Ak-Şener iki gündür saçmalığın dibine vurdu. Şaşırılması gereken konu ise, Üniversitede Tarih Öğretmenliği yapan bir şahsiyetin, merdiven altı bilgilerle yorum yapması… Tıpkı AKP’liler gibi…
Önce Menderes’i şehit ilan etti. Sonra Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı, kumarbaz, mandacı, Kuva-yi Milliyecileri yok etmek için savaşan Kuvayı İnzibatiye ‘in savunucusu Necip Fazıl Kısakürek’e “üstat” diyerek saygılarını sundu.
Kendisine yakın tarih dersi vermek de boynumuza borç oldu. Çünkü Türk düşmanı, insanlık düşmanı sahte kahramanların dayatılmasından gına geldi.
Yıllardır;
Türk Milletine gelecek vaat edemeyen cüce siyasiler, tavuk gibi arkasında bıraktıklarını gagalayıp duruyor.
Ders 1: Necip Fazıl Kısakürek kimdir?
Şairdir. Beğenen olur, beğenmeyen olur. Şiirlerini bilirim. Hatta bazılarını ezbere bilirim. Bazı kitaplarını okudum. Çöle İnen Nur kitabı ve Reşahat’ı okudum. Reşehat adlı kitabında Tarikatları göklere çıkartır. Bu kitap Nakşibendi tarikatlarının tekkelerinde alfabe gibi okunur. Oysa Osmanlı’nın yıkılışında önemli bir etken olan, Kurtuluş Savaşında düşmanla iş birliği yapan tarikatlar için Mareşal Fevzi Çakmak;
“Cemaat ve tarikatlar haçlıların Anadolu’da kurdukları ileri karakollarıdır” demiştir.
Gene Necip Fazıl’ın “Vahdetin Vatan Haini miydi, vatan dostu muydu” isimli kitabında Vahdettin’i nasıl aklamaya çalıştığını, AKP’lilerin, siyasal İslamcıların Kurtuluş Savaşını Vahdettin başlattı yalanının temelini oluşturduğunu gördüm. Kitap bitene kadar Vahdettin’i aklamaya çalışmış ama zavallılığını gene de saklayamamıştır.
Üstadınız Menderes’e yazdığı mektupta diyor ki;
“Sürünmekteyim, 10 bin lira lütfedilirse…”
Neden sürünüyor? Kumar borcunu kapatamıyor.
Necip Fazıl üstadımız, Başbakan Menderes’in kendisine kumar borçlarını kapatması için örtülü ödenekten vermiş olduğu paraların listesini Yassıada duruşmalarında açıklamıştı:
1951 : 50 bin lira
1952 : 50 bin lira
1954 : 18 bin 500 lira
1955 : 10 bin lira
1957 : 5 bin lira (hapisteyken eşine verilen)
1958 : 10 bin lira (Tevfik İleri eliyle)
1959 : 10 bin lira (Tevfik İleri eliyle)
Saygılarınızı sunduğunuz üstadınızın yediği diğer haltları da anlatayım;
Almanya’da attığı nutukta (Türkçüler Allahsızdır, onlara yaklaşmayın!..) buyuran, “Muhabbet Tellalı Zurnik’le kumarhanede basılan”, “Fatih sığlığına aksiyoncudur” ,”Kanuni Everest tepesinde bir cüce”, “Tanzimattan bu yana memlekette şehit yok”, “Akif islamı anlamamıştır; satıhta kalmıştır”, “Şiir Türkçe ile yazılamaz;ancak Fransızca ile yazılır” vd. saçmalıkları fikir diye kusmuştur…
Başka iğrenç tavsiyelerini de hatırlatalım;
“Amerikan politikasını korumakla mükellefiz… Amerikan siyasetini tutmak biricik yol. Amerika’dan nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalı. Yoksa bir Amerikan bahriyelisinin iki yana açık bacakları arasında mütalaa ettiği kadından ileri geçemeyiz.
Dış siyasetimizde Amerikan siyaseti ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını kendimize tecezzi etmez (birbirinden ayrılmaz) bir siyaset vahidine (tekliğine) göre ayarlamakta büyük ve her işe hâkim bir mânâ gizlidir.” Necip Fazıl Kısakürek (Büyük Doğu / 20.Sayı -17 Temmuz 1959)”
“Amerika’ya kendimizi bir sevgili olarak vermezsek, Amerika bize orospu muamelesi yaparak tecavüz eder” diyecek kadar ahlaksız bir adam. Sümüklü ve püsküllünün farklı bir versiyonudur.
Şair olması ahlaksızlığını örtüyor mu?
Sevgili üstadınız baba yönünden Maraşlı olduğunu söylerken, anasının Giritli olduğundan neden hiç söz etmez?
Kısakürek İstiklal Marşının değiştirilmesi kampanyasına katılmıştır. Yazdığı marş dereceye giremeyince de Büyük Doğu marşı yapar. Sahi Büyük Doğu Maşrık-ı Azam’ın Türkçe adı değil midir(!)? Maşrık-ı Azam’ın ne olduğunu bilmiyorsanız, Masonluk tarihini bir zahmet araştırıverin.
Kısakürek’in Cemal Gürsel’e yazdığı bir mektup var ki, üstat diye tapanlara kapak olsun;
“Pek Sayın Cemal Gürsel,
Şu anda Balmumcu’da nezaret altında bulunuyorum. Hiçbir suçumun olmadığı kanaatindeyim. Ama beni suçlu görüyorsanız, ben sizden ve şanlı Türk Ordusu mensuplarından özür dilerim.
Politikanın ne olduğunu artık anlamış bulunuyorum. Sizler en iyi müdahaleyi yaparak güzel yurdumuzu kötü politikacılardan kurtardınız. Demokrat Parti kötü idaresiyle zaten bunu hak etmişti. Beni zindandan kurtarabilirsiniz. Esasen namusum, şerefim üzerine yemin edebilirim ki, serbest bırakıldıktan sonra hayatımın sonuna kadar politika ile ilgili hiçbir yazı yazmayacağım. Siz büyüklük gösterip de beni af edin, beni kurtarın, daima sizlerin emrinde olacağım.”
Bu rezil mektup 15 Temmuz 1968 tarihli Ekspres Gazetesinde yayınlanmıştır.
Bir nesli piçleştiren, Atatürk ve Cumhuriyete düşman yapan, radikal dinci yapılar oluşturan bu ahlak yoksunu kişiye saygılarını sunmak;
Atatürk’e, Cumhuriyete, Türk Milletine hakarettir!
DERS-2: Menderes Şehit mi?
Menderes 1938 yılından sonra başlatılan karşı devrimi büyük bir hevesle devam ettiren isimdir.
Milli Türk Ordusunu NATO’ya sokarak NATO ordusu haline getiren Menderes, Türk Subayının emir-komuta olmaksızın inisiyatif alabilme yeteneğini yok etmiştir. Avrupa devletleri NATO’ya ordusunun bir kısmını bağlarken, Ordunun tamamını NATO’YA BAĞLAYAN, BAĞLAMAKLA KALMAYIP YATAK ODASINA KADAR SOKAN ŞAHISTIR.
TBMM kararı olmadan Türk çocuklarını Kore Savaşına gönderen adamdır.
Menderes’e demokrasi şehidi demek gerçekleri yok saymaktır. Kendi vekillerinden kurduğu tahkikat komisyonuna yargılama yetkisi veren, gazeteleri kapatan, bir gecede 200 gazeteciyi hapislere tıkan, kendine oy vermeyen Kırşehir’i ilçe yapan, Malatya’yı cezalandırmak için Adıyaman’ı il yapan adam.
Toprak reformunu engelleyerek Güney Doğu’yu ağalara terk eden kişi…
ABD’nin “komünizme karşı İslam” stratejisi ile 1950 yılında dinsel bir söylemle iktidara gelmiştir. Yani, ABD projesi bir Sabataydır.
Yabancı petrol şirketlerinin adamı Max Ball’e petrol yasası hazırlatan ve petroldeki devlet tekelini kaldırtan sömürge kafalı bir Başbakandır.
Yasanın değiştirilen 136. Maddesinde; “bu yasa yabancı şirketlerin izni olmadan değiştirilemez” kararı çıkmıştı.
ABD’ye tanınan vergi muafiyeti, çiftçiye atılan ilk tarım anlaşmaları kazığıdır.
05 Mart 1950 yılında bir yasayla ABD’ye Türkiye’ye askeri müdahale yetkisi verir. Detayları gizlidir.
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, 04 Nisan 1960 yılında anlaşmayı doğrulamış, “bu konuda takdir hakkının Amerikalılara ait olduğunu” söylemiştir.
Menderes 1957 yılında yüksek rütbeli subaylara; “Sizin şövalye burunlarınızı kıracağım. Ben orduyu yedek subaylarla da idare ederim.” Demiştir. Tıpkı AKP KAFASI…
Saydığım suçlar idamla yargılanmayı gerektirir.
Bu kişide ne ahlak, ne örf adet, ne de aile kavramı vardır. Evli olmasına rağmen birçok kadınla ilişkiye girer. Bunlardan ikisi evlidir. En tepeden millete ahlaksızlığı normalmiş gibi gösteren Osmanlı devşirmelerinin bakiyesi bir Başbakan…
Evli ve 5-6 yaşlarında oğlu olan Ayhan Adan…
Ayhan Aydan’ın eşi müzik grubu Türk Beşlilerden Ferit Alnar’dır. Menderes Aydan’ı kocasından isteyen, “boşa karını ben alacağım” diyen bir utanmazdır.
Menderes’in metreslerinden biri de Suzan Sözen’dir. Suzan Sözen’in eşi İstanbul Emniyet Müdürü Ferit Sözen’dir. Menderes eve gelince Ferit Sözen ya dışarı çıkar, ya da yan odaya geçer. Hatta Menderes’in Ferit Sözen’e “sen yan odaya geç “ dediği söylenir. O onursuz koca da hırsını milletten çıkarır. Öğrencilerin üzerine ateş ettirir. Bir öğrenci ölür.
Menderes’in örtülü ödenekten metreslerine harcama yaptığı, kestiği kurbanın parasını bile örtülü ödenekten verdiği, kurbanı getiren şahsın bahşişinin de örtülü ödenekten karşılandığı mahkemede konu olmuştur.
Türkiye’de dinciler hep ikiyüzlü oldu. Bu kadar ahlak yoksunu birini Müslüman diye baş tacı ettiler.
Dönemin gerçek din alimleri ise Menderes’i hiç sevmedi.
Sayın Akşener, bu adama Şehit derken, bir kadın olarak hiç utanmadınız mı?
Beytül Mala(milletin emaneti olan paraya) el uzatan, kendi eşine ve kadınlara saygısı olmayan bu şahsa nasıl şehit dersiniz?
Evet, Yassıada mahkemeleri siyasallaşmıştır. Bunun nedeni de genç Cumhuriyete yapılan saldırılara duyulan öfkedir. Menderes bugün eleştirdiğiniz(!) AKP’nin icraatlarının bir benzerini yapmıştır. “Biz istersek hilafeti bile getiririz” diyen şahsı demokrasi kahramanı yapan akıl ya aptaldır, ya da gerçekleri kasten saptırıyordur.
Peki, hiç mi iyi bir şey yapmadı? Yaptı. Kıbrıs konusunda Türkiye’nin garantör olmasını sağladı. TMT’ne kayıklarla silah sevkiyatı yapıldı. Bu silahları üzerine kaydeden iki vekil Yassıada’da yargılandı. İşkence gördü. Biri Rıfat Serdaroğlu’nun babasıydı. Kıbrıs Türkleri minnet borcu olarak Kuzey Kıbrıs’ta iki yere bu iki vekilin adını verdi. Ruhları şad olsun.
Yassıada Mahkemelerinde tutuklulara yapılan işkence kabul edilemez. Mahkuma mezarını göstermek ağır işkencedir. İnsanlık suçudur.
Şayet bütün mahkumlar sadece işledikleri suçlar üzerinden yargılansaydı, bugün bu mağduriyet sızlanmalarını duymayacaktık. İşkenceler üzerinden suçlu olanları aklayamayacaklardı.
İdam suçu işleyenlerin idamları müebbete dönüştürülseydi, toplumsal barış yara almayacaktı. Menderes ve üç bakanın suçu zaten kendilerine yetiyordu. Yargıda insanlara verilen ceza dışında ceza uygulanamaz. Uygulayanların vicdanında henüz adalet duygusu oluşmamış demektir.
İşte size yakın tarih dersi Sayın Akşener.
Bu tip insanlara şehit diyerek şehitlerimizi incitmek kimsenin haddi değildir. Sizin de haddiniz değildir.
Ölenleri tarihe bırakın. Yalan yanlış kavramlarla vitrine oynayıp ölülere küfür ettirmeyin.
İşporta siyaseti değil, akıl ve bilim siyaseti yapın!