serbest-kursu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Gidenler her zaman ağlatırlarmış ardlarından…

Gidenler her zaman ağlatırlarmış ardlarından…

0
Paylaş

Oysa kolay mı gitmek, kolay mı vuslat’a ermek?

İşte bütün tarih boyunca bu sorunun cevabı hiçbir zaman verilmedi. Tefekkür edenler kendilerince sığındılar varlığına yürekle iman ettikleri Rablerinin sözüne;
Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz sezemezsiniz.”
Âmennâ ve sadıkna…
Ama bedenim yanıyor. Duygularım yangınından kaçamayıp sıvılaşıyorda gözlerimden boşalıyor.
Sessizleşiyorum. Kelimeler düğümleniyor boğazımda.
“Her şey bitti” diyorum.

“Bu acıyı taşımaz bedenim” dediğim anda bir davudî ses beliriyor belleğimde;
"Çoğu zaman rüyalarıma girerler. Sanki geçit resmi yapar gibi. Gözlerimin önünden geçerler. Oruç Reis ile kol kola yürür Yusuf İmamoğlu, Dursun Önkuzu, Süleyman Özmen, Erdem Arabacı gibiler. Uykularım kaçar, kalkar Cenab-ı Hakka sığınır dualar okurum. Ercümentim gelir aklıma. Mezar bile dar gelmişti yavruma. Mezara sığmamıştı."
Titriyorum ağabey.
Ve kendimi bir kez daha tefekküre emanet ediyorum.
Yusufiye zindanları geliyor gözümün önüne.
Hani şu senin kuzey rüzgarlarına bend olduğun için, öpmeye kıyamadığın elin seni mahpus ettiği ama zindanlar…

Ah be ağabeyim zindan dediğime ne olur kızma.
Biliyorum siz iman dolu göğsünüzle ruhlarınızı sizden bin yıl evvel yaşayan Horasan erenlerine yoldaş edip oralara girmeden yolladınız Pir-î Türkistan’ın ulu katına.
Medrese idi o karanlık mekanlar sizler için; Ali’den arslanlığı, Hamza’dan Alp’liği öğrendiğiniz birer medrese…
Bilirim vuslata erdin şimdi ama benim acımı hiçbir kelime anlatamıyor ağabey.
Sıcaklığının yerini buz gibi taşlar alıyor, sevgi dolu fotoğraflarının yerini ise senin bedeninle dolan kara toprak…
Sanırım özlüyorum.
Hem de çok.

Ardından bu terk edişine kızgınlık dolu satırlar yazmak istiyorum ama kalemim kırılıyor, susuyorum.
Sustuğum anda bir türkü dilime dolanıyor;
“Dalgalan, al bayrağım dalgalan”
Kızıyorum, delice küsüyorum sana. Ama özlüyorum işte, özlüyorum…
Kapıyorum gözlerimi.
En güzel gelincik tarlasında buluyorum kendimi.
Feda ediyorum tüm varlığımı, senin armağan ettiğine.
Boyun eğiyorum.
Ağabeyim,can özüm;
Bekle beni peygambere komşu evinde…

Ağlayabilir miyim gönlüm?

Müsaadenle..
Şöyle katıla katıla şimşekli bir gökyüzü gibi.
Günaha batan tüm kirliliğin ile Ağlayabilir miyim?
Öylesine ama ölesiye..
 Bu can çıkana kadar bedenden.
 Nefsimin nefesi kesilesiye.
 Pembe güller mor menekşelere düşesiye..
Sol yanımın ateşi yükselesiye kadar..
 Kendi omzumda kimseciklere yük olmadan
Ağlayabilir miyim?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.