Bu metin, Türkiye’nin yakın siyasi geçmişi üzerine eleştirel bir bakış sunmaktadır. Yazar, M.Ö./M.S. (Milattan Önce/Sonra) zaman çizgisini hicivli bir şekilde Ak Parti’den önce ve sonra (A.Ö./A.S.) olarak yeniden çerçevelendirir. Metin, mevcut iktidar partisinin iddialarını çürütmek amacıyla geçmişteki yerli üretim başarılarını (Devrim Arabası, ilk yerli uçak) hatırlatırken, bu projelerin akıbetine dikkat çeker. Ayrıca, savurganlık ve israf eleştirilirken, düşük sosyal yardımlar (öğrenci bursları) ile lüks harcamalar arasındaki çelişki vurgulanır. Son olarak, yazar, Ak Parti öncesi dönemin (A.Ö.) daha güvenilir kurumlar, namuslu siyaset ve tarım-hayvancılıkta dışa bağımlılığın olmadığı bir dönem olduğunu öne sürerek değer erozyonunu eleştirir.
Miladi takvim milattan önce ve sonrası diye biliyorken artık nur topu gibi bir milat başlangıcımız daha oldu. Ak Parti’den önce ve sonra…
Daha öncesi Akapeli bir Grup Başkan vekili “Bizden önce su içecek bir bardak bile yoktu” derken aklımıza şu sorular gelmedi mi?
- Su birikintileri ve yalaklardan su içmek. Her ne kadar bu usul hayvanlar alemine özgü ise de demek insanoğlu da bu sınıfa dahilmiş.
- Yağmur yağarken ağzımızı açarak su içmek.
- Su henüz bilinmediği için bardak ihtiyacı yok.
Ya da bir bayan vekil “Akape’den önce traktör yoktu” derken Atatürk’ün traktör üzerindeki fotoğrafını foto montaj sanıyor olabilir mi?
İlk yerli araba Devrim 1960’lı yıllarda yapılmıştı. Benzini az konduğu için fazla gidemeyen Eskişehir’de Türk mühendis ve işçilerinin eseri bu proje iptal edilip ithal arabalar rakipsiz bırakılmıştı. Evet “bizden önce bu memlekette toplu iğne bile üretilmiyordu” diyen Sayın Devlet büyüğümüz İlk yerli uçağımızı İspanya’ya ihraç ettiğimizi unutmuş olabilir. O uçaklardan birisi yeterli pist olmadığı için tarlaya zorunlu iniş yaptığı için akıbeti de Devrim arabaları gibi olmuş dışa bağımlı hale getirilmiştik.

Ülkemiz ciddi güvenlik sorunları yaşarken tasarrufu sadece emekli ve çalışanlardan beklemek ne kadar doğru olabilir? İtibar ve israfın akıl almaz tutarları birçok dünya ülkesini kıskandıracak boyutta. Ülkenin çoğu açlık sınırına yakın bir düzeyde iken 100 liralık yardım vatandaş olarak beni utandırmanın ötesinde şoka uğrattı. Devletimiz okula giden kız çocuklarına 100, erkek çocuklarına 80 – 90 lira veriyormuş. Kantinde bir tost parası hiç yoktan iyi derken bunun günlük değil aylık olduğunu öğrendim. Ceylan derili koltuklarda oturup meclis lokantasında bir çorba fiyatı bir öğrenciye layık görülen aylık paradan daha az.
Evet Akape’den önce devlet sadece vatandaştan alınan vergi ve cezalarla yönetilmezdi. A’dan önce fabrikalar satılıp yerlerine millet bahçeleri ve TOKİ evleri yapılmazdı. Tarım ve hayvancılık ülkesinde okyanus ötesinden et ve yiyecek ürünler ithal edilmezdi. A’dan önce vatanın altı üstüne getirilmez ormanlar yakılıp kesilmez su ve havamız kirletilmezdi.
Adalet ve diyanet en güvenilir kurumlardı. Söz senet ve namustu. Siyasiler “merdivenden indim, sözümden döndüm” demezdi U dönüşleri sadece trafik için yasaktı. Şimdi utanmadan sıkılmadan törenle seçmenine ihanet edenlere rozet takılmazdı.
Evet, A’dan önce neler yoktu neler… Daha önce asılsın diye ip attığı vatan hainini “TBMM’ne gelsin burada konuşsun” diyen milliyetçi bir lider yoktu.
Her şeyden önce utanma ve merhamet vardı çoktan unuttuğumuz.