Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Kurtuluş Savaşı Gezisi 2018 (24)

Kurtuluş Savaşı Gezisi 2018 (24)
Süngülerin Arasındaki Komutan
 
5 Ağustos günü Manisa’dan İzmir’e hareket ettim. Niyetim, 9 Eylül günü akşamına kadar İzmir’de kalmak, İzmir’i tanımak, İzmir’in kurtuluş gününe katılmaktı. Manisa’da birisinin önerisiyle gece geç saatlerde İzmir Balçova’daki termal tesislerine vardım. Konaklama ücretleri bütçeme göre fazla olduğu için geceyi tesislerin önündeki parkta geçirdim.
 
6 Ağustos günü toplu ulaşım araçlarıyla valilik ve belediyeye gittim, göreceğim yerleri planladım, akşamdan sonra Balçova’ya geldim. Geç saatlere doğru bir özel güvenlik görevlisi, orayı terk etmemi, aksi halde polis çağıracağını söyledi. Orasının bir kamu alanı olduğunu, hiçbir sıkıntı yaratmadığımı, park ve dinlenme yasağı gibi bir durumun bulunmadığını söyledim. Polis çağırdı.
 
Gelen polislere konunun esasını anlatım. “Zorlarsan başka türlü hareket ederiz” gibi tehditli sözler duydum. Eşimle Balçova’dan ayrıldık, gezerken, Konak’ın üst kısmı gibi bir yerdeki Öğretmenevi’ne rastladım. Danışmada, boş oda için işlem yaptıracağım anda baktım; duvarın sağ tarafında Ömer Halisdemir’in, sol tarafında 15-16 Temmuz gecesinin büyükçe bir fotoğrafı var, arası boş. O boşlukta önceden Atatürk’ün fotoğrafının olduğu, sonradan o fotoğrafın kaldırıldı belli. Öğretmenevi’nde Atatürk yok, Ömer Halisdemir var.
 
Bu beni çok rahatsız etti, oda işlemlerimi durdurdum, arabamda sabahladım. Sabah (7 Ağustos) FETO, AKP, ABD, CIA, PKK filmleri gözlerimin önüne geldi, İzmir’den ayrılmaya karar verdim. Valiliğe bir dilekçe yazdım, güvenlik görevlisi ve polisler hakkında şikâyetçi oldum. Konak Camii’ndeki din görevlileri cuma vaazı ve hutbelerinde iki gün sonra kutlanacak olan İzmir’in kurtuluşundan da hiç söz edilmediler. Buna da içerledim, İzmir’in Yunanlılardan temizlenişini din görevlileri neden görmüyorlar? İl Emniyet Müdürlüğü söz konusu dilekçeme 08.10.2018 gün ve 7343 sayılı yazısında; “..ilgililer hakkında işlem başlatılmıştır” diye yanıt verdi, daha sonuç yok.
 
İzmir, Kurtuluş Savaşımızın taçlandığı yerdir. Kurtuluş Savaşı’nda İzmir’in yaşadıklarını öğrenmek ve anlatmak isterdim, olmadı. İzmir’de Yunan işgali, Atatürk, 9 Eylül konularında bir şeyler yazmamak eksikliktir. 6 Eylül günü, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür yayınlarından (Ahmet Gürel): “Gazi’nin İzmir Anıları” (2013) adındaki kitabı satın almıştım. O kitaptan yapacağım alıntılarla İzmir’i eksik bırakmıyorum.
 

 
Alıntılar:
 
“Isparta Sancağı, İzmir’in işgalini haber alır almaz, Yunan işgalini protesto etmeye başlamıştır. İzmir’in işgalini öğrenen Yalvaç Müftüsü Hüseyin Efendi, Belediye Başkanı Abdullah Bey, idare meclisi üyeleri, âlimler ve eşrafın hazırladığı, 15 Mayıs 1919 günlü protesto telgrafında şu ifadelere yer verilmiştir:
 
“Biz namusumuzla yaşayacağız, namusumuzla öleceğiz. Türk milleti alçalarak yaşayamaz. Bu kadar kötülenen bir millet alçaklığa katlanarak yaşamak isteyen bir Türk ve Müslüman düşünülemez…”  (s.34)
 
Gemlik Belediye başkanı Galip Bey’in, 16 Mayıs 1919 Cuma günlü telgrafından:
 
“Türk yurdu olan İzmir’imizin, Yunan askeri tarafından işgal edildiğini öğrenen Gemlik halkı, Türklüğün varlığına, kuşku vermeyen haklarına vurulan bu darbeden son derece üzgün ve…” (s.35)
 
16 Mayıs 1919 Cuma günü Nevşehir’den gönderilen bir telgraftan:
 
“Bütün manasıyla Türk memleketinin bulunan, çoğunluğu da Türk milletini teşkil eden İzmir’in Yunanistan’a ilhakı müthiş bir olay olup, hak ve adalet kurallarına karşı halkın kabul edilemez yaşam hukukuna engeldir…” (s.36)
 
Üsküdarlı kadınların, İstanbul Hükümetine çektiği 18 Mayıs 1919 tarihli telgraftan:
 
“Osmanlı Hükümeti’nin kurulmasından pek çok zaman önce Türk’ün aziz ve ayrılmaz bir vatanı olan İzmir’in Yunan askerleri tarafından işgal edilmekte olduğunu elim bir üzüntüyle haber alıyoruz…” (s.38)
 
19 Mayıs 1919 günü, Fatih Belediye binası önünde, 80 bin kişiye hitaben yaptığı konuşmasına Naciye Hanım şöyle başlar: “Asil Türk Müslüman kardeşler!..” (s.45) Bu mitingin konuşmacılarından Zeliha hanım: “İzmir Türklerin namusu, kanı, hayatıdır. İzmirsiz, Konyasız, İstanbulsuz Türk yaşayamaz…” (s.48) Konuşmacılarından Hamdi bey: “Mekteplerinizi gezdim. Beş yaşındaki çocuklarınıza sordum, sen nesin dedim. Türk’üm diye haykırdılar…” (s.50) Trakya-Paşaeli Cemiyeti İzmir’in işgalinden sonra yayınladığı bildiride: “Dünya’da bir Türk yoktur ki daha dün kendisinden kopan ülkelerin mahkûmu olmayı kabul etsin…” der. (s.54)
 
 
Süngülerin Parladığı yer:
 

Trikopisle birlikte esir alınan Yunan subaylarından biri, Atatürk’ün savaşı en ön saflarda yönettiğini öğrenince: “Şimdi anladım, biz niçin mağlup olduk. Bizim Başkumandan İzmir’de vapurdaydı” der. Trikopis, çadırında otururken Atatürk’e sorar: “Siz bu savaşı nereden idare ediyordunuz?” Atatürk’ün cevabı şudur: “Süngülerin parladığı yerdeydim, askerlerimin hemen yayındaydım.” (s.64)
 
Atatürk, 11 Nisan 1934 günü İzmir Naim Palas Otelinde, çevresindeki arkadaşlarına, katıldığı tüm savaşlar ile ilgili olarak bazı hatıralar anlattıktan sonra şunu der:
 
“Cumhuriyet’imizi, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırmak isteğimizi köstekleyecek herhangi bir REFERANDUMA gitmek yalnız cehalet değil hıyanet olur.” (s.293)
 
 
Sonuçlar:
 
Yazı epeyce uzadı ama farklı konuları içerdiği için özetleme ihtiyacını duydum.
 
1-İzmir’de, 6-7 Eylül gecesi yaşadığım özel olayları anlatmamın nedeni:
 
a-Bazı güvenlik görevlisi ve polislerimizin dost ve düşmanlarını tanımadan karşındakilere, “güvenlikçi, polis” cakasında olmalarıdır.
 
b-İzmir Öğretmenevi’nde, Atatürk’ün fotoğrafının yerinden indirilmesinde yahut oranın Atatürksüz bırakılmasında kasıt vardır, bu tehlikeli bir dönüşümdür.
 
2-İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yayınlarından edinmek için gittiğimde; belediye yöneticilerinin Cumhuriyet tarihi, Atatürk ve milli kimliğimizle ilgili fazla ve ciddi bir yayın politikası olmadığını anladım. Belediye bu eksikliğini doldurmalıdır. Belediye,  İzmir’e geçici gelenlerin konaklamasını sağlayacak çalışmalar da yapmalıdır. Türkiye’deki “dinci” belediyelerin ilk yaptığı işlerden birisi kendi görüşleri doğrultusunda çok ucuz yahut ücretsiz kitap dağıtmak, yabancıları barındırarak, oy kazanmaktır. Büyükşehir Belediyesi’nden kitap alırken tanıştığım biri hemşerim iki bayana sıcak ilgilerinden dolayı teşekkür ediyorum.
 
3-“Gazi’nin İzmir Anıları” kitabından yaptığım alıntılar dikkatinizi çekmiştir; hocasından belediye çalışanına, erkeğinden kadınına, Nevşehirlisinden Tekirdağlısına kadar herkesi ve her yaştaki insanımızı işgal yıllarında; “Türk, Türklük” duyguları heyecanlandırmış, ayağa kaldırmış. Demek aidiyet duygusu bir volkan, bir benlik, bir gıda, bir hayat. Öyle ise bu duygunun yaşatılması ve güçlendirilmesi gerekiyor. Bugün maalesef Türk, Türklük duygusunun çok düşmanı var içimizde. Soysuzluk virüsü içimizdeki uyur-gezerlerin beynine girmiş; “ırkçılık günah, şeraitçilik sevap” gibi çarpıtma sloganlarıyla Türk milletini yoz davar yapmak için çabalıyor. Türk Kızılay’ından “Türk” sözcüğünü kaldırmak, “Türküm! Doğruyum!” gerçeğini/andımızı tarihe gömmek için atılan yüz karası adımlar bundandır. Türk’ü, Türk dilini, Türk tarihini kötüleyerek cennet fedailiği yapmak, dünyayı sömürmek isteyenlerin maşası olmaktır. Böylelerine soralım: Milliyet duygusu bu kadar kötü de, şeriatçılık yapmak bu kadar iyi de, niye Araplar darmadağınık, niye Araplar Türklere hasım, niye bugünkü İslamcı Türkiye yönetimine, bugünkü İslamcı Türkiye yönetimi de Araplara mesafeli, hatta düşman? Türk, Türklük gibi değerler kötü değildir; bu değer ve gerçekleri yaratan Allah’tır. Kötü olan, dincilik ve soysuzluktur.
 
4-Süngülerin parladığı yerdeki Mustafa Kemal’i “yok” sayanlar, Yunan ve İngiliz hayranı zavallı mahlûklardır. Bunlar Atatürk’ü unutturmak için uğraşıyorlar ama başaramayacaklar.
5-Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934’te, Naim Palas Oteli’nde: “Cumhuriyet’imizi köstekleyecek bir REFERANDUMA gitmek, yalnız cehalet değil hıyanet olur” sözünü bugün kendisini “Devrimci, Atatürkçü” olarak tanıtıp da, sonra: “MİLLET YENİ SİSTEME OY VERDİ, BU YENİ SİSTEME GÖRE SEÇİLDİYSENİZ BUNA UYACAKSINIZ” GİBİ YAVAN SÖZLER SÖYLEYEN VE BU DÜŞÜNCELERİYLE CUMHURİYET DÜŞMANI YÖNETİCİLERİ MEŞRULAŞTIRAN SİYASİLERİN HİÇ BİRİSİNİ CİDDİYE ALMAMAK, BÖYLELERİNİ DE BİRER ABD-BATI ELEMANI GÖRMEK GEREKİYOR. ADI NE OLURSA OLSUN, TÜRK MİLLETİNİ TEK ADAM DİKTATÖRLÜĞÜNE MAHKÛM EDECEK HER AÇIKLAMA VE ADIM GAYR İ MEŞRUDUR. 19.12.2018
 
 
Devamı var

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!