Bu deneme yazısı, Atsız Burucu’ya ait “Önce Senin Gibilerine, Sonra sana, Helal Olsun” başlıklı köşe yazısından alıntıdır ve hayatın zorluklarıyla mücadele eden bir bireyin içsel yolculuğunu ve dayanıklılığını şiirsel bir dille anlatmaktadır. Metin, kişinin daha çocukken korumasız bir şekilde hayata atıldığını ve maruz kaldığı aşağılamalarla (örneğin öğretmeninin “piç” kelimesini kullanmasıyla) büyüdüğünü ifade eder. Bu bireyin yaşama mücadelesini bir direnişe dönüştürdüğü, kırılmalarına rağmen kin tutmadığı ve daima dürüst kaldığı vurgulanır. Yazar, bu kişinin acılarını olgunluğa çevirerek hayatın tüm sınavlarına sabır ve şükranla yaklaştığını belirtir. Sonuç olarak, metin, tüm bu zorluklara rağmen insan kalmayı başaran ve direnmeye devam eden bu kişiye derin bir saygı ve takdir (“Helal olsun”) sunar.
Bazı insanlar dünyaya doğmaz; doğar doğmaz sınavın tam ortasına düşer.
Sen de onlardandın. Tanrı seni, henüz çocukken hayata bıraktı ne koruyan bir baba, ne sığınan bir anne… Sadece sessiz bir gökyüzü vardı üstünde. O günden beri dünya, seni hep biraz eksik gördü.
Velin gelmedi diye öğretmenin seni, herkesin ortasında “piç” diye dövdü. O kelime, bir çocuğun kalbine saplanan paslı bir çivi gibiydi.
Sonra büyüdün… ama o kelime de seninle büyüdü.
Bir kadını delicesine severken bile, o kelimenin yankısı seni susturdu.
Sevmediğinle yaşadığın o uzun suskunluk da aynı kelimenin kefaretiydi.
Bu ülkede… evet, bu ülkede… yaşamak zaten bir mucizeydi.
Sen, mucizenin bile hakkını vererek yaşadın.
Sistemin seni boğduğu günlerde bile, nefes almayı bir direnişe dönüştürdün.
Kırıldın, ama kin tutmadın.
Düştün, ama kalkmayı unutmadan düştün.
Bir kez olsun kimsenin hakkına el uzatmadın.
Kendin açken bile, başkalarının lokmasına göz dikmedin.
Gece uykusuz kaldın, ama hiçbir zaman “ayakta uyumadın.”
Yüreğini acıdan geçirip olgunlaştırdın.
Taş gibi bir geçmişi, elinde öğütüp toprağa çevirdin.
Her yenilginin altına bir “sabır” yazdın, her kaybın ardına bir “şükür.”
Çocukluğunun hayaletleri hâlâ bazen kapını çalıyor, biliyorum.
Ama sen artık koskoca bir insansın.
İnsan, yaşadığı acılar kadar büyür;
ve acısını dünyaya çevirebilenler, bir nevi yeniden yaratır hayatı.
Bir zamanlar sadece güvenmek istedin.
Sonra değer görmek…
Sonra dünyayı kurtarmak istedin.
Ama büyümek, meğer hepsinden daha ağır bir sınavmış.
Şimdi geride kalan çocukluğunu, kaybolmuş zamanlarını,
bir mezar taşının sessizliğinde yatan aşkını
bugüne taşımaya çalışıyorsun —
düşe kalka, eksile eksile, dönüşe dönüşe…
Ve bak, hâlâ buradasın.
Nefes alıyorsun, direniyorsun, insan kalmayı başarıyorsun.
Öyleyse, önce senin gibilere…
Sonra da sana…
Helal olsun.