Türkiye’nin şu yılları Tevfik Fikret’in “Sis” şiirini hatırlatıyor. Tevfik Fikret’in zamanındaki SİS (istibdat, soysuzluk, benlik, keyfilik) şimdi yok mu? Var ve ayrıca bu dönemin kendine özgü sisi var. Sis sürekli kalmaz. Çünkü dünya ve insanlığın yapısında hep hareket, devrim/inkılâp, tekâmül vardır. Havza yollarında söylenen; “Dağ başını duman almış…” şarkısının verdiği heyecanla yaşayacağız. Biz üzerimizdeki sisi kaldırırken, III. Abdülhamitler, II. Vahdettinler yolculuk için gemiye binecekler.
Türkiye’nin şu yılları Tevfik Fikret’in “Sis” şiirini hatırlatıyor. Çünkü birey, toplum ve devlet olarak çok zehirlendik. Küçük bir tablo çizeyim.
Haramiler ve ardılları birikim, yatırım, toprak, orman, akarsu, maden vs. nemiz varsa hepsini satıp bitiriyor.
Suriyeli, Afganistanlı, Somalili, Faslı kim varsa Türkiye’ye yerleştirildiler; nüfus, dil, kültür, aile ve sosyal yapımızı bozuyorlar. II. Osmanlı kuruluyor.
Eğitim ve öğretimimiz her yönüyle seviye kaybediyor. Bağımsızlık ve millî egemenlik ruhumuza mandacılık, Araplık aşılanıyor.
Siyasetimiz simsiyah oldu. Sahte dindarlık, slogancı milliyetçilik dibe vurdu.
Bugünün Abdülhamit ve Vahdettinleri dünküleri cebinden çıkarıyorlar.
İnsanların çoğu, “ben koyunum, çoban arıyorum” diyor.
Yaşadığımız olumsuzluklar bize sisin içinde zehirlendiğimizi gösteriyor.
Bu zehirlenme bizi öldürür mü, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonunu getirir mi? Öldürebilir, Türkiye’nin sonunu getirebilir. Niye olmasın?
Bazımız, “Allah büyüktür. Şu kadar küçük devlet, on altı büyük imparatorluk kurduk. Bize kimse dokunamaz…” diyor. Kendimizi avutmayalım, bize kimse dokunamazdı da şu kadar küçük, on altı büyük imparatorluğumuz niye yıkıldı?
Duyarlı ve olursak, çağın gerisinde kalmazsak T.C. ve Türk milleti yaşar.
Bazıları da Atatürk; “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet ayakta kalacaktır dedi. Korkacak bir şey yok. Umutsuzluk aşılamayın” diyor.
Bu sözlerin hangi şartlar altında söylediğini düşünelim. Kimliğimizi kaybetmişiz, esir edilmişiz, devlet çökmüş. Atatürk bizi motive ederek esirlikten kurtarmış, T.C.’ni kurmuş. Kimliğimizi kaybeder, devletimize sahiplenmezsek aynı sonuçları yaşarız.
Tevfik Fikret’in zamanındaki SİS (istibdat, soysuzluk, benlik, keyfilik) şimdi yok mu? Var ve ayrıca bu dönemin kendine özgü sisi var.
Sis sürekli kalmaz. Çünkü dünya ve insanlığın yapısında hep hareket, devrim/inkılâp, tekâmül vardır.
Havza yollarında söylenen; “Dağ başını duman almış…” şarkısının verdiği heyecanla yaşayacağız. Biz üzerimizdeki sisi kaldırırken, III. Abdülhamitler, II. Vahdettinler yolculuk için gemiye binecekler.