Sağlanan alıntı, Mehmet Özkendirci’nin yazdığı “Dünya Düzeni” adlı makaleden gelmektedir. Yazar, “düzen” kelimesinin hem resmi tanımlarını hem de argodaki örtülü anlamlarını incelemeye çalışmaktadır. Resmi ve kabul gören tanımların aksine, metin yazılı olmayan tanıma odaklanırken, Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğünün kısıtlamalarına imalı bir şekilde gönderme yapmaktadır. Yazar, yüksek meblağlı para cezaları ve RTÜK tarafından yayın kuruluşlarına kayyum atanması gibi durumları hicivli bir dille ele almaktadır. Son olarak, metin, bireylerin mevcut bozuk düzeni sorgulama veya değiştirme sorumluluğunu üstlenmek yerine, büyüklerin otoritesine teslim olma eğilimini alaycı bir şekilde dile getirmektedir.
Düzen sözcüğünün dilimizde birçok anlamı vardır.
Google göre düzen, belli yasa, kural ilke ya da yönteme göre oluşturulmuş, kurulmuş olan durum… Türk Dil Kurumuna göre düzeltmek, düzenlemek anlamına gelir… Kervan yolda düzülür gibi… Buraya kadar düzenin ne olduğu belirtmeye çalıştık. Bir de yazılı olmayan bir tanımı var ki argoda başka şeyleri hatırlatır. Fazla detaylara girince RTÜK sayfa karartıp yüklüce bir para cezası verip yazdığınız yere kayyum atar. TELE 1 örneğinde olduğu gibi. Yerinize atanan muhalif kayyum havadan sudan kuştan balıktan çiçekten böcekten bahseder. Kendinizi üçüncü dördüncü dünya ülkesi yerine dünyanın en mutlu ve ilerlemiş ülkesinde hissedersiniz. Hatta borç harç uzaya bir astronot gönderip orada yer çekiminin olmadığını gözlerinizle görüp ruhen ve bedenen rahatlarsınız. Bir an bile olsa dünyanın yükü altında ezilmekten kurtulur kendinizi uzay boşluğunda hissedersiniz. Ya da bozuk plağa takılmış gibi bozuk bu dünyanın düzeni bozuk diye dönüp durursunuz. Aklınıza plağı değiştirmek gelmez ya da bana mı kalmış bozuk düzeni değiştirmek, hem büyüklerimiz daha iyi bilir diye uzaydaki adam gibi hafiflersiniz .Düzen bozuk, bu düzen değişmeli dediğiniz için büyüklerinize hakaretten suçlanırsınız. Hakaret etmek biz küçüklere değil saygıdeğer büyüklerimize ait olduğunu unutmayın. Ne yapalım düzen böyle.
