Atatürk; cumhuriyetçi, halkçı, devletçi, inkılâpçı, millî ve laik bir devlet kurdu. Devleti (T.C.) kurarken ulusal egemenliği, aklı, bilimi, üretmeyi esas aldı.
Atatürk’ün her durumda samimi olduğu, T.C. ve Türk ulusunun yücelmesi için büyük uğraşlar verdiği, başarılı olduğu bir gerçektir. Çünkü Türkiye o yıllarda dünyanın saygınlığını kazandı.
T.C. Atatürk’ten sonra bugüne kadar birçok aymazlıkla yüz yüze gelmiş olsa da yıkılmadı, çünkü temelleri sağlamdı.
T.C. Atatürk’ten sonra bilim, sanayi, teknoloji vs. alanlarda yerinde saymadı, ilerledi. Bunda çalışkan ve dürüst olan yöneticilerimizin de hakkı var.
T.C. Turgut Özal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz gibilerin dönemlerinde duraklama, Recep Erdoğanlı yıllarda yıkım sürecine girdi. Bugün T.C. sallanıyor.
Diyorlar ki: “Öyle bir şey yok. Dünya bizi kıskanıyor. Uçuyoruz. Cebimizde para, altımızda araba var. İHA, SİHA, otomobil, gemi, uçak yapıyoruz, gaz ve petrol çıkarıyoruz.”
İflas edecek tüccar: “Ben batıyorum demez.”, “Ayı yenilgiyi kabul etmez.”
Duyduklarımızı irdeler, gördüklerimizi araştırırsak; yarınlarımızın sıkıntılı geçeceğini, -Allah göstermesin- önümüzdeki yılların birinde 1918’i yeniden yaşayabileceğimizi söyleyebiliriz.
Turgut Özal ile başlayan, Recep Erdoğan ile süren dönemde bin yıllık yurdumuz, değişik nedenlerle parça parça satıldı, satılıyor. Madenlerimiz bir avuç kapitaliste peşkeş çekiliyor. Kıyı ve koylarımız dört mutlu azınlığın oluyor.
Yabancı dillerle (İngilizce, Arapça) algı kaybına uğruyor, Acemleşiyoruz. Eğitim-öğretim sistemimiz kişiliksiz, kendi ülkesine yabancı kuşaklar yetiştiriyor. Muhalefet bunları anlatmıyor. Altılı Masa’nın hazırladığı “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”nin eğitim ve kültür bölümünü okudum. Orada T.C.’nin millî eğitim, millî kültür politikası ile ilgili apaçık tek cümle yok. Muhalefet böyle yaparsa, kuşkulanmaz ve hatta korkmaz mısınız?
“Cumhuriyet’imizi ölümüne savunacağız” diyen korkusuz bir siyasi parti, bir eğitim ordusu yahut örgütü var mı, varsa söylediğini pratiğe geçiriyor mu?
Türkiye’de halk, devletin olmazsa olmaz savunucusu olmaktan çıkıyor; halk, oyunu gıda kolileriyle takas ediyor din cambazlarının tuzağına düşüyor.
Türkiye’de devletçilik “devlet düşmanlığı”, laiklik “dinsizlik”, milliyetçilik “milliyetsizlik” veya “Arap uşaklığı” oldu.
Türkiye’de bir Osmanlıcılık akımı başladı. Yaşlı, genç milyonlarca insan “Osmanlı torunuyum” diyor, her geçen gün melezleşiyoruz. Osmanlıcılığın dilsizlik, kültürsüzlük, sürüleşmek olduğunu bilen az sayıda insan var.
ABD’nin Ortadoğu Projesi Türkiye’de: “Suriyelilerin, Afganistanlıların, Somalililerin, Sudanlıların…” Türkiye’yi istilasıyla gerçekleşiyor. Türkiye’de savaşla gerçekleştirilemeyen BOP, kimlik kirliliğiyle uygulanacak gibi.
“Aydın, eğitimci, bürokrat, devlet adamı” dediğimiz, öyle sandığımız kişilerin: “Korkmayın. Derin devlet var. İyi gidiyoruz. Endişeye gerek yok” gibi asılsız ve cahilce sözlerle halkımız uyutuluyor. Önemli bir açığımız da budur.
Ne yapalım, çıkış yolumuz ne?
Yılmayacağız. Atatürk rehberimiz olacak. Atatürk nasıl başardıysa biz de başaracağız. Aydınların çoğunun karanlık, devlet adamlarının, politikacıların “yüksek” din görevlilerinin içinde her daim birer Ali Kemal, Damat Ferit, Vahdettin, Mustafa Sabri’nin bulunduğunu bileceğiz. Kendimizle birlikte çocuk ve torunlarımızı da yetiştireceğiz. Çevremizi genişleteceğiz.