Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

TOROSLAR’DA TÜRKLÜK VE ARAPLIK (İğneli Yazı III)

TOROSLAR’DA TÜRKLÜK VE ARAPLIK (İğneli Yazı III)

Toroslar’a giderken Ereğli’de alış veriş ettiğim küçük bir bakkal anlattı. Mahallesinde Türkçe bilmez birçok Suriyeli genç varmış. Bu gençlerden bazıları kendisine, bir kâğıdın üzerine yazılmış Konya’daki adresi soruyorlarmış. Bakkal anlatımını şöyle sürdürdü: “Konya’yı tarif ediyorum. Gidiyorlar. Dönüşte bakıyorum, Türk vatandaşı olmuşlar.” Burada bir olayı hatırlatayım. Tarih 12 Şubat 1931. Atatürk Mersin’de. Suriye’den gelme, yarım yamalak Türkçe konuşan birisi bir dilekçe yazdırmış, bazı haklarının verilmediğini iddia ederek Atatürk’ten yardım istiyor. Atatürk’ün cevabı şu oluyor: “Önce Türkçeyi öğren, sonra hak iste.” Mevcut yönetimin izlediği politikaya bakın, millî yapımızı bozuyor.

 

20/21 Haziran 2022, saat 21. Belemedik’te kurduğum çadırın önünde oturuyorum. Yanımdaki çadırların birisinden kalkıp yanıma gelen, 35-40 yaşları arasında, Kayserili,  Ö… adında kamu görevlisi bir yurttaşımız: “Gelin bizim çadırın önünde çay içelim, tanışalım” dedi. Eşimle birlikte gittik. Yanında eşi de var. Sohbet ederken, çocuklarının olmadığını, birkaç yıldır tüp bebek tedavisi ile uğraştıklarını söyledi ve şunları anlattı: “Bu tedavi masraflı. Özel tedavi olduğu için 40-50 bin lira istiyorlar. Ben bu parayı bulacağım diye uğraşırken Suriyelilere bedava. Biz bu işle uğraşırken şimdiki Antep Belediye Başkanı Fatma Şahin Aileden Sorumlu Devlet Bakanı idi. Suriye’den gelip de çocuğu olmayan Suriyelilerin parasını devlet karşıladı. Yusuf amca bu benim çok zoruma gitti.” Şu işe bakın. Ben bu ve benzeri politikaları emperyalistlerin uyguladıkları “ŞARK MESELESİ/DOĞU SORUNU” (Türklerin Anadolu’da imhası) olarak görüyorum.

 

22/23 Haziran gecesini Tarsus Öğretmenevi’nde geçirdim. Sabah şehrin tarihi yerlerini gezerken Ramazanoğulları döneminde inşa edilip günümüze kadar gelen Kubat Paşa Medresesi’ni (Tarsus Belediyesi Kültür Evi) gezdim. Tarsus ve Mersin Büyükşehir Belediyeleri bu güzel medreseyi çok yönlü olarak değerlendirmişler. Oradaki sorumludan, Atatürk’ün Tarsus’ta kaldığı evin yerini sordum. “Maalesef geçmişte yıkılmış. Yerine bugünkü Öğretmenevi’ni yapmışlar” dedi, evin fotoğrafını gösterdi. “Keşke” demenin yararı yok, bugünden sonra, ayaktaki kültürel miraslarımızı korursak yeter.

 

Tarsus’la ilgili küçük bilgiler vereyim. Mustafa Kemal Atatürk zaferden sonra, 17 Mart 1923 günü trenle Tarsus’u ziyarete gelir. İstasyondan şehre girerken, milis kıyafetli bir Yörük/Türk kadını önüne geçer kapanır: “Bastığın toprağa kurban olurum Paşam!” diye bağırır. Atatürk eğilir kadını kaldırır. Şu meşhur sözünü orada söyler: “Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.” Oraya bu olayı anlatan bir anıt yapılmış. Çektiğim fotoğrafı yazıma ekliyorum.

 

Tarsus’a girerken halkın yol kenarlarında kurbanlar kesmeye başladığını gören Atatürk akan kanlara dayanamaz, yüzünü çevirir: “Kesmeyin, bırakın” der. Tarsuslular o gece Atatürk’ün misafir kaldığı evin etrafını sarar, bir türlü ayrılmaz. Gece yarısından sonra evin balkonuna çıkan Atatürk halka: “Evinize dönün, zahmet etmeyin” der ama halk dinlemez, sabaha kadar orada bekler.

 

Atatürk Tarsus’taki Türk Ocağını da ziyaret eder, deftere bir iki cümle yazar. Atatürk, gençlerle yaptığı bir sohbette Tarsus sözcüğü üzerinde durur; Tarsus sözcüğünün aslında Türkçe olduğunu, Tarsus’un TERSUS sözcüğünden geldiğini söyler, buraların çok eskilerden beri “TÜRK YURDU” olduğunu anlatır.

 

Atatürk sırf asker değildir. O aynı zamanda bir kültür adamı, ırkçılık yapmayan bir Türk milliyetçisidir. Tarsus’u ziyaretinde, evli, bay-bayan bir aile ile sohbet ederken sorar: “Çocuklarınız yok mu?” “Var.” “Getirtin sevelim.” Çocuklar gelir. Atatürk adlarını sorar. Birisinin adının Güzin, öbürünün İmran olduğunu öğrenince der ki: “Bunlar Arap isimleri. Artık bunlar geride kalacak. Güzin’in adı GAZNE, İmran’ın adı TURAN” olsun. Böyle olur. Atatürk bir başka zamanda da Adana’da yaşayan Zamir adındaki kişiye: “Zamir Arapça ve anlamsız. Senin adın DAMAR olsun” demiş, Zamir teklifi kabul etmiş, Meclis’te Damar Arıkoğlu olarak görev yapmıştır.

 

Bir Atatürk dönemine bakın bir de bugünlere! Türkiye’yi ve Türkleri Araplaştırmak için elden gelen ne varsa yapılıyor. Aleyna, Tenzile, Sümeyye… Beden, beyin, kimlik, kültür, tarih gibi tüm değerlerimizin değiştirilmesine, maddi ve manevi değerlerimizin çürütülmesine asla sessiz kalmayacağız.

 

Devamı var.

 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!