Yazılanlara ve anlatılanlara göre işgalciler Aydın’a olaysız girmişler. “Niye bir direniş olmamış ki” diye düşünürken, Aydın’ın o zamanki insan-nüfus yapısını merak ettim. Bulduğum sayılar şöyle: Türk-Müslüman: 190.663, Rum: 31.631, Yahudi: 4.132, Ermeni: 948, Katolik: 194. (Mehmet Başaran’ın Aydın’da Milli Mücadele Dönemi Sivil Direniş adlı makalesinden)
Bu sayıları aklımızda tutalım. Aşağıda aktaracağım acı gerçekler bize bu “kolay işgalin” psikolojik ve sosyolojik ipuçlarından birisini (belki en önemlisini) verir.
1919 derken aklımıza Padişah’ın: “Kendisini çoban, ahaliyi koyun sürüsü” gördüğü, Hilafet’in anlamsız kaldığı, Balkanlar’daki milliyet duygularının zafer kazanırken Anadolu Türk’ünün İslam adına milliyetsizleştirildiği, bilim ve sanayiden uzaklaştırıldığımız, Ortaçağ düşüncesine gömüldüğümüz, üretici değil tüketici, atılımcı değil kaderci olduğumuz yıllar gelecek. Çünkü biz, bu temel yanlışlıklar yüzünden geriledik, yurdumuz bu nedenlerle işgal edildi.
Biz Kurtuluş Savaşı’na bu şartlar altında girdik. Böyle bir dönemde, “Kurtarıcı-Kurucu Önder” olmak da zor, bir bölgenin komutanı olmak da zor. Aydın’daki 57. Tümen Komutanımız Albay Mehmet Şefik Bey o günlerde düşünülebilecek düşüncenin en doğrusunu düşünmüş; kirlenip bozulmamış kişilerle bir araya gelmiş, Yörük Ali Efe ve çevresindekilere “kurtuluş için beraber olalım” önerisini götürmüş, amacına da ulaşmış. Yörük Ali Efe Şefik Bey’in önerisini kabul ettikten sonra demiş ki: “Milleti hep EŞRAF ALDATTI. Yoksa biz şimdiye kadar hiç durmazdık.” Sadettin Demirayak, MMA s. 66)
Şimdi şu satırları dikkatlice okuyalım:
“27 Mayıs 1919 günü Aydın, Yunan kuvvetlerince işgal edilmiştir. İşgal öncesi aydındaki bazı önde gelen kişiler (Avukat İlhami Bey, Avukat Ethem Bey, Peştemalcızade Reşat Bey Kuşadası’na gitmek üzere Aydın İstasyonunda beklerlerken İzmir’den yeni gelen Aydın Mutasarrıfı Abdurrahman Bey ile karşılaştıklarında amaçlarının İTALYAN KUVVETLERİNE GİDEREK AYDIN’I YUNAN’IN DEĞİL İTALYANLARIN İŞGAL ETMESİNİ İSTEMEK OLDUĞUNU SÖYLERLER. BU KARARIN AYDIN EŞRAFININ İSTEĞİ OLDUĞUNU NAKLEDERLER.”
“Mutasarrıf Abdurrahman Bey, kendilerine Yunan kuvvetlerinin Torbalı-Selçuk mıntıkasında olduğunu bugün yarın Aydın’a geleceklerini nakledince seçilmiş bulunan heyet Kuşadası’na gitmekten vazgeçerler. BU KEZ YUNAN KUVVETLERİNİ KARŞILAMA TÖRENLERİ DÜZENLEMEYE BAŞLARLAR. Germencik’e gidenler Aydın’ın sembolik anahtarını götürerek, “AYDIN ŞEHRİ SİZLERİ SEVİNÇLE BEKLEMEKTEDİR” sözünü verirler. Bu da yetmez. İşgal kuvvetleri kumandanı İncirliova istasyonunda karşılama töreninde bulunanlara haber gönderir. ÖZEL OLARAK DAVET EDİLMESİNİ İSTER. Nitekim bu istek kabul görür atlara binerek İncirliova yolunu tutarlar.”
“Aydın İstasyonu’nda bulunanların yakaların mavi-beyaz (Yunan bayrağındaki renkler) ve ellerinde Yunan bayrakları vardır. Aydın Belediye Başkanı Çakmarlı Büyük Emin Bey evinin balkonuna çok büyük bir Yunan bayrağını çoktan asmıştır. Trenle gelen Yunan komutanları alkışlarla Aydın İstasyonu’nda karşılanırlar.” Sadettin Demirayak, MMA s. 63)
“İzmir Yunan Yüksek Komiserliği Basın ve Sansür Bürosu Müdürü Mihail Rodas’ın anılarında şu ifadeler yer alır: ..İlhami Bey, Etem Bey, Fuat Bey ve Fikri Bey’in içinde olduğu bir Osmanlı (Türk) ve Hıristiyan karma kurulu oluşturuldu. Bu kurul İzmir’e giderek, (Yunan) ordu kumandanından hiçbir tehlikeye maruz kalmadan şehrin işgal edilebileceği ricasında bulundu..”
“Bir kitabında kendisini savaş muhabiri olarak tanımlayan Kostas Misailidis)in Küçük Asya Harekatından Savaş Sayfaları, Yunan Ordusunun Aydın’a Girişi başlıklı bölümünde şunlar okunmaktadır: Yunan birlikleri Aydın’a yaklaştıklarında onları bir kurul karşıladı. Bu kurulda şunlar vardı: Başta Metropolit Smarados olmak üzere, Aydın MÜFTÜSÜ Hacı Mustafa Efendi, Belediye Başkanı Hacı İbrahim Eminzade, Polis Müdürü Saraçoğlu Şeyh Mehmet, Belediye Meclisi Üyeleri: Peştemalcızade Reşat ve Posacızade, Veynoğlu, Yoannis İliadi, ..Gümüş bir tepsi içinde bulunan bir parça ekmek ile biraz tuz ve bir büyük anahtarı, TÜRK BELEDİYE BAŞKANI titreyen elleriyle tutuyordu. Aydın’ın teslimini belirten sembol anahtardı. Aynı anda Polis Müdürü kılıcını Albay Çerulis’e teslim etti. Çerulis kılıcı kendisine iade ederek, vazifesine devam etmesini söyledi. 27 Mayıs öğleden sonra saat 6’yı 20 geçe, Yunan Ordusu Aydın’a girdi (s. 232).” (Prof. Dr. Engin BERBER, MMA, s. 87, 88, 89)
Bu satırları okuyunca tüyleriniz ürpermiştir. Bu kansızların adlarına ve görevlerine bakın: “Müftü, Hacı, Şeyh, Meclis üyesi, Eşraf, Türk Belediye Başkanı, Polis Müdürü” vs. Bize hala “Osmanlı Ruhu” üflemek isteyenlere Allah akıl versin.
Bu alıntı ve örnekleri göz önüne alarak şu acı gerçekleri bir daha hatırlayalım: Osmanlı’nın kuruluşundan yıkılışına, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından günümüze kadar gelip geçmiş “Eşraf” ve “Zengin”lerin çoğunluğu, “Müftü, Hacı, Hoca, Şeyh ve Yönetici kadronun bir bölümü; hep bizim sırtımızdan geçinmişler, kanımızı emmişler, dinimizi sömürmüşler, riyakârlık ve şeytanlık yapmışlar, namuslarımıza musallat olmuşlar, vatanımızı satmışlar, düşmanlarımızla işbirliği yapmışlar, aklınıza gelen-gelmeyen tüm melunluklara tevessül etmişler.
Namuslu soydaşlarımız bir lokma ekmek parası için ter dökerlerken, yiğit gençlerimiz yurdumuzu savunmak için şehit olurlarken, bunlar kaçtılar, kenara çekildiler. Çektiğimiz ve çekmekte olduğumuz acıları yarınlarda tekrar tekrar çekmemek için; bu kanı kirli/kişiliksiz, haram ile beslenmiş, düşüncesi soysuz, dini kırık (inanç ve ameli bozuk) kişileri iyi tanıyacağız, böylelerini asla söz sahibi yapmayacağız, tarihten ders alacağız.
57. Tümen Komutanı Albay Mehmet Şefik Bey’in Aydın ve yöresinde verdiği “Milli Mücadele” hizmeti başlı başına bir yazı konusudur. Burada onu yapamayacağım için, hatırasına saygı olarak, sözünü eteğim kitaptaki bir fotoğrafını koyuyorum ki, yerli onursuzlarla ruhumuz kararmasın.
Devamı var