Cumhuriyetin il on beş yılında süratle bazı fabrikaları yaptık, okullar açtık, okur yazar olduk, dünyanın saygın devletleri arasına girdik. Turgut Özal ile birlikte duraklama, Recep Erdoğan ile tükenme sürecine girdik. İnsanî, millî, iktisadî, askerî, ilmî vb. her alanda gerilemeye, kayıplar vermeye başladık. Gelinen noktada bugün her şeyimiz altüst oldu, tükeniyoruz.
Tükenmek: 1- Bitmek, artık kalmamak, 2- Güçsüzleşmek, bitkinleşmek demektir.
Yurdumuz, 30 Ekim 1918’den itibaren işgale başlamıştı. İşgal altında iken TBMM’ni açtık, savaşarak düşmanı kovduk. 30 Ekim 1923’te T.C.’ni ilan ettik. Yol, fabrika, sanayi, okul, üniversite, teknisyen, makinist, pilot, bez, kumaş, demir, çelik fabrika, mazot, gazyağımız yoktu. Şehit veya gazisi olmayan ev yoktu. Devleti kuranların hırsızlık, aç gözlülük ve uşaklıkları yoktu. Osmanlı’nın borcunu ödeyecektik. Atalarımızdan devraldığımız kanaat, sabır, dürüstlük, güzel huy, içtenlik, yardımlaşma gibi güzel huylarımız vardı.
Cumhuriyetin il on beş yılında süratle bazı fabrikaları yaptık, okullar açtık, okur yazar olduk, dünyanın saygın devletleri arasına girdik. Turgut Özal ile birlikte duraklama, Recep Erdoğan ile tükenme sürecine girdik. İnsanî, millî, iktisadî, askerî, ilmî vb. her alanda gerilemeye, kayıplar vermeye başladık. Gelinen noktada bugün her şeyimiz altüst oldu, tükeniyoruz.
Başımıza getirdiğimiz kimi devlet adamları ulus ve devletimizin düşmanlarıyla birlikteler; ulus ve devletimizi parçalıyorlar, proje elemanlığı yapıyorlar. Bunların al yuvarları karma olduğu için nemiz varsa yok etmeye çalışıyorlar, bunu “Allah, millet” diyerek yapıyorlar.
Böyleleri ellerine fırsat geçtiği günden beri; yılların birikimi orman, maden, kıyı, toprak, fabrika vb. neyimiz varsa sattılar; ulusumuzu işsiz ve yoksul bıraktılar. İzledikleri politikalar yüzünden aile yapımız bozuldu; edep, haya, terbiye kalktı, tecavüzler arttı.
Hacı Bektaş, Yunus Emre gibi büyük gönül sultanlarını yetiştiren halkımız huy değiştirmeye başladı. Bunların bozguncu yapısı insan ticaretini, kavgaları artırdı.
Bunların T.C. ve Türk halkına karşı duydukları gizli ve deruni (içsel) nefret nedeniyle Türkiye yabancı istilasına uğradı. Kültür ve ahlakımız bozuldu. Bugünkü Türkiye dünkü Türkiye değil. Bu kriptolar, Türkiye’ye olan öfkelerini alamadılar, hâlâ, açıkça, “kapımız herkese açık, isteyen gelsin” diyorlar, Türkiye’yi sıfırlamak için uğraşıyorlar.
Bunlar millî eğitimimizi de alt üst ettiler. Türettikleri öğretmen, yetiştirdikleri öğrenci modeline bakın; medreseler hortluyor. Çağdaş kazanımlarımızın yerini, Asya’nın ilkel ve statik heykelleri alıyor. 1928-1938 yılları arasında elde ettiğimiz düşündüren, üreten, millî kimlik kazandıran Atatürkçü eğitim sistemimiz siliniyor.
Bunların döneminde dinî düşünce ve din eğitim alanında da çözüldük, koktuk. Din ticareti arttı, Diyanet, tarikat ve cemaatlerin öncüleri papazları aratıyor. Türkiye son yıllarda süratle inişe geçti. Türkiye tükeniyor. Geçmişten devraldığımız sağlam bir yapımız olduğu için hemen tükenmiyoruz, hala ayaktayız. Bu ne kadar sürer? Bilemeyiz. Bildiğimiz tek şey, günden güne tükendiğimizdir.
Devlet ve ulus olarak tümden tükenip gidecek miyiz? yok olup gidecek miyiz? Hayır! Tümden tükenmeyeceğiz; İstiklal Savaşında olduğu gibi, yine ayağa kalkacağız. Ama acılarımız, çocuk ve torunlarımıza karşı olan sorumluluğumuz artacak. Suç ve acılarımız artmadan herkesin yapabileceği, yapması gereken çok şey var.
Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.