiştiği milli görüş okulunun lideri.
ERBEKAN, İnandığı yolda korkusuzca yürüdü. Şimdikiler gibi, Batı’ya sığınmadı, aksine onları yerden yere vurdu. Sisteme itirazlarını hep yüksek sesle dillendirdi. Ancak konu devletimiz olunca ERBAKAN Milli duruşunu bozmazdı.
Onca yıllık siyasi hayatında ne “Dersim” konusunda, ne de milli mücadele dönemiyle ilgili bir tek olumsuz söz etmemiştir. Korkuyor muydu? ABD den kormayan, kimden korkacaktı?
Bizim Kars’ta derler ki “her okuyan molla penah değildir” uyarlarsak “her siyasetçi devlet adamı değildir”