Yazar Atsız Burucu, Niccolò Machiavelli’nin Prens adlı eserine yönelik gençlik yıllarındaki idealist bakış açısının zamanla nasıl bir gerçekçiliğe dönüştüğünü anlatmaktadır. Metne göre bu eser, ahlaki bir öğüt kitabı olmaktan ziyade insan doğasının çıkarcı ve değişken yapısını tüm çıplaklığıyla ortaya koyan bir rapor niteliğindedir. Machiavelli, bireyi kötülüğe teşvik etmek yerine, güç ve strateji ile desteklenmeyen bir iyiliğin hayatta kalamayacağı gerçeğini vurgular. Özellikle sevilmekten ziyade saygı duyulmanın ve kendi kendine yetebilmenin önemi üzerinde durularak, dünyayı olduğu gibi kabul etmenin gerekliliği savunulur. Sonuç olarak kaynak, kitabın insanları tanımak ve saflıktan kurtulmak için yazılmış bir rehber olduğunu ifade eder.
Niccolò Machiavelli’nin Prens adlı kitabını ilk okuduğumda gençtim.
İdealisttim.
Ahlakın, niyetin ve iyi olmanın dünyayı ayakta tuttuğuna inanıyordum.
Bu yüzden Machiavelli’nin satırları bana soğuk, sert ve hatta tehlikeli gelmişti.
“Böyle bir bakış açısı uygulanırsa insanlar incinir” diye düşünmüştüm.
Bugün aynı kitabı zihnimde yeniden açıyorum.
Ve artık şunu net biçimde söyleyebiliyorum: Yanılan Machiavelli değilmiş; hayata dair beklentilerimmiş.
Prens bir ahlak kitabı değildir.
Bir öğütname hiç değildir.
O kitap, insan doğasının çıplak bir raporudur.

Machiavelli insanı yüceltmez.
İnsanı olduğu gibi anlatır.
Nankör, çıkarcı, korkak ve şartlara göre saf değiştiren bir varlık olarak ele alır.
Bunu yaparken “iyi olun” ya da “kötü olun” demez.
Sadece şunu söyler: Gerçeği inkâr edersen bedelini ödersin.
İnsanlar sana değil, sana olan ihtiyaçlarına sadıktır.
Bu cümle acımasız değil; gözleme dayalıdır.
İşe yaradığın sürece varsındır.
Gücün, etkilerin, faydan bittiğinde hatırlanmazsın.
Bunun adı kötülük değil, işleyiştir.
Gençken sevilmenin yeterli olacağını sanırız.
Yaş aldıkça saygının daha uzun ömürlü olduğunu öğreniriz.
Sevgi dalgalıdır; koşullara bağlıdır.
Saygı ise güçle, sınırla ve tutarlılıkla kurulur.
Machiavelli’nin “korkulmak” vurgusu da yanlış anlaşılır.
Buradaki korku; zulüm değil, ciddiyettir.
Zayıflığın istismar edilmesini engelleyen mesafedir.
Her an kullanılabilir biri olmamaktır.
Prens şunu öğretir: Başkalarına bel bağlayanlar savunmasız kalır.
Kendi kendine yetebilenler kontrolü elinde tutar.
Sadakat istemek saflıktır; sonuç istemek akıldır.
Bugün geriye dönüp baktığımda şunu görüyorum: Machiavelli beni kötü olmaya çağırmıyordu.
Saf olmamaya çağırıyordu.
İyilik hâlâ değerlidir.
Ama güçle desteklenmediğinde uzun süre ayakta kalmaz.
Ahlak, gerçeklikle bağını kopardığında erdem olmaktan çıkar, zaafa dönüşür.
Yıllar sonra anlıyorum: Prens, insanı sevmeyenlerin değil, insanı tanıyanların kitabıdır.
Ve evet… Ne kadar da doğru diyormuş.