Makale, eski cumhurbaşkanlarımızdan Ahmet Necdet Sezer’in kişisel dürüstlüğünü ve tutumlu yönetim tarzını eleştirel bir üslupla öven bir incelemedir. Yazar, Sezer’in bir hukukçu olarak adalete verdiği değeri, kamu malına gösterdiği özeni ve lüks yaşamdan kaçınmasını detaylandırır. Metin, Sezer’in görevi sırasında kendisine verilen 1243 hediyenin tamamını devlete bıraktığını ve hatta kullanmadığı 46 trilyon liralık ödeneği iade ettiğini vurgulamaktadır. Yazar, Sezer’in bu kadar dürüst olmasının ve makamın sunduğu fırsatları kullanmamasının, onu halk nezdinde sevilmeyen biri haline getirdiğini ironik bir şekilde ifade ederken, Sezer’in sivil araç kullanması, hastanede sıra beklemesi gibi sıradan davranışları üzerinde durur. Sonuç olarak, metin, Sezer’in siyasetçilerden beklenen fırsatçılığın aksine sergilediği dürüstlük ve hukuka bağlılık için teşekkürle sona erer.
Hukukçuydu, adaleti iyi bilirdi. Kul hakkını, devlet malının ne olduğunun farkındaydı. Şahsi israfı hiç olmadı, gösteriş nedir bilmedi, lüksü tanımadı, tanıtmadı da.
Tek kusuru vardı, ülkeyi hiç dolaşmadı, bu asil halkı tanıyamadı.
Yurt dışı ve yurt içi resmi ziyaretlerde kendisine ve eşine hediye edilen:
Halı, kilim, kalem seti, şifonyer, gümüş tepsi, takı, kaftan, madalyon, vazo, biblo, heykel, tablo, saat ne aldıysa hepsini evine taşımamış, devlete bırakmış.
Kendisine verilen 1243 parça (yazıyla: Bin iki yüz kırk üç) hediyenin bir parçasını dahi almadan, iç etmeden 1243’ünü de bırakmış, götürmemiş, üstüne çökmemiş.
Böyle birisi benim cumhurbaşkanım olabilir mi, olamaz. Oysa ne demişti büyüklerimiz, “Bal tutan parmağını yalar- Musluk akarken testini dolduracaksın” bu yalamamış ve yalatmamış, testisini de doldurmamış.
Bu ülkenin cumhurbaşkanı olamayacağı (!) zaten, kırmızı ışıkta durmasından belliydi.
Kimse durmuyor ki, sen niye duruyorsun Sn. Sezer? Burası bizi kıskanan Almanya mı, İsveç mi?
Giriyorum internete, bakıyorum o günlerin gazetelerine:
22 Vazo, 9 takı, 84 parça gümüş, 4 tabanca, 27 hatıra para, 83 adet değerli süs eşyası, 55 tablo, 7 madalyon, 86 porselen, her ne kadar İranlı R. Zarrab’ın hediyeleri kadar pahalı olmasalar da 4 adet değerli saat.

İnanın insanın içi gidiyor, vay be diyorsun.
Götür be Sn. Sezer kim ne diyecek dimi.
Bırakmış gitmiş.
Hediyeleri bıraktığı gibi, kendisine ayrılan, “Kafana göre harca “denilen ödeneği de harcamamış. Papelleri de bırakıp gitmiş.
Yaklaşık 46 trilyoncuk çerez parası. Hani öyle diyorlar ya!
Sen yemediysen bırak biz yiyelim.
Olmaaaaazz. İzin veremem “Yetim hakkıdır” yedirmem deyivermiş görevi süresince. Hani şimdi bizim süslümanların bir sloganı var ya; “Haram helal ver Allah’ım, kulun seçmez yer Allah’ım.”
46 trilyon devletin kasasına iade edilmiş Onu da oraya alırken zorluk çekmişler. Alışkın değillermiş iadeye. Lüks terzilere kostüm hazırlatanlara inat O, kendi cebinden giyinmiş.
Solcuydu, kimilerine göre belki de inançsızdı ama köşkte garsonu, aşçıyı azaltmış
“Bunlar su mu yakıyor “diyerek 14 makam aracını geri vermiş. Hiç de ileri görüşlü değilmişsin Sn. Sezer. Bi bak şimdi.
Okluk’taki yazlık köşke hiç gitmemiş.
Saray kapatanlara inat; oğlunu evlendirmiş, elektrik parasına kadar cebinden ödemiş.
Bu kimin cumhurbaşkanıymış Tanrı aşkına?
Eşi düşmüş, bileğini kırmış; hastaneye sivil araçla götürmüş.
Röntgen için kuyruğa girmiş, sıra beklemiş.
Annesi rahmetli olmuş, sivil plakayla gitmiş, fors yapmamış, fors açmamış.
Böyle de olunmaz ki canım, senden sonra gelecekleri de düşün biraz, lükse ve ele geçen fırsata da böyle takoz konmaz ki.
Devletin rutin resmi yemekleri hariç, hiç kimseye davet vermemiş.
Öyle mi olur, şöyle TV’leri çağırıp fakir aile iftar sofralarında bir adet fotoğrafın bari olaydı. Camide namaz kılarken çekilmiş bir adet pozu da yokmuş. Çok yazık.
Mutfakta yerli ürün kullandırtmış, şatafattan uzak kalmış. Gerçi O’nun zamanında kestane balı, manda yoğurdu, ejder meyvesi henüz bulunmamış ya da bilinmiyormuş.
Her ne kadar mütedeyyin bir Müslüman değil biliniyorsa da: ettiği yeminine uymuş ve tutmuş.
Hukuku üstün kılmış.
Hukukla sürtüşmedi, polemiklere girmemiş Rahmetli Ecevit’e fırlattığı Anayasa kitapçığını saymazsak.
Eeeeee. Şimdi böylesi bir adam sevilir mi?
Ne demiş atalar: “Bulunduğun yerde herkes körse, sende şaşı bakacaksın.”
Sevilmedi gitti. Ama dürüst, doğru bir Ahmet Necdet Sezer adı kaldı. Türk ulusu adına Teşekkürler Sn. SEZER.
Esen kalınız.