Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra anadilimiz Türkçe’nin yabancı dillerin işgalinden kurtarılması gerekiyordu. Mustafa Kemal bu amaçla hemen Türkçe okuyup yazma, Türkçe konuşma savaşını başlattı ve büyük oranda başarılı oldu. Bugün birbirimizi anlıyor, millî ve insani değerler üretebiliyorsak, bunun baş nedeni Türkçeye dönüşümüzdedir.
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ve çalışma arkadaşları anadilimiz Türkçeye savaş açtılar; Konyalılara dayattıkları yabancı dil esaslı söz ve deyimlerle üzerimize her gün bir sis bombası atıyor, belleğimize paslı çivi çakıyorlar. Açtıkları bir binaya Dar-Ül Mülk adını vermeleri bunun bir örneğidir.
Biz Selçuklu ve Osmanlılar döneminde Arapça ve Farsçanın etkisinde kalarak anadilimiz Türkçeyi yozlaştırdık. Bunun baş nedeni, “Arapça kutsaldır, Farsça iyidir” inancıdır. Bu asılsız inanç zamanla Osmanlıcayı yarattı, “Osmanlıyız” demeye başladık. Oysa ne Osmanlı diye bir ulus ne Osmanlıca diye bir dil var. Osmanlı dedikleri; çoğunluğu Türk, azınlığı değişik ırk ve dillerden oluşmuş bir kitle, Osmanlıca dedikleri ise Türkçe, Arapça ve Farsça sözcüklerden oluşan bir dildir.
Osmanlı yıkıldı ama Osmanlıcılık ve Osmanlıca hastalığı yıkılmadı, Türkiye Cumhuriyet’in ilanından sonra da yaşıyor, yaşatılıyor. Bu bir hastalıktır. Bu hastalık bizi siyasal, kültürel, dinî vb. açılardan sıkıntıya sokuyor, geriye götürüyor.
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra anadilimiz Türkçe’nin yabancı dillerin işgalinden kurtarılması gerekiyordu. Mustafa Kemal bu amaçla hemen Türkçe okuyup yazma, Türkçe konuşma savaşını başlattı ve büyük oranda başarılı oldu. Bugün birbirimizi anlıyor, millî ve insani değerler üretebiliyorsak, bunun baş nedeni Türkçeye dönüşümüzdedir.
İnsanlık tek ulustan değil, farklı uluslardan oluşur. Her ulusun bir dili ve kültürü, kendine özgü bir yapısı ayrıdır. Uluslar kendi özelliklerini koruyarak varlıklarını sürdürürler. Allah, dillerimizin ve renklerimizin ayrı olduğunu belirtir (Rum Suresi, Ayet: 22). İnsan konuşulanı anlayarak mutlu olur. O halde herkesin, özellikle yöneticilerin ana dili yaşatma görevi vardır. Uğur İbrahim Altay Konya’daki bir binaya Dar-Ül Mülk adını vermekle hak ihlalinde bulunmuş, dimağımızı kirletmiştir. Şöyle ki, Dar sözcüğü Arapçadır, ev demektir. Mülk sözcüğü de Arapçadır, ülke demektir. Selçuklu ve Osmanlılar, Başkent terimini kendi dilimizle ifade edecekleri yerde Arapça olan Dar-Ül Mülk tamlamasıyla ifade etmişler; Konya Selçuklulara başkentlik yaptığı için de Uğur İbrahim Altay ve ekibi bu binaya Dar-Ül Mülk adını vermiş ve yanlış yapmıştır.
Uğur İbrahim Altay ve ekibinin yaptığı millî dil ve millî kültür yıkımı sırf DAR-ÜL MÜLK adıyla kalmıyor, her yeri sarıyor. Örneğin, Mevlana’nın Konya’ya gelişini duyurmak için TEŞRİF-İ MEVLÂNA yazdırıyor. Teşrif sözcüğünün niye Türkçesini kullanmıyorsunuz? Bunlar Türkçemize yönelik ideolojik bir saldırıdır.
Bir ulusun kullandığı dile Kamus denir. Kamus; namus, ahlak, edep, ahlak, bütünlük, doğruluk, dürüstlük demektir. Kamusumuz kirlenirse ahlak, edep, ahlak, bütünlük, doğruluk, dürüstlük gibi değerlerimiz de kirlenir. Bu açıdan Cemil Meriç’in: “Kamus namustur” sözü yerindedir, kamusunu kaybeden namusunu kaybeder.
Yahya Kemal; “Türkçe’nin çekilmediği yerler vatandır. Çekildiği yerler vatan olmaktan çıkar. Vatanın gövde ve ruhu Türkçedir” der. Biz konuştuğumuz Türkçe ile varlığımızı sürdürüyoruz. Bu coğrafyada, Türkçeyi bıraksak, başka bir dille yaşamaya kalksak, yaşayamayız, dağılırız. Dedelerimiz bazı Arap ülkelerinde yüzyıllarca kaldılar ama oraları vatan yapamadılar, çünkü oralarda Türkçe yoktu.
Ben Türkçenin dışındaki dillere düşman yahut tümden karşı değilim. Elbette ki başka ulusların dillerini de öğreneceğiz. Bu yolla insanlığın düşünce, bilim ve teknoloji alanındaki birikimlerinden yararlanacağız. Bunun için çocuklarımız ve aydınlarımız birden çok yabancı dil öğrenecekler. Bu doğaldır ve gereklidir. Benim karşı olduğum, bir dilin bir ülke halkına bütünüyle dayatılmasıdır. Bizdeki Osmanlıcılar bunu yapıyor.
Dünyada hiçbir ulus başka bir ulusun dil ve kültürüyle yaşayamaz. İngilizce, Farsça, Arapça gibi dillerin Türkçeden ne üstünlükleri var ki bu dillere aşık duyuyoruz? Anadilimiz Türkçe konusunda şuurlu (bilinçli) ve duyarlı davranmak zorundayız. Şuursuzluk uğursuzluk getirir. Gönül ister ki Uğur İbrahim Altay ve arkadaşları Türkçeden kaçarak uğursuzluk ve şuursuzluk yapmazlar.
Sözünü ettiğim yabancı terimlerden birisinin resmini aşağıya koyuyorum. Bakın, düşünün, haklı olup olmadığıma siz karar verin.