O bakışların var ya anne… Hiç konuşmasan da her şeyi ama he şeyi anlatıyor…
1986 yılıydı… Tam 6 yıldır senden uzak, sana hasret,"Beton yığınlarının içersinde, demir parmaklıklarının arkasında yaşıyorum"… Sense şube şube, cezaevi, cezaevi o şehir bu şehir kar kış fırtına demeden peşimde…
Ayda bir de olsa 5 dakika da olsa tel örgülerin demir parmaklıklarının gerisinde görüşüyorduk… 6 yıl sonra memleketi "uçurumun eşiğine" getiren 18-20 yaşlarındaki biz (!) teröristlere de açık ziyaret hakkı verilmişti…
Ve ben sana doya doya sarılacaktım… O gün geldi. On dakikalık zaman 6 yıl sonra geldi. Önce elini öptüm, sonra sarıldım sana… Bir şeyler anlatmaya başladım ben… Sen hep sustun… Sadece baktın… Durmadı zaman… Kendime koğuşta geldim. Ertesi gün gazetelerde sen ve ben vardık "idam mahkûmu sağ görüşlü Cafer YAYLAN acık ziyarette annesi Fatma YAYLAN’la görülüyor şeklinde… Fotoğrafa dikkatlice baktım… Sen beni dinlemiyormuşsun bile.. Gözlerini bana dikmiş: “sen ne anlatıyorsun oğlum, ben seni istiyorum" "daha sana doyamadım" der gibiydin. Ben ise muhtemelen sana "o"nu gördün mü? "şu"nu gördün mü? Gibi "vefasızları" sormuşumdur… Senin gibi büstü dikilecek "vefa abidesi" varken…
Ah anne… ah.. Çaresizlik nedir bilir misin sen. Tabi bilirsin de… Benim çaresizliğimi anlar mısın sen… Bana ikinci defa yaşatıyorsun… Ankara’nın ayazı çekilmez. Hele Hüseyin Gazi dağının ayazı hiç çekilmez… Yağmurlu, fırtınalı bir kış günü hiç beklemediğim bir zamanda ziyaretime gelmiştin… Görüş kabininde duvara yaslanmış güçlükle duruyordun. “Hayırdır anne, niye yalnız geldin?” diye sorduğumda… “Oğlum doktorlar az bir ömrün kaldı dediler, ben de doğru sana geldim. 7 çocuğun içersinde seni çok severim” dediğin de seni duymamıştım, daha doğrusu duymak istememiştim… Bir daha yalnız gelmemen konusunda seni uyarmış, koğuşuma dönmüştüm… Ancak kendime koğuşta geldiğimde kimse görmemesi için tuvalete gittim… Ağladım… Ağladım…
Sana en çok çektiren… Ama en çok sevilen… Sana sadece gözyaşı verebilen ben… Abdestimi alıp arkandan "yasin "okudum. Babama telgrafla sana kızmamasını söyledim… Cezaevi içersinde bir cezaevi daha yaşamaya başladım… Seni düşünmek ve çaresizlik beni deli ediyor… Ve ben bir şey yapamıyorum… Yapamıyorum… Bu gün dışarıda yanındayım sen hastanede "ölümle pençeleşiyorsun" Ben yine sana bir şey yapamıyorum… Hatta doğru dürüst gözyaşı bile dökemiyorum… Anne ne olur, beni ilk gözyaşımla bırak… Daha önce nerede ağladığımı hatırlamıyorum… Ama bir keresinde… 110 gün Gözaltında kaldığım akıl almaz işkenceler gördüğüm şubede ağlamak istedim… Ama ağlayamadım… İşte o zaman bir kez daha "erkek" olduğumu anladım… “Erkekler ağlamaz oğlum” derdin ya, anne… Ağlamadım… İlgili ilgisiz kimseyi "yakmadım"… Tek başıma geldim… Tek başıma hüküm giydim… Tek başıma 10 yıl 28 gün sonra cıktım…
Sayende anne… Ben seni utandırmadım… Başını öne eğdirmedim… Sende benim başımı eğme… Beni bırakma anne… Hani "Türkeş" tahliye olmuştu… Bir heyetle geçmiş olsun ziyaretine gitmiştiniz… İçinizden biri Türkeş’e “efendim siz tahliye oldunuz, benim oğlumu da çıkarsanız” dediğinde.. Türkeş in çaresizlik içerisinde nasıl ağladığını anlatmıştın bana.. Türkeş gibi bir insan nasıl ağlardı.. Ülkücüler de ağlar anne.. Ülkücüler de ağlar..
Sana ihtiyacım var anne.. Sen varken ben hala çocuğum.. Acıkacağım… Üşüyeceğim… Büyümek istemiyorum anne… Bilirsin ben biraz "egoistim"… Bilirim beni düşündüğünü… Bana bakman için isterim seni… Ama ben sana doğru dürüst bakamam çaresiz kalırım hep… Hani bir gün vurulmuş, kolum alçılı eve gelmiştim. Sen “vuruldun mu oğlum” dediğinde; –"Top oynarken kırıldı" demiştim. Sense; –"Hayır oğlum ben vurulduğunu rüyamda gördüm" demiştin. Anne yüreği… Anne gözü… Sen hep bana böyle baktın… Ben ise sana çaresizlikle bakıyorum… Bu adaletsizliğe, bütün adaletsizliğe, olduğu gibi isyan ediyorum…
Fikri ARIKAN, Ali Bülent ORKAN bulunduğumuz yerde idama gidişlerine nasıl çaresiz kaldı isek… Onların geç de olsa hesabını sorar, misillemesini yaparız… Sen anne… Sen… Senin hesabını kimden soralım?… Kime misilleme yapalım?… Çaresizlik sarıyor dört bir yanımı… Hiç bu kadar çaresiz kalmadım anne… Teslim olmakta yok yenilmez ruhumda… Boynum kalın kurt gibiyim tamam anne… Ama gücümü nerde kullanacağımı bilmiyorum… Bilmemek ne kötü bir şey… Kader ağlarını mı örüyor ne?… Ben kadere teslimim… Sen biraz daha diren anne… Ben yine aptesimi alıp arkandan "Yasin" okuyacağım… Beni ne olur bırakma… Bırakırsan eğer hakkını "helal" et anne…
Oğlun Cafer Yaylan…