Mehmet Edip Ören
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yangınlar, Ekonomi ve Siyaset Sarmalında Türkiye

Yangınlar, Ekonomi ve Siyaset Sarmalında Türkiye

0
Paylaş

Yazının ana fikri, Türkiye’nin orman yangınları gibi doğal afetlerle mücadeledeki yetersizliğinin, siyasi öncelikler ve yanlış mali harcamalardan kaynaklandığı eleştirisidir. Yazar, ülkenin kaynaklarının, yangın söndürme uçakları gibi acil ihtiyaçlar yerine, siyasi manevralar için harcandığını vurgulamaktadır. Ayrıca, Türkiye’deki düşük asgari ücretin Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında halkın alım gücünün düşüklüğünü ve yöneticilerin bu durumdan sorumlu olduğunu belirtmektedir. Yazı aynı zamanda gazetecilik anlayışına ve siyasi partilerin iç dinamiklerine dair kişisel görüşleri de içermektedir.

Şair ne demiş. “Ben seni çoktan unuturdum, ah bu şarkılar olmasa” O böyle derse, biz ne yapacağız… Klavyenin başındayım, fonda gene tanıdık bir ses… Ayla Dikmen söylüyor… Genç yaşta aramızdan ayrılan, dillere destan aşkıyla gönüllere taht kurmuş, belki de yakın geleceğini hissederek bu dizeleri söyleyen, uğrayıp giden, Türk pop müziğinin unutulmaz İzmirli sanatçısı bakın ne diyor…

           Son saatim çok erken

            Çalsın istemiyorum.

           Beni dostlar yaşarken

            Alsın istemiyorum

                         Ölürüm sonunda

                           Yalnızlığım ruhumda  

                          Gözlerim yanağında

                             Kalsın istemiyorum…

Düştük mü gene bir girdabın içine. Hiç dost kalmadan yaşamakta iyi bir şey değil… Ön sırayı alıp, bütün dostlar yaşarken çekip gitmek… O’da güzel değil. Çık işin içinden, çıkabilirsen. En iyisi Allah’ın işine karışmamak. Onun taktirine boyun eğmek en doğrusu bu olsa gerek…Her neyse, yanlış hatırlamıyorsam biz politika yazarıydık, en iyisi işimize bakalım. Hepinize merhabalar olsun. Türkiye birden büyüktür…

Ülkemiz 600’ü aşan orman yangınıyla uğraştı. Gene aynı şikâyet ve elden bir şey gelmemesi, Allah’ın yağmuruna bel bağlamamız ve de liyakatsizliklerden kaynaklanan nahoş durumlar,  tepemize çöreklendi. Uçak sayımızın yetersiz oluşu, çaresizliğin birinci sırasında yerini aldı. Komşu Yunanistan’dan yarı yarıya az sayıdaki uçakla, Yunanistan’ın, misli misli yeri korumaya çabaladık. Peki bu uçakları niye alamıyoruz? Para yok demek en kestirme yol ama cevap değil. Biz sadece İmamoğlu’nun siyaset dışına itilmesinin karşılığı olarak 150 milyar dolar heba ettik. Bunların sadece 60 milyar doları Merkez Bankası rezervi. Bir kişinin siyasi ikbali için bu paraları gözümüz kırpmadan harcıyoruz ama, 10-15 uçağı satın alıp, ormanlarımızı koruyamıyoruz… ABD, İran’ın, yüz metre yeraltındaki nükleer tesislerini B-2 diye adlandırdığı bir hayalet uçakla vurdu… Bu uçak Dünya’nın en pahalı ve bakımı da zor bir uçağı. Değeri 2 Milyar $ olarak açıklandı. Peki, biz İmam’ı siyaset dışına atma operasyonu yapmasaydık, bu uçaklardan kaç tane alabilirdik? Matematiği zayıf olanlar için söyleyeyim. Tamı tamamına 75 adet… Tabi, bize verirler mi, vermezler mi farklı kriterler devreye girer ama, kaybedilen paranın cesametini anlatabilmek için örnek verdim ama istediğimiz kadar yangın söndürme uçağı alabilirdik, bunun için bir engel yok…

İkinci altı ay başladı. Dinmeyen asgari ücret, ara zam talepleri de hüsranla neticelendi. Durum zaten belli idi ama bir umut ışığı beklendi… Bu davranışlar, en az bir yıl seçim de olmayacağını gösteriyor. Tek gösterge bu mu, tabi ki değil.  Doğalgaz falan bulunmadı, aman bulunmasın, bulunduğu an zam geliyor diyenlerin hakkını teslim edelim ve devam… Memleketin her yerinden petrol fışkırmıyor. Köylülere gına gelmedi. Kimse tarlasını sürerken, petrole bulaşmıyor… Tabi ki bu durumda seçim falan olması da mümkün değildi, Evren Paşa’nın dediği gibi,  netekim olmadı da…

Gelelim, bizi kıskananlarla, bizler arasındaki duruma… Avrupa’da, et, tavuk, peynir, sebze vs. hemen hemen her türlü, temel gıda maddeleri bizden ucuz. Ammmmma, bir tek maaşları bizden fazla, hem de ne fazla. 5-6-10 kat kadar fazla.  Milli ücretimiz haline gelen, asgari ücret 500-600 € civarında iken oralarda ortalama ücret 3-4 bin € seviyelerinde. Gel de hak verme… Bu adamların, bizi kıskanmaktan başka çareleri yok. Bir de yöneticiysen… Böyle kuzu gibi bir Milletin halkını bırak, esas  yöneticileri kıskanılır.  Siz, Almanya’da Fransa’da, İngiltere’de, İsveç’te, halkını bu hale getiren bir idarenin, değil 23 yıl, 23 gün bile sürebileceğine inanıyor muşunuZ?

Final konumu bazı arkadaşlara cevap niteliğinde olsun diye yazıyorum… Hiçbir parti bir diğerine, fikir, birliktelik ve de seyirci desteği vermek için kurulmaz. Geçtiğimiz günlerde Zafer Partisi Genel Başkanı, Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın aldığı istihbaratlara dayanarak CHP mitingine katılmadığı görüldü. Protesto eden bir yaş bakla da istifa etti ve toplantıya gittiSn. Özdağ’dan bir ricam var. Bu durumları zaman zaman oluşturun ki, içerdeki pislikler ayıklansın,  net miktarımızı bilelim… Ayrıyeten, CHP’ye yüklendiğim için eleştiriliyorum… Haklısınız. Sizin dağarcığınızdaki gazeteci, bir sisteme bağlı ve de o sistemin istekleri doğrultusunda yazan kişi olarak biliniyor. Ben, değerlerime uymayan, sapma gösteren babama bile muhalefet ederim. Kimsenin çantasındaki keklik değilim… Özgür Özel, Deniz’lerin yolundan gitmeye devam ederse, kollarımızda ölen ülküdaşlarım hatırasına hürmeten,  şiddetle karşısında olacağım ve de Küçük Kripto suçlamalarımdan kurtulamayacak…   Kendi beyin süzgecimden geçen ve inandıklarımın sonuna kadar arkasındayım. Yarın seçim olsa oy vereceğim parti Zafer Parti’sidir. Buradan bile kimse beni yönlendiremez… Anayasa tarafından teminat altına alınmış tek meslek olan, gazeteciliği, hür olarak yapma kararlılığım vardır. Mümkün olmayacaksa bırakırım, nokta.

Her zamanki gibi hepinizi güzel Allah’ıma emanet ediyorum. Hoşça kalınız…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!