AKP oy kaybetmeye başladıysa, bunun nedeni AKP’nin insanı/bizi biz yapan değerlerimizden koparmasıdır. Suriyeliler gelmişler, her yere tütün-nargile dükkânları açmışlar, gençlerimizi canlılar yığınına çeviriyorlar. Başkaları gelmiş bizi uyuşturucu hastası yapıyor. MOSAD-CİA ajanları birçok yere sızmış, beka sorunu yaşıyoruz.
31 Mart 2024 günü yaptığımız yerel seçimlerin sonuçları bana 1909’da yaşanan, 31 Mart Olayını hatırlattı. Çünkü, ikisinin benzeşen yönleri var.
1909’da II. Abdülhamit Padişah idi. Abdülhamit anayasayı kaldırmış, ülkeyi baskıyla idare ediyordu. Abdülhamit’in uzun süren padişahlığı döneminde Osmanlı ekonomisi çökmüş, çok toprak kaybetmiş, halk aşağılanmış, millî kültür horlanmıştı.
O zaman, içlerinde Mustafa Kemal’in de bulunduğu bazı subaylar yıkıntının altında kalmamak için oluşturdukları “Hareket Ordusu” ile Selanik’ten çıkmış, İstanbul’a yürümüştü. Amaç olumsuzlukları yok etmek, millî iradeyi egemen kılmaktı. O hareket Abdülhamit için sonun başlangıcı oldu, normalleşmenin kapısı açıldı.
Türk milleti 2002’den beri II. Abdülhamit mevsimini yaşadı. Erdoğan’a karşı çıkmak suç oldu. Balyoz-Ergenekon tertipleriyle millî ve çağdaş kadrolar Silivri’ye hapsedildiler. Komşu ve uzak ülkelerden getirilen yabancılar kimliğimizi bozmaya başladılar. Fabrika, deniz, maden, dağ, orman gibi ne kadar milli birikimimiz varsa çoğu satıldı. Saray hayatı hortladı. Cumhuriyetimizi kuranlara akıl almaz iftiralar atıldı. Hırsızlık, soysuzluk gök kubbeyi bile deldi geçti. Din adına yapılan münafıklıklar sağduyumuzu zehirledi. Yüzyılımızın Firavun ve Karunları Türkiye’den çıkar oldu. Aklı kullanma alışkanlığını kazanmamış iyi niyetli milyonlarca insanımız bazı gök görmedik şarlatanları “Allah, Peygamber” sanmaya başladılar. Yani inancımız da bozuldu.
Böylesi bir dönemde yerel seçimler bizi salladı, sisler kalkmaya, teneffüs ettiğimiz kirli hava arınmaya başladı. Deyim yerinde ise ikinci bir “Hareket Ordusu” yola çıktı. 31 Mart 1909’daki ordu askeridir ama 31 Mart 2024’teki ordu sivildir. Durum gösteriyor ki, sivil ordu (düşünce) Türkiye’yi rahatlatacak. Halkımız bu seçimde, “Vicdanım ölmedi. Benim de aklım var. Yurdum ve ulusum görgüsüzlerden daha önemli” dedi.
Birçok gazeteci ve yorumcu bu seçimin sonucu ile hayat pahalılığıyla, emeklilerin sıkıntılarıyla bağlantı kuruyor. “Hak ettiği maaşı alamayan emekliler, rahat yaşayamayan insanlar AKP’ye oy vermedi. İktidarları mutfak ve tencere belirler” diyor. Bu yorum kısmen doğrudur ama konuşulduğu kadar değil. Parasızlık ve yoksulluk insanı etkiler ama insanı sırf para, boğaz, lüks hayat ile eşitlemek yanlış olur. Önce bir yurdun, bağımsız bir devletin, konuştuğun bir anadilin, yaşayan bir kültürün olacak. Bunların olmadığı yerde insan olmaz. Öyle ise insan demek aynı zamanda yurt demektir, devlet demektir, dil ve millî kültür demektir.
AKP oy kaybetmeye başladıysa, bunun nedeni AKP’nin insanı/bizi biz yapan değerlerimizden koparmasıdır. Suriyeliler gelmişler, her yere tütün-nargile dükkânları açmışlar, gençlerimizi canlılar yığınına çeviriyorlar. Başkaları gelmiş bizi uyuşturucu hastası yapıyor. MOSAD-CİA ajanları birçok yere sızmış, beka sorunu yaşıyoruz.
Bu seçimlerin sonucunu böylesi yıkımlarla irtibatlandırmak gerekiyor. Bunları görmez ve söylemezsek, milleti bir et-kemik yığını yerine koyarız. Buna hakkımız yok. Hepimizin, gelişmeleri daha düşünsel, daha gerçekçi değerlendirme görevi var.
Bu seçin sonuçları hakkında söylenecek daha çok düşüncem var. Fırsatını buldukça yazacağım. Hoşça kalın.