lutfu-sahsuvaroglu

Anar

0
Paylaş

ANAR İSMİ NEREDEN GELİYOR

Anar, Azerbaycan’ın Yazarlar Birliği Başkanı. 90’lı yılların başından beri dostumuz…Türkiye ile Azerbaycan arasında güçlü münasebetlerin tesisinde mühim bir rol oynayan birkaç kişiden biri…

Resul Rıza ile Nigâr Hanımın oğlu. Acaba adı da oradan mı geliyor? Anam Nigar, atam Resul kelimelerinin baş harfleri mi?

Hani son zamanlarda Türkiye’de de anne ve babanın isimlerinin baş harfleri çocuklarına konuyor ya… Bazen şirketlere de öyle isimler verildiği oluyor:En-Ka gibi… Enişte Kayın demekmiş…

Anar’a bunu sormuşlar şöyle demiş:

“Okurlarımla buluştuğumda onlardan biri sordu:

—Adınızın anlamı ne?

—Anar-anmak fiilindendir, anmak, hatırlamak, hatırlar. Anar- hatırlayan.

—Bazıları adınızı Anam Nigar, Atam Resul olarak açıklıyor.

—Bu uydurma, hem de ilginç bir uydurma. Ama doğru değil, bu tarz bir şey annemle babamın aklına gelmemiş.”

 

ANKARA’DA ANAR RÜZGÂRI

Anar rüzgârı esti Ankara’da geçtiğimiz günlerde.

Avrasya Yazarlar Birliği ve İlesam’ın davetlisi olarak geldi Türkiye’ye bu sefer Azerbaycan’ın büyük yazarı.

Anar’ın son kitabı Nazar Boncuğu’nun tanıtımı ve imza günü yapıldı.

Birde Anar hakkında yapılmış araştırmaların.

Pervin Anar’ın dünyasını yazdı. Anar’ın Dünyası Avrasya Yazarlar Birliği’nin Bengü Yayınları arasından çıktı. Anar’ın babası şair Resul Rıza’nın rengarenk dünyasından başlıyor Pervin’in kitabı. Anar’ın bütün eserlerini incelemeye dahil etmiş genç yazar. Kitabın sonuna bizzat Anar’ın kaleminden çıkan Pervin’in Dünyası yazısı da eklenmiş. Böylece Anar Pervin’e bir cevap vermiş oluyor. İkrama ikramla karşılık…

Anar’ı ilk tanıdığımda Azerbaycan Yazarlar Birliği ile Türkiye Yazarlar Birliği arasında ilişkiler yeni başlamıştı.

Ondan bizim Nazım’ı farklı veçhesiyle öğrendik.

Nazım Türk dünyasında başka bir adamdı. Komünizm devrinde Moskova ile Türk memleketleri arasında başka bir Nazım dolaşıyormuş demek ki…

Nazım oralarda vatan hasretiyle yanarken karşılaştığı her Türk’e özgüven aşılayan bir komünist olarak buradakinden farklı bir misyon yüklenmiş gibidir.

Kerem Gibi kitabında Anar Nazım’ı ne kadar güzel anlatmıştı.

İmdat Avşar da güzel Türkçesiyle bize kazandırmıştı. İmdat kitabı çevirirken şu satırları aklına düşürmüştü:

“Kitabın karalama sayfaları üzerinde, Anar’ın düzeltme notları, satır aralarına sonradan, el ile yazılan; ama nereye ekleneceği pek belli olmayan cümleler, kril alfabesi ile yazılmış bazı bölümler, Azerbaycan Türkçesine has, okunduğu gibi yazılan yabancı isimler ve doğal olarak metinde geçen Rusça sözcükler. O zamanlar masamda, tuğla gibi sözlükler arasında birbirine girmiş olan o metinler,karşımda bir kitap olarak duruyor. Hollanda’da, bu kitapla ilgili söyleyeceklerimi düşünüp kitabı karıştırıyorum. Kitabın ön sözünde yazdığım bir cümle ilişiyor gözüme: “ …Bu kitap Nâzım Hikmet’e Türk vatandaşlığının iade edildiği bugünlerde mutlaka bir takım yeni tartışmaları da başlatacaktır.” Öylede olmuştu. Nitekim fitili ilk ateşleyen Radikal Gazetesi’nden Necmiye Alpay’dı. Gerçek Hayat Dergisi, Anar’ın bu kitapla, hem sağcıları hem de solcuları ‘ters köşeye’ yatırdığından bahsediyordu. Hürriyet Gazetesi ise hafta sonu ekinde, okuyucularına sürmanşetten sesleniyordu: Tanımadığınız Nâzım Hikmet’i tanımaya var mısınız?”

Tanımadığımız Nazım Hikmet’i Anar’ın sevgi dolu üslubuyla tanıdık. Aslında bütün Türk dünyasında Nazım bizden farklı tanınıyordu. Milli kimliği ile bir problemi yoktu oralarda Nazım’ın… 

Kerem Gibi’nin yazarı Anar’ı bu sefer de Pervin aynı sevgi dolu yaklaşımla kitaplaştırıyordu. Pervin hanım genç bir akademisyen.

Kabakçı Konağında yani bizim fakirhanenin(Hasret Kitabevinin) üst katında Avrasya Yazarlar Birliği’nin toplantısında yaptığı konuşmada şöyle dedi:

“Anar’ın iki memleketi var. Biri Azerbaycan diğeri Türkiye.

Bakü’de canı bir şeye sıkılanda üstada ‘bir Türkiye’ye gitseniz’ deriz. Anar Türkiye’de moral toplar da ondan. Anar’ın nasıl iki memleketi varsa benim de üç memleketim var.

Biri Azerbaycan, biri Türkiye, öteki de Anar’ın dünyası…”

Bu genç ve pek güzel akademisyen Anar’ın ruh ikliminde ilim yapmanın bahtiyarlığını yaşıyor.

Üçüncü davetlimiz Azerbaycanlı dostumuz şair Reşad Mecid… Onun da Bengü’den kitabı çıktı. Bir Daha Gelmeyecek adlı şiir kitabında şairin birçok eseri bir araya getirilmiş. Böylece Reşad Mecid’in şiir iklimine nüfuz ediyorsunuz tam anlamıyla…

İlk şiiri Bayrak üstüne.

“Dalgalan

Es

Açıl yelken kimi

Gedek geleceğe”

 

ANAR KİMDİR

Anar,şair bir annenin oğlu. Söze böyle başladım çünkü ‘ayrılık ayrılık aman ayrılık’diye Türkiye’de pek meşhur olan türkünün sahibi Nigar Hanımın oğlu o.

Babası da büyük şair Anar’ın… Resul Rıza…

İki sevgilinin aşk yuvası içinde büyümüş sevgiyle Anar…

İyide tahsil görmüş.

Anar çağdaş Azerbaycan romancılığında gelenek ile modernin terkibinde yeni bir üslup yaratmış.

Onun romanlarında Bakü’nun ve İstanbul’un kimi zaman çelişik kimi zaman uyumlu insan ve şehir münasebetlerindeki karakterlerini bulursunuz. Romanlarında sokaklar,binalar, şehir insanının farklı karakterleri, onların kadim ile modern arasındaki gel-gitleri ve ister istemez roman karakterlerine yansıyan iç sesleri Anar’ın romanlarını süsler ve kendine mahsus bir roman tekniği ortaya çıkarır.

Beş Mertebeli Binanın Altıncı Mertebesi Ayrılık şarkısının roman biçimidir sanki.

Ak Liman, Beş Katlı Binanın Altıncı Katı, Dante’nin Jübilesi, Macal, İlgi Bağı ve Ak Koç Kara Koç adlı romanlarıyla çağdaş Azerbaycan edebiyatında saygın bir yere ulaştı Anar.

Anar’ın aşk ve ayrılığı işleyen ve bunda çağdaş şehirlerin ve modern zaman tutkularının meşguliyetlerinin etkisini gözlemlediği romanlarında sanki birbirinin tamamlayıcısı izler buluruz. Beş Katlı Binanın Altıncı Katı adeta Ak Liman’ın devamıdır. Tehmine’nin ölüm haberini alan Zaur beş katlı binalarda hep altıncı kat arayışının edebi kişiliğidir. Niçin sevdiklerimiz o olmayan altıncı katlarda olmasın?

Romanda gerilim unsurları iç çatışma, geleneklerden, kurallardan kopmak isteyen bireyle toplumun çatışması ve kuşak çatışmasıdır. Romanda baştan sona Zaur’un duyguları ve düşünceleri arasında çatışma gözlenir. Zaur aynı zamanda anne ve babası, çevresindeki kişilerle duyguları yüzünden çatışma içindedir. Bu çatışmalar sonucunda Zaur hayatıyla ilgili yanlış karar vererek sevdiği kadının ölmesine, kendisinin mutsuz ve istemediği hayatı yaşamasına, yalnızlaşmasına neden olur. Tehmine farklı bir iç çatışması içindedir. Duygularından emindir ama Zaur’un çevreden gelen tepkiler karşısında onunla mutlu olmayacağını düşünerek yanında olmasını istediği erkeği kendinden uzaklaştıracak davranışlarda bulunur. Zaur’un ailesi ve çevresi Tehmine’ye karşı sert ve acımasız olan psikolojik savaş içinde görünür. Zaur ve Tehmine bu çatışmalar sonucunda birbirlerini sevmelerine rağmen karşı karşıya gelirler ve iki sevgilinin arasında tartışmalar, kavgalar ve Zaur’un Tehmine’ye vurduğu tokata neden olan çatışmalar anlatılır. Romanın okuyucuyu romanın sonuna kadar sürükleyip götüren ana düğümü “Zaur ve Tehmine’nin ayrılma nedeninin ne olduğu ve bu ilişkinin neyle sonuçlandığı” sorusudur. Romanda okuyucunun daha çok merak etmesine neden olan ve ana düğümü besleyen ara düğümler çoktur. Ara düğümlerden biri olan “Tehmine’yle İspartak’ın arasındaki ilişkinin boyutu nedir?” sorusu cevapsız kalır. Yazar yorumu okuyucuya bırakır.Romanın ilk bölümünden Zaur ve Tehmine ilişkisinin sonucu anlaşıldığından okuyucu ana karakterleri bu sonuca götüren sebepleri merak eder.

Anar’ın bütün Türk tarihinin özetini verdiği ve Türk Tarih Felsefesi ortaya koyduğu sineması Hanların Duruşması ise onu görmeden büyük sevgi ve saygı duymamıza sebep olan eseridir.

Yıldırım ile Timur bütün Türk büyüklerinin bulunduğu mahkemede hesaba çekilmektedir. İki Türk ordusunun birbirini kırmasına sebep nedir?

Oğuz Ata en eski çağlardan bize bugün de vazgeçemeyeceğimiz düsturları hatırlatmaktadır.

Anar’ın son eseri Nazar Boncuğu…

Bu eserinde sanki bütün romanlarındaki karakter ikliminin bir özetini, iç seslerin ve kozmik arayışların bir çekirdeğini görüyorsunuz. İnsanın iç dünyasının çeşitli veçhelerini yansıtır bu modern roman…

Onsekiz bölüm var romanda. Her birinin başında da ilginç alıntılar…

Anar’ın kahramanların kurgulanmasında en önemli başarılarından biri kullandığı dil.Kişilerin konuşma tarzı onların iç dünyalarını ve karakterlerini yansıtır elbette ama yazar eserlerinde başka bir derinlik de kurar. Bu da şehrin sokaklarında yalnızlaşan insanın kozmik derinliğinin keşfidir. Kişilerin diyaloglarındaki ve iç konuşmalarında bir tabiilik hissi vardır. İnsanlar kimi zaman ukdeleriyle de insandır, çarpıntılarıyla da, korkularıyla da…

Ankara’da Anar rüzgârı esti.

Anar Rızayev, Cengiz Aytmatov, Muhtar Avezov, Cengiz Dağcı ve Olcas Süleyman gibi dünya Türklüğünün çağdaş kalemlerini ne kadar tanırsak, Abdurrahim Karakoç,Sezai Karakoç, Bahattin Karakoç ve benzeri çağdaş kalemlerimizi de onlar o kadar tanıyacaktır.

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.