Atsız Burucu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Gölgenin Fısıltısı

Gölgenin Fısıltısı

0
Paylaş

Atsız Burucu’nun makalesi, ilişkilerin başlangıçtaki parlaklığını ve ardından gelen gölge dönemini incelemektedir. Yazar, Carl Jung’un anima ve animus kavramlarını kullanarak, bireylerin kendi içlerindeki karşı cins imgeleriyle nasıl etkileşim kurduğunu açıklar. Buna göre, bir kadının erkeği test etmesi kendi animusuyla yüzleşmesiyle ilgiliyken, erkeğin fedakarlık yapması ise kendi animesinin rehberliğindedir. Metin, gerçek bir ilişkinin ilk parıltıların ötesine geçerek gölgeyle karşılaştığında olgunlaştığını ve bireyin kendi içsel karanlığını tanıyarak gerçek ışığa ulaşabileceğini vurgular. Dolayısıyla, ilişkilerin zorluklarla şekillenen dinamikleri ve bireysel içsel yolculukları bu kaynağın ana odak noktasıdır.

 

Her ilişkinin başı bir ışıltıdır. Gözleri kamaştıran bir bakış, kalbi hızlandıran bir söz, dünyanın yükünü unutturan bir temas… Ama ışık tek başına uzun sürmez; er ya da geç gölge sahneye çıkar.

Jung der ki: “Erkeğin ruhunda anima, kadının ruhunda animus vardır.” Yani her birimiz, içimizde karşı cinsin izini taşırız. Ve işte tam da bu yüzden, bir kadına bakan erkek aslında kendi animasını; bir erkeğe dokunan kadın ise kendi animusunu da görür. İlişki yalnızca iki kişi arasında değil, bu görünmez imgeler arasında da yaşanır.

Kadın, dışarıdan bakıldığında huzurun ve mutluluğun peşindedir. Ama derinlerde animusu konuşur: sınavcı, sorgulayıcı, yoklayıcı bir ses. Sessizliğiyle erkeğin sabrını ölçer, kıskançlığıyla sevgisini tartar, ilgisizliğiyle kalıcılığını sınar. Kadın, erkeği sınarken aslında kendi içindeki animusla hesaplaşmaktadır.

Erkek ise başta arzularıyla yaklaşır, fethetmek ister. Ama içindeki anima ona fısıldar: “Sahip olmak değil, sevmek olgunlaştırır.Bu ses erkeği fedakârlığa çağırır. Yorgunluğuna rağmen sırtlanmaya razı olduğu yük, kimi zaman uykusuz gecelerde verdiği emek, işte anima’nın ona açtığı kapıdır. Fedakârlık, erkeğin gölgesini aşmasının tek yoludur.

Bir ilişkinin en büyük yanılsaması, ışığın hep süreceğini sanmaktır. Oysa hakikat, gölgeyle tanıştığımız anda açığa çıkar. Kadın animusuyla erkeği sınar, erkek animasıyla kendini aşar. Ve işte o karşılaşmada, bağ ya yıkılır ya da olgunlaşır.

Gerçek bağ, ilk parıltı sönüp gölge konuşmaya başladığında hâlâ yanımızda kalandır. Parıltıya kanan, hayal kırıklığına mahkûmdur; gölgesini tanıyan ise, kendi içsel karanlığından doğan bir ışığa kavuşur.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!