Bu makale, özellikle Aşkenaz Yahudilerinin kökeni üzerine odaklanarak, modern genetik ve tarihsel kanıtlar ışığında onların Hazar Kağanlığı ve Türkî halklarla olan güçlü bağını inceler. Yazar, Aşkenaz kimliğinin yalnızca Orta Doğulu değil, aynı zamanda 8. ila 10. yüzyıllarda yoğun kültürel ve biyolojik etkileşim sonucu ortaya çıkan Türk-Yahudi sentezinin mirasçısı olduğunu öne sürer. Metin ayrıca, Türk tarihi boyunca Yahudilere karşı sistematik bir düşmanlık görülmediğini belirtirken, devletler arası ilişkilerin duygusal romantizmden ziyade stratejik çıkarlar üzerine kurulması gerektiğini vurgular. Bu bağlamda, İsrail’in Azerbaycan’a verdiği desteği, Türk ve İsrail toplumları arasındaki bu tarihsel, biyolojik ve siyasal sürekliliğin güncel bir yansıması olarak değerlendirir.
Barzani ailesinin kökenine dair dolaşan komplo teorileri, sosyal medya çağında hızla yayılıyor. Oysa bu tür iddiaların tarihsel arka planı son derece zayıftır. “Barzani” ismi, coğrafi bir bölgeyi işaret eder ; soy, din veya gizli kimlik hakkında doğrudan bir anlam taşımaz. Tarih boyunca az sayıda Yahudi Kürt varlığı mümkün olsa da bunun örgütlü, kökten bir kimlik değişimi doğurduğunu gösteren veri bulunmaz.
Buna karşın, Yahudi tarihinin en büyük kitlesel dönüşümlerinden biri Aşkenaz Yahudilerinin ortaya çıkışıdır. Modern genetik çalışmaların önemli bir bölümü, Aşkenaz topluluğunun sadece Ortadoğulu kökenlere değil, Hazar Kağanlığı üzerinden Türk genetik bileşenlerine de sahip olduğunu ortaya koyar. 8.-10. yüzyıllar arasında Doğu Avrupa ile Hazar coğrafyasında yaşayan geniş Yahudi toplulukları, Türk boylarıyla yoğun bir kültürel ve biyolojik etkileşim içindeydi. Bu etkileşim, bugün Aşkenaz kimliğinin temel taşlarından biri hâline gelmiştir.
Aşkenaz folklorundaki kalpaklı kıyafetler, Slav step kültürüyle harmanlanmış müzik ve ritüeller, Ortadoğu çöllerinin değil Hazar-Türk coğrafyasının izlerini taşır. “Yidiş” dilinin yapısal özellikleri bile, Germen ve Slav etkileri arasında “bozkır sentezini” hatırlatan öğeler barındırır. Modern genetik analizler, Aşkenazların önemli bir kısmında Türkî halklarla paylaşılan belirgin Y-kromozom ve otozomal bileşenlerin bulunduğunu gösterir.

Bu tablo, Aşkenaz Yahudilerinin yalnızca dinî bir topluluk değil, tarih boyunca Hazar Kağanlığı merkezli Türk-Yahudi sentezinin mirasçıları olduğunu düşündürmektedir. Yahudi tarihindeki en güçlü siyasal örgütlenmenin de yine Hazar Kağanlığı olması, bu ilişkinin tesadüf olmadığını açıkça ortaya koyar.
Bugün İsrail nüfusunun önemli bölümü Aşkenaz kökenlidir ; dolayısıyla bu genetik ve kültürel bağ, İsrail toplumunun şekillenmesinde göz ardı edilemez bir etkiye sahiptir. Bu durum, Türklerle İsrailoğulları arasında tarih boyunca süregelen temasın tesadüfi değil, biyolojik, kültürel ve siyasal bir sürekliliğe sahip olduğunu gösterir.
Modern antisemitik tezlerin önemli bir kısmı, Arap siyasal propagandası ve Orta Çağ Katolik nefretinin ortak üretimidir. Buna karşılık Türk tarihinin hiçbir döneminde Yahudilere karşı sistematik bir düşmanlık görülmez. Aksine ticaret, askeri iş birliği ve devlet aklında iki toplum çoğu kez birbiriyle uyumlu hareket etmiştir.
Karabağ Savaşı’nda İsrail’in Azerbaycan’a sağladığı kritik destek, bu tarihsel çizginin güncel örneklerinden biridir. Arap dünyasının büyük bölümü suskun ya da karşı pozisyondayken, İsrail’in net bir tutum takınması uluslararası ilişkilerin değişmez gerçeğini bir kez daha hatırlattı:
Devletler dostlukla değil, çıkarların kesişim noktalarıyla hareket eder.
Bu nedenle Türk devlet aklının yönelimi, duygusal söylemlerden değil; teknoloji üreten, güvenilir, öngörülebilir ve stratejik fayda sağlayan aktörlerle iş birliğinden yana olmalıdır. Tarihsel deneyimler, Arap siyasetinin kritik anlarda kolayca yön değiştirdiğini defalarca göstermiştir. Osmanlı’nın Hicaz’da, Yemen’de ve Suriye çöllerinde yaşadığı ihanetler bunun çarpıcı örnekleridir.
Gerçek tablo açıktır:
Tarih romantizmi değil, çıkarı; sloganı değil, veriyi doğrular.