Bir iskele: Adına Kadıköy İskelesi demişler.
Mis gibi deniz havası.
Kuşlar, bir o yandan bir bu yana uçuşurken insanı mest ediyor.
Simitle çayın kokusu sarmış dört bir yanı.
Çiçekçi ablaları hiç sormayın.
Hele ki iskelenin tam ortasında bir tarih kokuyor ki…
Haldun Taner Tiyatrosu!
Duruşuyla, görkemiyle, yapısıyla tarihi ve sanatı görmemek mümkün değil.
Binanın bu gücünü, bu görkemini, bu ihtişamını nerden aldığını merak etmemek mümkün değil.
Binanın yanından geçerken bir takım ezgiler gelir kulağınıza.
İşte, bugün bu ezgileri takip ederek bir kapıya dayandım.
Kapıda bir Hoca.
Karizmasıyla, duruşuyla, hafif ağarmış saç sakalıyla bir Hoca.
Bir de baktım ki: Türküleriyle, Türk Halk Müziğiyle bizleri mest eden biri. Televizyon ekranlarından takip edebildiğimiz, konserlerine gidebilirsek uzaktan gördüğümüz bir sanatçı.
“Gönlü Bağda Gönlü Gani Birisi” diyordu Kirve Memi’de…
Elazığ’ın has delikanlılarından.
Mert bakışlılarından.
Tok seslilerinden.
Harput’um diyor, başka bir şey demiyor.
Sazım diyor, başka bir şey demiyor.
Evet, evet Esat Kabaklı Hocamızdan, Sanatçımızdan, Şairimizden bahsediyorum.
Çaldım kapıyı, girdim içeriye.
Öyle hoş bir ortamla karşılaştım ki hiç sormayın.
Oldukça naif, hoş, içten, samimi bir o kadar da duruşlarıyla, adımlarıyla, sesleriyle: “Biz buradayız!” diyen bir gurup.
Koro çalışması varmış Hocamızın, İstanbul Üniversitesinin Değerli Hocalarından oluşan bir gurupla.
Esat Hocam, ayırıp kayırmadan aldı bizi ortamına.
Değerli hocalarımızla koro çalışmasına ara vermişler, çay içiyorlardı.
Yalnız şu dikkatimi çekmişti. Koskoca binanın küçük bir odasını bu Değerli Hocalarımıza ayırmışlardı.
Koskoca binaya haşmetli bir şekilde asılması gereken fotoğraflar, sıkıştırılmıştı küçük dört duvara.
Fotoğraflar ki: Adnan Atamanlar, Münir Nurettin Selçuklar…
Ve adını sayamadığım nice Türk Müziğine gönül vermiş Değerli Sanatçılarımız…
Ben de neden, diye sormadan edemedim.
Hocalarımızın kanayan yaralarına dokunduğumu hissettim bakışlarında.
Türk Müziğini dimdik ayakta tutmaya çalışıyorlardı.
Tıpkı, bugün Türk Kimliğimizi dimdik ayakta tutmaya çalıştığımız gibi.
Devletimizin uyguladığı ya da uygulamaya çalıştığı yanlışlar politikası; sanatı ve sanatçıyı da bu zincire eklemiş.
Türk Müziğine gönlünü vermiş insanları bir an önce emekliye ayırıp Türk Müziğinin sırtından vurmaya çalışıyorlardı.
Benim anladığım bu.
Lakin bir şeyi unutuyorlar:
Bir gurup Koro gördüm, evet.
Azlardı; ama bir ordu gibiydiler.
Ne yaptıklarını biliyorlardı.
Bağlamada Arif Hocamın notalara dokunuşları, Değerli Hocalarımızın bu notalar eşliğinde söyledikleri Türküler, Esat Hocamın uzun havası. İnsanı titretip kendine getiriyordu.
Bilge Kağan’ın: “Ey Türk! Titre ve kendine dön!” sözünü anımsatıyorlardı.
Esat Kabaklı Hocama buradan bir kez daha çok teşekkür ediyorum. Türk Müziğine gönül vermiş Hocalarımın da ellerinden bir kez daha öpüyorum. Sizler var oldukça ne Atamanlar ölür ne de Selçuklar.
SAYGILAR…
Esat Kabaklı Ve Bir Gurup Ordu Gördüm Türk Müziğinde
0
Paylaş

