Mehmet Özkendirci
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Geldikleri Gibi Gitmediler…

Geldikleri Gibi Gitmediler…

0
Paylaş

Kaynaklar, Türkiye’deki Kurtuluş Savaşı’na ilişkin farklı görüşleri ele almaktadır. Mehmet Özkendirci, Yunanlıların “geldikleri gibi gittikleri” fikrine karşı çıkan şair Neyzen Tevfik’in sözleriyle başlayarak, savaşın gerçekliğini reddedenleri eleştirmektedir. Yazar, Kadir Mısıroğlu gibi figürlerin ve Kurtuluş Savaşı’nı Kemalistlerin yalanı olarak görenlerin iddialarını çürütmekte, hatta bazı sözde tarihçilerin Yunanların Anadolu’ya çıktığında Türklerin siperlerde beklediği gibi basit bir olay olarak nitelediği fikirleri alaycı bir dille reddetmektedir. Makale, yakılan köyler, tecavüze uğrayan kadınlar ve 8-10 yaşlarındaki şehitler gibi trajik olayların Kemalist propagandası olmadığını vurgulamaktadır. Yazar, büyükanneannemin kişisel hikayesi aracılığıyla Kurtuluş Savaşı’nın gerçekliğini ve yarattığı acıları somutlaştırmaktadır. Hikâye, hamile büyükannenin savaşın ortasında nasıl hayatta kaldığını ve çocuğunu nasıl doğurduğunu anlatarak, bu dönemde yaşanan zorluklara duygusal bir boyut katmaktadır. Sonuç olarak, yazar Kurtuluş Savaşı’nı inkar edenleri “gafil ve soysuzlar” olarak nitelendirerek, savaşın Türk kimliği ve topraklarının bağımsızlığı için önemini vurgulamaktadır.

 

Benim favori şairlerimden Neyzen Teyfik, Yunanlılar için söylenen geldikleri gibi gittiler sözüne katılmayanlardan olup şunları yazmıştı. Geldikleri gibi gitmediler Kimi itini kimi bitini bıraktı demişti.

Keşke Yunan kazansaydı diyen püsküllü fesli Kadir ki kendisini hastanede o günün Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve bir Bakan geçmiş olsun ziyaretine gitmişti, eski bir Türk asker olduğunu unutarak. Daha sonraları birçok zattirik muhterem Kurtuluş Savaşının olmadığını Kemalistlerin yalanı olduklarını söylemişlerdi. Son olarak kendini tarihçi sanan bir canlı şunları söyleyebildi. Yunanlar Anadolu’ya çıktıklarında meğer Türkler siperler kazıp Yunanların gelmesini bekliyormuş. Sahipsiz tarlaya gireceğini sanan Yunan askerleri U dönüşü yapıp gidivermişler. Olay bu kadar basitmiş bu kendini tarihçi sanan zavallıya göre. Meğer yakılıp yakılan köyler, tecavüze uğrayıp öldürülen kadınlarımız hep hayal ürünüymüş, Kemalistlerin palavrası olarak. Binlerce şehitlerin kabirleri dekor olsun diye yapılmış. Dumlupınar’da yaşları 8-10-12 yaşlarında şehit olanlar hep yalanmış. İçlerinde 8 yaşında şehit olan Konya/Bozkır doğumlu Hüsnü yine Kemalistlerin alçakça bir senaryosuymuş. Çoluk çocuğun ne işi varmış savaş meydanlarında, otursun baba ocağında çelik çomak oynasın değil mi…

Kurtuluş Savaşının en canlı tanıklar birisi rahmetli anneannemdi. Kendisi Aydın iline bağlı Çine’nin bir köyünde onyedi yaşına girmemiş yetim ve öksüz bir kızmış. Varlıklı ailesini kaybedince tüm servetlerine dayı ve amcaları çökmüş. O civarda askerlik yapan Afyon ilinin Sandıklı ilçesine bağlı Karacaören köylü onbaşı İbrahim’e bir bohça eşyayla vermişler. İbrahim dedem artan Yunan işgali nedeniyle nenemi köyüne götürmüş. Orada nenem ilk çocuğu anneme hamile kalırken dedem arada bir köye gelip zaruri ihtiyaçlarını karşılarmış. Nihayet Yunan oralara kadar gelince köy boşalmış. Hamile nenem geceleri samanlıkta samanların altına geçirirken köyde kalan yaşlı ve biraz safça bir kadınla samanlık önünde günlerini geçirirlermiş. Bir gece samanlıkta doğum sancıları başlayınca annem doğmuş. Eski elbise artıklarından beze sarılmış. İkinci bir çocuğa tövbe eden nenem gitmedik hacı hoca bırakmadıktan  sonra aradan altı sene geçince teyzeme hamile kalmış.

Ey Kurtuluş Savaşını inkâr eden gafil ve soysuzlar, bugün o savaşlar verilmeseydi dedelerinizin kimler olduğunu bile bilmeyecektiniz.

Bu topraklar şehit kanlarıyla yoğruldu Amerikan dolarıyla satılamaz!!!!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!