Yarın 23 Nisan. TBMM 102 yıl önce, 23 Nisan 1920 günü açılmıştı. Sonra bugünü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ilan ettik. Hepimize kutlu olsun.
TBMM’nin açılması; esarete hayır, hürriyet ve millî iradeye evet demektir. Mustafa Kemal Atatürk bu tarihi olayı veciz, anlamlı ve kapsamlı olarak şöyle yorumlar:
“23 Nisan Türkiye millî tarihinin başlangıç ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir cihan-ı husumete (dünyanın düşmanlığına) karşı kıyam eden Türkiye halkının, Büyük Millet Meclisini vücuda getirmek hususunda gösterdiği harikayı ifade eder.” (1)
Türkiye Cumhuriyeti 23 Nisan 1920’de tarihe geçti. O tarihe kadar adımız “Gazneli, Selçuklu, Osmanlı…” idi. Atatürk, Türk milletinin adıyla bir meclis açtı, bir devlet kurdu. Bu dönemde millîlik var. Önceki dönemlerde bu vurgu yoktu; bir sülalenin adıyla anılıyorduk.
Biz isimsizlik dönemlerinde kimlik kaybına uğradık. Osmanlı döneminde yöneticilerimiz kimlik bilincinden yoksun oldukları için yabancı kadınlarla evlendiler, yabancı kadınlardan doğan padişahların oğlanları padişah oldular. Biz çalıştık onlar yedi, biz savaştık/öldük, onlar yaşadı. Türkiye Cumhuriyeti ile biz yöneticilerimizi seçmeye başladık, hürriyet ve hak sahibi yurttaşlar olduk.
Cumhuriyet/demokrasi, insan onuruna uygun, en doğru yönetim biçimidir. Bu yüzden hepimiz Cumhuriyet’e sahip çıkacağız ama aydınlarımız, özellikle öğretmenlerimiz bunun öncülüğünü yapacaklar. Yapıyorlar mı? Çoğu yapmıyor. O zaman bu görev anne ve babalara düşüyor. Burada, konuyla ilgili birkaç küçük bilgi, Atatürk ile ilgili bir anı aktarayım.
***
Osmanlı’nın otuz altı padişahı var. Beş altısı çok seviliyor. Sevilenlerin hayatından örnekler vereyim. İlklerden bir ikisi hariç hepsi çok. Çok meşhurların doktorları yabancı. Çoğu: “Tahtıma göz dikmesin diye ufacık kardeş ve yeğenlerini boğdurttu (katil). O büyüklerden bir ikisi hep Türklerle savaştı, Türk devletlerini yıktı, mezhep taassubu yüzünden Türkleri öldürttü. Birisi İstanbul’dan kaçarken 5 eşini İngiliz işgal komutanına “emanet” etti. Birisi “çok güzelmiş” diye duyduğu Sivas valisini öldürttü, karısına sahiplendi. Bur başkası sakallarına boncuk dizdirtti.
***
Eski Başbakanlardan Prof. Sadi Irmak TRT’de yayınlanan bir programda anlatıyor. Konya Lisesi’nde öğrenci iken Atatürk Konya’ya geliyor. Öğretmeni tarafından eline verilen karşılama konuşmasını okurken Atatürk çok mutlu oluyor. Metinde: “Tarih sizi Fatihler, Yavuzlar, Kanuniler ile birlikte anacak” cümlesini okuyunca, Atatürk’ün neşesi kaçıyor. Atatürk akşam yemeğinde vali ve belediye başkanına diyor ki: “Çocuklarımızı padişahçı değil, milliyetçi yetiştiriniz…” Olayın burası üzerinde biraz duralım.
Bugün başta Konya olmak üzere Türkiye’nin her yerinde, başta öğretmenler olmak üzere bir sürü insan padişahçı oldu. Okullarımız padişah resimleriyle doldu. Kimisi Osmanlı armasına sarılmış. Kimisi kafasını Osmanlı sancağına yapıştırmış; “Padişahım çok yaşa!” diye bağırıyor. Bir okul yönetimi, girişin gerisine Atatürk’ün ufak bir resmini asarken/atarken, girişteki geniş bir panoya 36 Osmanlı padişahını teşhir etmiş. O padişahların içinde yukarıda marifetlerini (?) yazdığım padişahlar da var.
KONYA 23 NİSAN’IN İLHAM KAYNAĞI
Mustafa Kemal Atatürk önemli bir devrim yapmadan, büyük bir adım atmadan bir yurt gezisine çıkar, halkın nabzını tutar, halktan ve gelişmelerden ilham alır ve ona göre hareket edermiş. 23 Nisan’ın “Bayram” olarak ilan edilmesinde de bu yolu izlemiştir. Atatürk 1922’de Konya’ya gelir. Şems İlkokulu’nu ziyaret eder. Kuva-yı Milliyeci Ermenekli Hüseyin Sıtkı Gür’ün kızı Nuriye Gür (2. sınıf öğrencisi) başındaki şapkayla Atatürk’e çiçek sunar. Atatürk Nuriye’yi kucaklar, başındaki şapkaya sevinir. “Aferin ilk şapkayı giyen kadın sen oldun” der, bir isteğinin olup olmadığını sorar. Nuriye’den: “Çocukların da bir bayramı olsa” cevabını alınca; “Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, her sene dünyanın her yerinden çocukları davet edelim, birlikte oynayın, kaynaşın” der, Konyalı Nuriye 23 Nisan’ın ilham kaynağı olur. (2)
Anlattıklarımla ilgili olarak: Birisi padişahlık özlemini, diğeri Atatürk’ün çocuk, bayram (Nuriye Gür) mesajını veren iki resim ekliyorum.
- Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri C. III. s. 53. Ankara 1983.
- Mustafa Ertaş, Orta Toroslar’dan Yükselen Ses, s. 55-58. Ankara 2019.
22.04.2022
Yusuf DÜLGER