Atsız Burucu’nun bu makalesi, Niccolò Machiavelli’nin siyaset ve ahlak üzerine tartışmalı görüşlerini incelemektedir. Kaynak, ünlü düşünürün ideal olanı değil, insan doğasının acımasız gerçekliğini tasvir ettiğini öne sürerek, amacına ulaşan kişinin uyguladığı yöntem ne olursa olsun yargılanmayacağı fikrini vurgular. Machiavelli’ye göre siyasi ve askeri zafer, uygulanan yöntemleri aklayan en güçlü araçtır ve başarı çoğu zaman adaletten daha yüksek sesle konuşur. Metin, adaletin zayıfların güçlüleri dizginlemek için icat ettiği bir silah olduğunu ve kurallara sıkı sıkıya uymanın güç savaşında bir av olmaktan öteye geçmediğini belirtir. Bu bağlamda, siyasetin vitrini değişse de satranç tahtasındaki taşların aynı kaldığı ifade edilirken, ahlakın ancak iktidar ele geçirildikten sonra övülen bir kavram olduğu savunulur. Sonuç olarak, metin, gücün yalnızca vicdanı feda etmeyi göze alanlara boyun eğdiğini ve kazananların hilelerine sadece “strateji” adını verdiğini ifade eder.
- “İnsanlar genel olarak göründüklerine göre yargılanırlar.” “Sevilmektense korkulmak daha güvenlidir.” “Bir hükümdar, halkının nefretini kazanmaktan kaçınmalıdır.”
Niccolò Machiavelli, yalnızca “Prens” adlı eseriyle değil, ahlakın sınırlarını siyasetin sert yüzüne çarpan bu sözleriyle de tarihe kazınmıştır. Onun düşünceleri, bir ideal değil, insan doğasının karanlık aynasıdır. Her ne kadar birçok kişi Machiavelli’yi acımasız, hatta ahlaksız olarak nitelese de o yalnızca insanların gerçekte nasıl davrandığını anlatmıştır; nasıl davranmaları gerektiğini değil. Ve belki de bu yüzden onun şu sözü, çağları aşan bir yankı taşır:
- “Hedefe ulaşmak için her yol mübahtır. Çünkü sonunda başarıya ulaşanları kimse yargılamaz.”

Bu düşünce, ilk duyulduğunda insanın vicdanında bir isyan yaratır. Fakat insanlık tarihine dönüp baktığımızda, zaferin çoğu zaman adaletten daha yüksek sesle konuştuğunu görürüz. Kralların, generallerin, siyasetçilerin ve iş insanlarının hikâyelerinde “başarı” kazandığında kimse yöntemi sormaz; yalnızca alkışlar. Machiavelli bu gerçeği şu cümlelerle daha da keskinleştirir:
- “Adalet, güçlüleri dizginlemek için zayıflar tarafından icat edilmiş bir silahtır.” “Başkaları ona karşı komplo kurarken, kurallara sıkı sıkıya sarılan adam asil değildir; o sadece avdır.” “Siyasette, savaşta, güçte; önce hile yapan, yasayı yazandır. Ve yasa her zaman galibi korur.”
Bu sözler, günümüz dünyasında hâlâ geçerliliğini koruyor. Siyasetin vitrini değişse de satranç tahtasında taşlar aynı kalıyor. İhanete dürüstlükle karşılık vermek, silahsız bir şekilde savaşa girmektir. Rakiplerin kuyuyu zehirliyorsa, suyu arıtmak safdilliktir; tarih, çoğu zaman “karşı zehri” bulanları hatırlar.
Machiavelli’nin dünyasında ahlak, kazandıktan sonra hatırlanır. Çünkü zafer, hataları aklayan en güçlü mürekkep gibidir.
- “Ahlak, ancak taç ele geçirildikten sonra övülür. O zamana kadar hayatta kalmak; kuralları esnetenlerin, bozanların ve yerlerine kendi kurallarını koyanların hakkıdır.”
Belki de bütün mesele, insanın vicdanını hangi fiyata satmaya razı olduğudur. Çünkü güç, yalnızca bedel ödemeyi göze alanlara boyun eğer. Ve tarihin sonunda kazananlar, yaptıklarına “hile” demez. Onlar buna sadece “strateji” derler.