Atsız Burucu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Sarkacın Gölgesinde İnsan: Schopenhauer ve Nietzsche

Sarkacın Gölgesinde İnsan: Schopenhauer ve Nietzsche

0
Paylaş

Kaynak, Arthur Schopenhauer ve Friedrich Nietzsche’nin insan varoluşuna dair felsefi görüşlerini karşılaştırmaktadır. Schopenhauer’in yaşamı “ıstıraptan sıkıntıya sallanan bir sarkaç” olarak tanımladığı ve arzuyu azaltmayı öğütlediği belirtilmektedir. Buna karşılık, Nietzsche’nin hayatın ağırlığına “evet demeyi” önererek acıyı ve sıkıntıyı yaratıcı güce dönüştürme fikrini savunduğu açıklanmaktadır. Kaynak, özellikle  tüketim toplumunda daha belirgin hale gelen arzu ve sıkıntı döngüsü bağlamında Nietzsche’nin “Amor fati” (kaderini sev) öğretisinin önemini vurgular. Özetle metin, Schopenhauer’in trajediyi gösterdiğini, Nietzsche’nin ise bu trajediyle yüzleşme cesaretini sunduğunu ileri sürmektedir.

 

Arthur Schopenhauer, hayatı “ıstıraptan sıkıntıya sallanan bir sarkaç” olarak tanımlarken, insanın temel varoluş çelişkisini yakalamıştı. Eksikliğin acısı ve elde edilenin boşluğu arasında gidip gelen bir ruh hali… İşsizlikte yanıp tutuşan arzu, işin yüküyle gelen bıkkınlığa; kavuşamamanın yangını, kavuşmanın tekdüzeliğine dönüşür.

Ama burada Nietzsche devreye girer. Ona göre Schopenhauer’in sarkacı, hayatı bir yük gibi görür. Nietzsche ise tam tersini söyler: “Hayatın ağırlığını sırtında taşımak değil, ona evet demek gerek.” O, acıya da sıkıntıya da “evet” diyerek insanı kendi varlığının efendisi olmaya çağırır. Çünkü hayat, sadece hazların değil, acıların da kabulüyle bütündür.

Schopenhauer arzuyu azaltmayı, hatta yok etmeyi öğütlerken; Nietzsche arzunun kendisini yüceltir. Ona göre arzu, insanın yaratıcı gücünün kaynağıdır. Istırabı bastırmak değil, dönüştürmek gerekir. Aşkın acısı, sanatın ilhamına; çalışmanın sıkıntısı, bir amacın kudretine çevrilebilir.

Bugün insan, tüketim toplumunun hızlandırdığı arzularla sarkacın daha sert darbelerini hissediyor. Sahip olamadığı için yanıyor, sahip olduğunda sıkılıyor. İşte tam bu noktada Nietzsche’nin “Amor fati” – kaderini sev – öğretisi devreye girer. O der ki: “Sarkacın ritminden şikâyet etme; o ritmi kendi dansına çevir.”

Belki de hakikat şudur: Schopenhauer bize insanın trajedisini gösterir, Nietzsche ise o trajediyi sahneye koyacak cesareti verir. İkisinin arasında salınan insan ya boyun eğer ya da dans eder.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!