CHP ve Zafer Partisi’nin başkan ve bazı yöneticilerin, ülkemiz için sorun olmaya başlayan Suriyelilerin ülkelerine gönderilmesi için açıklamalar yapmayı sürdürmeleri, iç siyasetle ilgili olarak iktidarı eleştirmeleri üzerine, Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, “Halkı kin ve düşmanlığı sürüklüyor” gerekçesiyle tutuklandı. Benzeri tutuklamalar genişliyor. Bu gidişle nereye varırız?
Bu yazı biraz uzun…
Osmanlı orduları I. Dünya Savaşı’nı yaparken içerideki Ermenilerin çoğu düşmanlarla iş birliği yaptılar. Osmanlı Devleti 1915’te, mecburen Tehcir Kanununu çıkarttı. Mondros Ateşkes Antlaşması’yla egemenliğini kaybeden Osmanlı’nın toprakları, düşman ordularınca işgal edildi. Türkler, Mustafa Kemal’in öncülüğünde Millî Mücadele’yi başlattı. İngilizler, Padişah ve Hükümeti’nin de desteğiyle Millî Mücadele’ye destek veren öncüleri yakalayarak İstanbul’daki Bekir Ağa Bölüğü ile Malta Adası’ndaki hapishanelere kapattılar.
O yıllarda, Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey, Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey gibi yurtseverlerimiz, “Ermenilere haksızlık ettiler” suçlamasıyla idam edildiler. Burada, üzerinde durmamız gereken gerçek, Padişah ve Hükümeti’nin, zamanın büyük devleti İngiltere’nin de baskısıyla bu idamları gerçekleştirmesidir.
Günümüzün büyük devleti Amerika; Türkiye dahil, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki birçok devletin toprak ve halklarını bölmek, yöneticilerini kontrolüne almak, millî egemenlikçi öncüleri sindirerek dünyaya egemen olmak istiyor. Amerika bunun için Türkiye’deki bazı dini ve millî kesimlerin öncüleriyle paralel çalışarak emeline ulaşmayı planladı. Amerika, Fethullah Gülen ile bazı “dindar” (?) siyasetçileri birleştirdi; basın-yayın, istihbarat, adliye gibi kurumlardan da yararlanmaya başladı.
2003-2004 yıllarında düğmeye basıldı. Nerede bir Atatürkçü, cumhuriyetçi, bağımsızlıkçı aydın, subay, politikacı varsa; FETÖ-AKP-ABD eliyle “Ergenekoncu, darbeci, din düşmanı” diye tutuklandılar, Silivri Cezaevi’ne kondular.
Sonra ABD ile FETÖ anlaştı. Bu ikili 15-16 Temmuz 2016 gecesi Türkiye’de ihtilal yapmaya kalktı. İhtilalin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, FETÖ ile AKP’nin arası açıldı, FETÖ kaybetti. Yüzlerce Ergenekon-Balyoz davası sanıklarının suçsuz oldukları anlaşıldı, hepsi berat etti. Yani Türkiye’de, yüz yıl sonra ikinci bir Bekir Ağa Bölüğü ve Malta sürgünleri hadisesi yaşandı. Sömürgeciler, içimizden elde ettikleri güçlerle yurtseverleri ezdiler.
Bugüne gelelim. Amerika’nın BOP adına, çoğu meçhul milyonlarca sığınmacı, Afganistan ve Suriye’den Türkiye’ye gönderildi/getirildi. Millî güvenlik ve millî kimliğimiz tehlikeye girdi, çok yönlü bir değişim ve dönüşüm başladı.
Tehlikeyi gören Atatürkçü ve millî duyarlılığı öne çıkan politikacı, yazar ve yurttaşımız bu olumsuz gelişmeye ses çıkarmaya başlayınca, Başta Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan olmak üzere, yandaş gazeteci, akademisyen ve örgütler: “Bu bir muhacir-ensar vakasıdır. Siz istemeseniz de biz ensar olmayı sürdüreceğiz” dediler, muhaliflerini din ile yıpratmaya başladılar.
Mekkeli puta tapanların işkencelerine dayanamayıp Medine’ye göçen Müslümanlara muhacir, muhacirlere kucak açan Medinelilere ensar denir. Afganistan ve Suriye’nin yöneticileri işkenceci putperest değiller ki oralardan gelenler muhacir olsunlar. Sığınmacılar inanç mağduru değiller. Sığınmacılığın temelinde böl, yönet projesi var ve Türk halkı Allah ile aldatılıyor. Bizdeki Suriyelileri konuşturursanız; “Suriye’de savaş var, onun için geldik” diyorlar. Bir Müslüman’ın yurdunu savunması ve kötülüğü önlemesi gerekir. Öyleyse burada “ensar-muhacir” sloganı temelsizdir.
CHP ve Zafer Partisi’nin başkan ve bazı yöneticilerin, ülkemiz için sorun olmaya başlayan Suriyelilerin ülkelerine gönderilmesi için açıklamalar yapmayı sürdürmeleri, iç siyasetle ilgili olarak iktidarı eleştirmeleri üzerine, Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, “Halkı kin ve düşmanlığı sürüklüyor” gerekçesiyle tutuklandı. Benzeri tutuklamalar genişliyor. Bu gidişle nereye varırız? Bir devlet başkanı gerginlik yerine muhalefetle barış yaratsa daha iyi olur.
Afganistan ve Suriye’den gelenler “Türk halkı” değiller, sadece sığınmacılar. Türk halkı, T.C kimliğini taşıyan, askerlik yapan, vergi veren, tarih ve kültürümüze katkı sağlayandır. Atatürk ve T.C. duyarlılığıyla yaşayanları hapset atma, millî bilinci bastırma adımları; Bekirağa, Malta, Ergenekon mahkumlarını hatırlatıyor. Bugün Türk ulusu anlattığım tarihi acıları yeniden yaşıyor.
Dünkü İngilizlerin Malta, Bekir Ağa Bölüğü listelerinde Mustafa Kemal, Cevat Abbas, Kâzım Karabekir, İsmet İnönü gibi kahramanlar vardı.[1] Bu kahramanları Batılılar ve Damat Ferit Hükümeti kara listeye almıştı.[2] Bugünün Atatürkçülerini Amerika ve Amerika güdümlü politikacılar kara listeye alıyor, uygulamaya koyuyor.
“Bu da geçer yahu” diyelim. Kimse Türk milletini yok edemeyecek; gün gelecek, herkes yaptığının karşılığını görecektir
[1] Bilâl N. Şimşir, Malta Sürgünler, s. 75. Bilgi Yayınları, 2008 Ankara
[2] Aynı kaynak, s. 89