Atatürk Bursa’daki bir irtica olayını duyar duymaz İzmir’deki programını hemen kesmiş, Bursa’ya gitmişti. CHP Genel Başkanı Suriyelilerin Arapça levhalarını kaldıran belediye başkanlarına: “O harflere dokunmayın, Müslüman halkı incitmeyin” talimatını verdi, “Kürtlerin devleti olmalı, Türkiye işgalci” diyen bir sanatçının elini öptü, “analar ağlamasın” diye bağırıyor.
Ulus sözcüğünün Türkçe olduğunu geç öğrendik. Bülent Ecevit ULUS dediğinde, dindar ve milliyetçi kesim, Ecevit’i “solcu” diye aşağılamıştı.
Atatürk’ün alfabe devrimi, Türkçe sözcükleri derletmesi, Türk tarihini yazdırtması dilimiz ve kültürümüzü canlandırdı. Atatürk’ten sonra gelen karşı devrimciler yüzünden kimliğimizi yine kaybetmeye başladık. Bugün okul, medrese, vakıf gibi yerlerde Acemleşiyoruz ama solculardan hiç ses çıkmıyor. “Bir şey yapın” dendiğinde; “millet bilinçsiz” deyip halkı suçluyorlar, umutsuzluk aşılıyorlar.
Atatürk Bursa’daki bir irtica olayını duyar duymaz İzmir’deki programını hemen kesmiş, Bursa’ya gitmişti. CHP Genel Başkanı Suriyelilerin Arapça levhalarını kaldıran belediye başkanlarına: “O harflere dokunmayın, Müslüman halkı incitmeyin” talimatını verdi, “Kürtlerin devleti olmalı, Türkiye işgalci” diyen bir sanatçının elini öptü, “analar ağlamasın” diye bağırıyor.
Türkiye’de, Türk alfabesinin yerini Arap alfabesi, Türkçenin yerini Arapça-İngilizce almaya başladı. Arap harfleri din değil ki Müslümanlar incinsin. Anaları ağlatan biz değiliz; Amerika ve İsrail’in oyununa gelen bölücü tetikçilerdir. Atatürkçüler bunları bilmeli.
Atatürk Samsun’a çıktıktan sonra, 21/22 Mayıs gecesi tüm halka bir genelge yayınlamıştı. Genelgenin başında: “Vatanın tamamiyeti, milletin istiklali tehlikededir” demişti. O gün anlatılan tehlike bugün kapımıza yine dayandı ama “Atatürkçüyüz, ulusalcıyız” diyenler o tehlikenin harcı oluyorlar. Koltuk yahut iktidar olma adına yapılan konuşlanmalar istikbal değil izmihlâl (yıkım) getirir.
Türkiye’nin kimi “solcu, devrimci” simaları, Cumhuriyet devrimi ve önderini tanımada bazen yalpalıyorlar. Önümüzde kendi devrim ve devrimcimiz varken; Rus, Çin, Küba devrim ve devrimcilerini örnek alıyorlar. Tüm dünyanın bildiği ve kabul ettiği gibi, geçen yüzyılların en büyük ve başarılı devrimi Cumhuriyet devrimi, öncüsü de Atatürk’tür.
Atatürk’ün ilkelerinden birisi milliyetçiliktir. Atatürk Türk milletini bu ilkeyle/ ülküyle uyandırdı, kendine getirdi ve millî, çağdaş, demokrat, laik bir hukuk devleti kurdu. Atatürk devrimi oturduğu yerde yapmadı; önce halkın içine girdi, yanlış ve doğruları anlattı, halkı ikna etti. “Atatürkçüyüz, devrimciyiz” diyenlerin bugün ilk işleri, Atatürk’ü bu yönüyle örnek almalarıdır.
Türkiye’de “Atatürkçüyüz, devrimciyiz” diyenlerin Atatürk bilgileri, Atatürkçü düşünceleri eksik. Atatürk bir Türk milliyetçisi idi. Bugünkü Atatürkçüler millî kültürün ögelerinden uzak oldukları için olsa gerek, Türk milliyetçiliğine karşılar. Atatürk ırkçı değildi ama Türk milliyetçisiydi. Siz niye böyle değilsiniz? Türkiye’nin muhafazakâr-mukaddesatçı kesimleri Atatürk’ü sevmezler. Bu noktada siz bunlarla birleşiyor, Cumhuriyet yıkıcılarını rahatlatıyorsunuz. Eğer Atatürk, temel ilkelerinden birisi olan milliyetçiliği ihmal etseydi, “bağımsız” Türkiye’yi zor kurardı.
Devrimci, solcu, Atatürkçü kesimlerde de para, makam, çıkar, gösteriş hastalığı var. Ulusalcı, solcu, devrimci kişilerden de “meçhul, karanlık” elemanlar var. Bunlardan kimi siyasetin tepesine çıktıktan sonra dış güçlerle kapalı iletişim kuruyor, kimi Atatürk adına kurulan bir denekte söz sahibi olduktan sonra Atatürk’ün yasakladığı, kökü dışarıda bir kuruluşun Türkiye’deki temsilcileriyle paralel duruyor, kimisi derneğin sosyal medya hesabından zeytinyağı satıyor. Binlerce Atatürkçü ve solcu da bunlara göz yumuyor. Atatürkçülük bu değil. Konumuzu Atatürk’ün şu sözleriyle kapatıyorum:
“Büyük olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin, kimseyi aldatmayacaksın. Memleket için hakiki ülkü ne ise onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. Önüne nihayetsiz engeller yığacaklar. Kendini büyük değil küçük, zayıf, vasıtasız, hiç telakki ederek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak engelleri aşacaksın…”