Mutluluk getirene uğurlu, sıkıntı getirene uğursuz denir. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay bazı düşünce ve uygulamalarıyla can sıkıyor. Bu yüzden Uğursuz İbrahim diyorum, amacım hakaret değildir.
Konya Büyükçehir Belediyesi’ne 02.09.2019 günü bir dilekçe verdim. Dilekçemde Alaeddin Tepesi’ne büyük bir Türk Bayrağı asılmasını, bunun çok yönlü yararı olacağını açıkladım. Belediye 10.09.2019 gün, E.20342 sayılı cevabında, “orası Arkeolojik Sit alanı” dedi. Sit alanına bayrak direği dikilmez, bayrak asılmazmış. Bu yanıt bana istiklal marşı ve bayrağımızı görünce çömelen Konyalıları hatırlattı.
Eski Kız Öğretmen Okulumuz Konya Büyükşehir Belediyesi’ne geçtikten sonra belediye buraya “TAŞ BİNA” dedi. “TAŞ BİNA” adı kafama takıldı. Belediyeye 04.11.2024 tarihli (kayıt numarası 69600) bir dilekçe verdim, buraya “TAŞ BİNA” adını kimin verdiğini sordum, varsa kararı istedim. Altı ay geçti, daha yanıt yok.
“TAŞ BİNA” bugün nasıl değerlendiriliyor, ona bakalım.
Birinci kat tümden Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ve ekibine aitmiş. Oraya herkes giremiyor. Çünkü orası “MAKAMI-I İBRAHİM” olmuş.
Zemin katta basit görsel ve gösteriler, Arap-İran giysili insan tabloları var. Oraya yüz yıl önce özgürlük, bağımsızlık, uluslaşma havası doldurulmuştu. O hava bugün boşaltılmış, yerine bağımlılık, siliklik havası doldurulmuş.
Binanın bodrumuna “MUKADDES EMANETLER” denen bazı madde ve cisimler konmuş. “Semure ağacı parçası (Peygamberimizin altında gölgelendiği ağaç), Sevr Dağı’nın taşı, Uhut taşı (Peygamberimizin dişi kırıldığında sığındığı mağarada, üzerinde oturduğu taş), Şuayip Toprağı (Medine’nin şifalı toprağı), ashaptan bazısının temsili kılıcı” bunlardan birkaçı.
Semure, çölde biten bir ağacın adı. Hz. Muhammed Hudeybiye’de bir semurenin gölgesinde dinlenmiş. Sonra bazı sahabe, “Peygamber gölgesinde dinlenmişti” diye bu ağacı ziyaret etmeye, kutsallaştırmaya başlamış. Halife Ömer bu sapıklığa kızmış, ağacı söktürmüş. 1397 yıl sonra Uğur İbrahim ve çevresindekiler bir SEMURE TALAŞI bulmuşlar, getirip oraya koymuşlar.
Uğur İbrahim Altay ve akıl hocaları Sevr ve Uhut dağından birer taş parçası, Medine’den bir tutam toprak getirtmişler. İki üç kılıç yaptırmışlar. Bunları, “KUTSAL, MUKADDES” diye tescil ettirmişler. Sonra ziyaretimize açmışlar. Fırsatı kaçırmayın, o kutsalları ziyaret edin; belki çok sevap kazanırsınız.
Dinler tarihinde bir Fetişizm tabiri var. Buna göre her ilkel insanın Mana, Tabu, Totem adında putları vardı. Bu putlar bazen taş, toprak, bazen bir ırmak ve ağaçtır. İlkel insan bunlarla yaşama tutunurdu. “TAŞ BİNA’DAKİ MUKADDES EMANETLER” sanki güncellenmiş ilkeller. Yaratan bizim ilkel değil, uygar ve akıllı olmamızı istiyor.
Dünyanın kara kütlesi taş ve topraktan oluşur. Binalar taş, toprak ve demirden yapılır. İnsan taş, toprak ve demiri işleyerek değer kazanır, onlara tapınarak değil. Taş, toprak ve demire tapınanlar onların altında kalırlar. Uğur İbrahim Altay ve müşavirleri insanı yücelten bir mekânı PUTHANE ve YAVRU SARAY yapmakla uğursuz davrandılar.
“TAŞ BİNA”nın zemin katındaki İran-Arap giysili tablolar kula kulluğu özendiriyor, bizi Acemleştiriyor. “TAŞ BİNA”nın sınıf ve salonları dün ilim, çağdaşlık, bağımsızlık, ulusalcılık havasıyla doluydu. Bugün o havanın yerine kimliksizlik, çağ dışılık havası pompalanıyor.
Şu resimler sözünü ettiğim “Kutsal Emanetler”den.




