Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Milliyetçilik ve Müslümanlık Anlayışımız

featured

Milliyetçiliği de Müslümanlığı da doğal yapılarına göre öğrenmek, ona göre hareket etmek durumundayız. Türkiye’ye bakınca her iki alanda da düşünce ve bilgi eksiğinin olduğunu, bu iki değeri birbirimize karşı birer kale yaptığımızı söyleyebiliriz. Bunu çoğumuz, özellikle yukarıdaki sorumsuz politikacılar yapıyor. Tabii ki yanlıştır.

Bizde, aklımız erdiği günden beri sürüp gelen bir “milliyetçilik, Müslümanlık” anlayış var. Bu anlayışın ikisi de asıl değil bozuk. İkisi de sosyoloji ve vahyin verileri üzerine oturmuyor. Milliyetçilik, Müslümanlık kahramanlarının çoğu da pazarcı.

Dikkat ederseniz: “Millî, dinî değerler yok, bunlar asılsız” demiyorum; bunların asılları var. Başlangıçlarında ve geçmişte bu iki değerin işe yaradığı, kişi ulus ve devletlere güç, mutluluk verdiği inkâr edilemez. Bu iki değer üzerinde kafa yoran, bize katkı sağlayan büyüklerimiz oldu. Çoğumuz onlardan yararlanıyoruz. Onların benzerleri bugün de var ama azlar, geride duruyorlar.

Adından da anlaşılacağı üzere milliyetçilik; millet, milletler varlığının ifadesidir. İnsanlar ayrı ayrı milletlerden oluşur. Dünyada birden çok dil, kültür ve değer sistemi var. Her millet kendi yapısal varlığı ve coğrafyasını koruyarak, bu değerlere sahip çıkarak yaşar. Bu sahiplenme karşılıksız olmalıdır. Çıkar hesaplarına, şöhret hülyalarına bakarak yapılan milliyetçilik ve dindarlık huzursuzluk ve erime getirir.

Milliyetçiliği tek tip düşünme, üç beş slogan olarak görmek, millet ve devlet bünyesini tek tip insana dönüştürme anlayışı yanlış olur. Herkes ulus ve devletine bağlı kalacak ama ezberci, tahakkümcü, faşist olmayacak. Milliyetçilik bilim ve teknolojinin dışında kalmayacak; aydınlatacak, değer üretecek, tüketmeyecek.

Müslümanlık evrensel bir dindir; her kişi, her ulus ve kıtanın dinidir. İslam’ın barış dini olması bundandır. İslam’ı tahakküm aracı olarak görenler, kılıçla dindarlık yapanlar cahil ve bozguncudurlar. Milliyetçilikle Müslümanlığı, ilkeleri yönüyle birbirine ters görenler yanılırlar. Tüm Müslümanların dil ve görünüşleri tek olacak diye bir kural yoktur. Bir milletin milliyetçileri, “bu dünya, şu kıta benimdir, her şey bana göre olacak” deme hakkına sahip değillerdir. Birisinin, “milliyetçilik neymiş” deme lüksü yoktur.

Milliyetçiliği de Müslümanlığı da doğal yapılarına göre öğrenmek, ona göre hareket etmek durumundayız. Türkiye’ye bakınca her iki alanda da düşünce ve bilgi eksiğinin olduğunu, bu iki değeri birbirimize karşı birer kale yaptığımızı söyleyebiliriz. Bunu çoğumuz, özellikle yukarıdaki sorumsuz politikacılar yapıyor. Tabii ki yanlıştır.

Bugün Türkiye’de “Türk milliyetçiyim” diyenlerin çoğu izledikleri politikalarla milletimizi bölüyorlar. Bir “milliyetçi”, partisi, derneği, arkadaşları değişik olan, ihanet ve bölücülüğü tescil edilmemiş kişi ve oluşumları sakıncalı görüyor, kalıplaşmış üç slogan ve cümleyle kahramanlık yapıyorsa, o adam milliyetçiliği kısırlaştırıyordur.  Türkiye’de bunun örnekleri çok. Türkiye’de, “Allah’ımız, peygamberimiz, kitabımız bir, din kardeşiyiz” diyenler, seni kendi dernek, parti ve dergâhlarında görmüyorlarsa, siyasal İslamcıları övmüyorsan, yüzleri sana dönük ve güleç değiller.

Demek bizim milliyetçilik, Müslümanlık anlayışlarımızda bir eksiklik, hamlık, körlük var. Bu eksikliği tespit etmedikçe, tamamlamadıkça sıkıntımız artacak. Bu yüzden, o eski “başbuğ, mücahit” sloganlarını bırakmalı, şu parti veya derneğin arkasında tapırdama yerine: “Milliyetçilik ve Müslümanlığın aslı nedir, ben bunların asıllarını öğrenmeliyim, ne yaparsam aklımı kullanarak yapmalıyım” diyebilecek kadar özgürleşmeliyiz. Bunu yapmazsak, bugün Ortadoğu halklarını dövenler yarın bizi döverler.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!