Mehmet Özkendirci’nin “Beyaz Kartal” öyküsünde olaylar Pekşanlı Holding’e transfer olan yeni genel müdür yardımcısı Sami Bey ve beyaz Kartal marka arabası etrafında dönmektedir. Holdingin itibarına yakışmadığı düşünülen bu eski araba yüzünden Genel Müdür Şahabettin Şerefli, Sami Bey’e makam aracı teklif eder. Ancak Sami Bey, vefat eden babasının mirası ve vasiyeti olan bu arabaya olan derin bağlılığı nedeniyle tüm teklifleri reddeder. Metin, kariyer ve prestij uğruna verilen sözlerin ve manevi değerlerin önemi üzerine bir çatışmayı ve Sami Bey’in babasına olan sarsılmaz sadakatini anlatmaktadır.
Pekşanlı Holding iki gündür şanlarına uygun olmayan, hatta itibarlarını sarsan beyaz renkli Kartal arabasını konuşuyordu. Kapalı garajlarında birbirinden lüks son model siyah arabalar sıra sıra dizilmişken bu eski model beyaz araba çürük bir diş gibi hemen göze çarpıyordu. Mutlaka güvenlikçilerin girişte gözden kaçırdığı, asgari ücretli bir çalışana ait olmalıydı. Üçüncü gün Güvenlik Görevlileri işi sıkı tutunca beyaz arabanın faili(!) bulundu. Güvenlik Müdürünü beyaz arabanın sahibinin kim olduğunu Genel Müdüre söyleyince odasında kısa bir şaşkınlık yaşandı. Arabanın sahibi rakip firmadan yüklüce bir maaşla transfer edilen yardımcısı Sami Beydi. Eski işyerinden de iyi bir gelire sahip yeni yardımcısından önce Sosyal Hizmetler Müdürünü çağırdı.
– Selahattin Bey bu ne rezalet. Neden yardımcım Sami Beye Pekşanlı Holdingimizin şanına yaraşır bir makam aracı verilmedi.
– Efendim kendilerine bir takım süper lüks arabalar önerdim. Seçim yaptıktan sonra durumu zatınıza bugün arz etmeyi düşünüyordum, daha önce haber veremediğim için affınızı rica ederim.
– Giderken bana Sami Beyi çağır…
Birazdan Sami Bey muhteşem döşenmiş Genel Müdür ofisine girdiğinde Şahabettin Şerefli sırtı dönük pencereden dışarıyı seyrediyordu. Sitemle karışık alaycı bir ses tonuyla konuştu.
– Sami Bey holdingimizin size tahsis edeceği makam araçları için karar veremediğinizi öğrendim. Listede bulunan arabalar dışında özel bir isteğiniz varsa bildirin. Sizi gibi değerli bir personelimizin isteğini yapmak bizi sevindirin. Lütfen aklınızdan geçen arabayı söyleyin, özel şoförünüzde holdingimizin en tecrübeli elemanlarımızdan Davut Efendi olacak…
– Teşekkür ederim… Ben arabamdan çok memnunum.
Genel Müdür hızlı bir dönüş yaparak gözlerini Sami Beye gözlerini dikerek konuşmaya başladı.
– Sami Bey antika araba merakınıza saygı duyarım fakat burada Holdingimizin itibarı önemli. Pekşanlı holdingimizin şanımıza uygun bir araba verelim size.
Sami Bey, “ben arabamdan memnunum, hem özel şoförde istemem” derken tekrar sırtını dönüp pencereden dışarıya bakan Genel Müdürün öfkeden kızaran yüzünü görmedi ama sesini duydu.
– Sami Bey burada sizin memnuniyetiniz holdingimizin itibar ve şanından önemli değil. Hafta sonları dilediğiniz kadar Kartalınıza binersiniz. Fakat işe gelirken size tahsis edilen aracı kullanacaksınız. Biz Pekşanlı Holding olarak Genel Müdür yardımcılarına bir makam arabası alamadı dedirtmeyiz. Medyanın diline düşersek yıllardır kazandığımız itibarımız yerle bir olur.
– Teşekkür ederim fakat…
Şerafettin ayakta bekleyen Sami Beyi baştan aşağı süzdükten sonra karşısındaki koltuklardan birisini göstererek oturmasını işaret etti.
– Şöyle buyurun Sami Bey… Nedir bu modası geçmiş yerli araba tutkunuz. Özel bir nedeni yoksa duymak isterim.
– Biraz uzun bir öyküsü var. Değerli vakitlerinizi almak istemem. Hem vermiş olduğum karardan da vazgeçmem mümkün değil.
Şerafettin Bey uzunca bir yaaa çekerek anlatın sizi dinliyorum, ilginç bir öyküsü olmalı derken Sami Bey konuşmasına başladı.
– Rahmetli babam emekli öğretmendi. Ben ve ablamı İstanbul da okuttu. Hayatta en büyük isteği kartal marka bir arabaya sahip olmaktı. Emekli ikramiyesiyle sıfır kilometre bu beyaz kartalı aldı. Aslında sıkı bir Beşiktaş taraftarı olduğu için siyah bir kartal alacaktı. Annem ne öyle cenaze arabası gibi deyince beyaz kartala razı oldu. Tek şartı kaputunun üstüne kocaman bir kartal çizdirmekti. İstediği arabayı alınca şoförlüğüne güvenmediği için eniştemden evimizin önüne getirmesi söyledi. Sonraki günlerde şoförlüğünü ilerletmek için tenha sokaklarda kırk kilometreyi geçmeden aracını sürecekti. Fakat bu arzusu hiç gerçekleşmedi… Arabayı aldığımız günün ertesi tahlil sonuçlarından hızla ilerleyen pankreans teşhisi kondu. Meğer kilo kayıpları ve uzun uzun dalışlarının nedeni bu illetmiş. Günlerce pencere kenarı ve balkondan beyaz kartalını seyretti. Bazı geceler bizlerin uyuduğunu sanıp arabasının yanına gelir etrafında yavaşça ellerini sürerek birkaç kez dönerdi. Bir keresinde sabah yatağında göremeyince telaşla dışarıya fırladık. Başını direksiyona yaslamış derin bir uykuya dalmıştı, sessizce arka koltuğa oturup uyanmasını bekledik. Bu babamın ilk ve son direksiyon başına geçmesiydi. Bir ay içinde hızlıca eriyip vefat etti. Son nefesinde evin tek erkek evladı olduğum için arabasının bana verilmesini vasiyet etti. Tek şartı hep beyaz arabasına binmemdi… Ben de vasiyetini bunca yıl yerine getirdim, başka hiç araç sürmedim. Makam mevkim ne olursa olsun sevgili babama verdiğim sözü tuttum.
– Babanıza verdiğiniz söze saygı duyuyorum. Bari özel şoför vermemizi kabul edin…
– Teşekkür ederim fakat bu isteğinizi maalesef kabul edemeyeceğim.
– Tamam… Sami Bey bir araba için sizi kaybetmek istemeyiz. Bizim için çok değerlisiniz. Yine de kararınızı değiştirirseniz teklifimiz her zaman geçerlidir…
Yönetim Kurulumuzun yarınki toplantısında konuyu görüşmeyi teklif edeceğim derken söylediklerine inanmıyordu. Bu devirde en yakınları bile bir koltuk için birbirlerini satarlarken bu nasıl salakca bir inat diye düşündü…
Sami Bey mesai bitmeden garajdaki Beyaz Kartal’ına bindi. Bir zaman kentin sokaklarında dolaştı. Yan koltukta babası varmış gibi holdingde yaşadıklarını anlatıyordu. İnerken yanındaki boş koltuğa seslendi.
– Dünyadaki hiçbir koltuk seninki kadar değerli değil baba…