Bu alıntılar, Atsız Burucu imzasıyla yayımlanan Yetim başlıklı bir köşe yazısından olup, yazarın kendi yetim başlangıcına ve çocukluk deneyimine dair derin bir içgörü sunmaktadır. Yazar, Cemal Süreya’nın “yeni bir çocukluk bulmak gerek” sözüyle hazırlıksız yakalandığını belirterek, kendi çocukluğunun bir masal değil, erken öğrenilmiş bir suskunluk ve hayatta kalma mecburiyeti olduğunu ifade eder. Metin, yetimliğin sadece ebeveyn eksikliği değil, hayata erken çıkmak ve kimsesiz bir yolda yürümek anlamına geldiğini vurgular. Yazar, yaşlanınca çöken yüklerle başa çıkabilmek ve yolda kalmamak için, hiç yaşanmamış bir çocukluğu kendine icat etme ihtiyacından bahseder. Sonuç olarak, metin yetimliğin ve erken olgunlaşmanın psikolojik ağırlığını ve insanın en çok hiç yaşayamadığı şeye duyduğu özlemi işlemektedir.
“Hayat uzun bir yürüyüş;
yarı yolda kesilmemek için
yeni bir çocukluk bulmak gerek.”
Cemal Süreya
Bu söz beni hazırlıksız yakaladı.
Çünkü ben çocukluğu özlemeyenlerdenim. Hatta bilerek unutanlardan. Yetim ve öksüz başlamış bir hayatın çocukluğu, anlatılacak bir masal değil; erken öğrenilmiş bir suskunluktur. Çocukluk bende oyun değil, ayakta kalma mecburiyetidir.
İnsan böyle başlayınca, büyümek bir tercih olmaz. Mecburiyettir.
Kimseye yaslanmadan durmayı öğrenirsin. Ağlamayı değil, yutkunmayı becerirsin. Güçlü görünmek bir erdem değil, hayatta kalma refleksidir.
Ama insanın bilmediği bir şey var:
Bazı yükler gençken taşınır, yaş alınca çöker.
Bu yaşlarda bazı şeylerle baş edilemiyor. Ne akılla ne tecrübeyle ne de başarıyla. İçten içe bir yorgunluk birikiyor; adı konmayan, ama ağırlığı hissedilen.

İşte o noktada çocuklara bakmaya başlıyorsun.
Masum oldukları için değil. Henüz kırılmamış oldukları için. Dünyanın henüz onları ezememiş olması insanın içini acıtıyor. Çünkü senin çocukluğunda dünya erken gelmişti.
Cemal Süreya’nın dediği “yeni çocukluk”, geçmişi güzellemek değil.
Geçmiş zaten güzeldi diyenlerin lüksü bu. Yeni çocukluk; kendine ikinci bir dayanma noktası kurmak. Yorulunca düşebileceğin, düşerken utanmayacağın bir iç alan.
Yetimlik sadece anne-baba meselesi değildir.
Yetimlik, hayata erken çıkmaktır. Kimsenin elinden tutmadığı bir yolda yürümektir. Ve yıllar sonra anlıyorsun: İnsan en çok, hiç yaşayamadığı şeye özlem duyar.
Bugün çocuklara özlemim bundan.
Geçmişe dönmek istemediğim için değil; yolda kalmamak için.
Çünkü insan bazen ileri gitmek için, hiç yaşanmamış bir çocukluğu kendine icat etmek zorunda kalıyor.
Hayat uzun bir yürüyüş.
Ve bazıları bu yürüyüşe yetim başlıyor.