Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Kurtuluş Savaşı Gezisi 2018 (15)

Kurtuluş Savaşı Gezisi 2018 (15)
Sapık Diyanet görevlileri, İslam’ın Parazitleri
 
Bu seride günümüzün kültürel, sosyal, siyasal, dini vb konulara da değiniyorum ki, Türkiye’nin güncelinden uzak kalmayalım, dünümüz ile günümüz arasında bağ kuralım.
 
31 Ağustos günü Kütahya Ulu Cami’nde, Cuma namazından önce vaaz eden konuşmacı (müftü yahut vaiz) üzerine basarak şunları söyledi: “Peygamber’in hüküm koyma yetkisi yok, bize Kuran yeter diyorlar. Peygamber’in hüküm koyma yetkisi var. Araf Suresi’nin 157. ayeti Peygambere bu yetkiyi veriyor. Peygamber’in hüküm koyma yetkisinin olmadığı fikri İngilizler’e ait. İngilizler bu fikri önce Hindistan’da yaydılar, sonra burada.”
 
Köklü bir din bilgisine, işleyen bir akla sahip olmayan Müslümanlar bu iddiaya inanırlar; “kocaman adam bunu söylediğine göre Peygamber’in hüküm koyma yetkisi varmış” derler. İddianın içine bir de, “İngiliz oyunu” sokuşturulunca bu gülünç düşünceye inananlar artar.
 
Hz. Muhammed’in hüküm koyma yetkisinin olduğunu söyleyen kişi kim olursa olsun doğruyu söylemiyor, sallıyor, Hz. Muhammed’i ilahlaştırıyor, İslam dininin savunduğu “tek İlah” inancını bozuyor. Şöyle ki:
 
1- Prof. Dr. Süleyman Ateş Enfal Suresi’nin 157. ayetinin tefsirinde şunları yazar:
 
Hz. Muhammed’in Yahudi dininde bulunan birçok ağır hükmü kaldırıp insanları bu bağlayıcı zincirlerden kurtardığı anlatılıyor. Kuran’ın bağlayıcı hükümler diye nitelendirdiği hükümler, aslında Allah’ın koyduğu hükümler değil, Yahudilerin zaman içinde dine kattıkları şeylerdir. Hz Muhammed Aleyhisselam, din diye ortaya atılan bu insan katmalarını, asıl dinden ayıklayıp kaldırmış, Kuran ile bütün dinlerin özü ortaya çıkmıştır…”


 
Süleyman Ateş, Kitab ı Mukaddes’ten yaptığı şu alıntılarla da konuya açıklık kazandırıyor:
 
Ancak bir Peygamber, kendisine söylemediğim bir sözü küstahça benim adıma söyler yahut başka ilahların ismiyle söylerse, o peygamber ölecektir… Fakat o hakikat Ruhu gelince size her hakikate yol gösterecek, zira kendiliğinden söylemeyecektir; fakat her ne işitilirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir.” (Bu ayetin geniş açıklaması için Süleyman Ateş’in: Yüce Kuran’ın Çağdaş Tefsiri’ne bakınız.)
 
2- Kuran’ı doğru olarak anlamak ve anlatmak için bir ayetin yalnız bir bölümüne bakmak yetmez; Kuran’ın genel ilkelerine, konu ile ilgili diğer sure ve ayetlere bakmak gerekir. Müftüler, vaizler, tümüyle bunu unutmamalı, sığ düşüncelerle inancımızı bozmamalılar. Konu ile ilgili olarak, Kuran’da mevcut olan çok sayıdaki ayetten birkaçını vereyim. “Hüküm vermek yalnız Allah’a aittir…” (Yusuf: 40, Rum: 4) “Üzerinde ihtilaf ettiğiniz şeyin hükmü Allah’a aittir.”  (Şura:10)  “Hükmünde hiçbir şeyi ortak kabul etmez.” (Kehf: 26) “Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet..” (Maide: 49) “Hüküm yalnız her şeye gücü yeten Allah’a aittir.” (Mümin: 12) “Diyorlar ki, hüküm verme işinde bize bir pay var mıdır? Deki, emrin ve hükmün tamamı yalnız Allah’a aittir.” (Al-i İmran: 154) Kütahya’daki hoca ve benzerleri bu ayetleri nereye koyacaklar? Müslümanlar Allah’ın bu ayetlerine inanacaklar, böylesi adamlara mı?
 
3- Siz hiç şimdiye kadar Hz. Muhammed’in kendi kendine hüküm koyduğunu; mesela: 5 vakit namazı altı vakte çıkardığını veya 4 vakte indirdiğini, Orucun ay ve sayısında değiştirdiğini, Allah’ın haram dediğine helal, helal dediğine haram dediğini duydunuz mu? Peygamber’in böyle bir hakkı yok, O sadece Allah’tan aldığı dini hükümleri insanlara bildirir. (Bakınız, Rad: 40)
 
4- Hz. Muhammed de bizim gibi bir insandır, O’nun bizden farkı Peygamber olarak seçilmesidir. Öyle ise O’na hüküm koyma hakkı veremeyiz. Verirsek, dinde hüküm koyma hakkına sahip otorite sayısını artırmış oluruz ki,  bu şirk olur. (Allah’a ortak koşmadır)
 
5- Müftü, vaiz vb kişilerin Hz. Muhammed’in şerefini yükselteyim düşüncesiyle söyledikleri sözler Peygamber’in şerefini yükseltmez. Bugün Peygamber’i Allah’ın ortağı yapanlar yarın şeyhlerini, pirlerini, partilerinin başkanlarını Allah’ın ortağı yaparlar, İslam dinini bozuk dinlerin torbasına atarlar.
 
6- Türkiye’de kültürel, siyasal vb çöküntülerin yanında bir de dini çöküntü (inan ve amel bozukluğu) başladı. Bu tür vaazlarla Diyanet tek Allah’a inanan müminleri ikili, üçlü ilahlar sistemine götürüyor. Bu yüzden biz Diyanet kafilesinin “Allah bir” demesinden başka hiçbir sözüne inanmayacağız, tekli Allah inancımızı bozmayacağız.
 
Çalköy’de Bir Gece
 
31 Ağustos günü güneş batana kadar Çalköy’de idim. Oradaki şehitlik, anıt gibi yerleri ziyaret etmek, halkla konuşmak bayağı zamanımı aldı. Yorgundum, o saatten sonra yolculuk yapmak istemedim. Köyün muhtarına, “burada yatabilecek otel, misafirhane gibi bir yer var mı” diye sordum. Muhtar, “Kurs var, yatırırlarsa orası müsait, git sor” dedi, kursun yerini tarif etti.
 
Kursa vardım. Kapısında “… Talebe Yurdu” yazan, üç katlı, yeni, yaz tatili olduğu için içinde öğrenci falan yok. Işık yanan odaya çaktım. Hoca varmış. “Bu gece burada yatayım, başka yer yok” dedim. “Olmaz, izin almamız lazım” dedi. “Kimden izin alacaksanız alın” dedim. “Şimdi olmaz, yatamazsınız” dedi. Buraların hayır paralarıyla, vergilerimizle yapıldığını söyledim. “Olmaz. Biz binanın bahçe kapısını da kapatıyoruz, lütfen” dedi. Kursun ihata duvarının dışında duran arabamı kursun bahçesine çektim, “burada yatıyorum, ne yapacaksan yap” dedim. Çekip gitti, geceyi eşimle birlikte, kursun bahçesindeki panelvan arabamızda geçirdik. Bu özelimi niye yazdım, açıklayayım:
 
Türkiye’de; “Kuran Kursu’na, Diyanet veya bilmem ne Vakfı’na, Öğrenci Pansiyonu’na, Cami Yaptırma Derneği’ne…” gibi yerlere sürekli para toplanır, lüks binalar yapılır, buralardan da belli kişi, cemaat ve tarikatların adamları, çocukları yararlanır. Buralardan başkaları yararlanamaz. Size bir hatırlatmada bulunayım; Türkiye Diyanet Vakfı’na sürekli para toplanır, “Öğrencilere burs veriyoruz” derler. Öğrenin bakalım Diyanet Vakfı o bursları çokça kimlerin çocuklarına verir?
 
Demek istediğim, “Kuran Kursu, Diyanet Vakfı vb” yerler için toplanan paraların çoğu toplayıcıların ceplerine, yakınlarına gitmektedir. Bunların hayır toplama işleri (dilencilikleri) hiç bitmez. O halde bir yere yardım ederken yerini bulup bulmadığına bakalım, daha fazla soyulmayalım, soyulduğumuz yeter.
 
 
Devamı var

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!