Sn. Harun Meral’in başkanlığındaki Ahde Vefa Turan Birliği Derneği 8-10 gün önce sosyal medyadan bir duyuru yaptı; Konyalıları, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlâhiyât Fakültesi Tefsir Hocası Prof. Dr. Mehmet Okuyan’ın 14 Nisan 2019 Pazar günü saat 14.00’da, Konya Ticaret Odası Salonu’nda yapacağı “KURAN ve HAYAT” konulu konuşmasına çağırdı.
Dernek yönetimi 12 Nisan günü yeni bir açıklama gönderdi, ücreti ödenen Ticaret Odası Salonu’nun “bakım” gerekçesiyle verilmediğini, konuşmanın, Şoförler Odası Salonu’nda gerçekleştirileceğini bildirdi. 13 Nisan günü akşam saatlerinde dernek yönetimi bir açıklama daha gönderdi; “bazı” düşünce ve oluşumların Ticaret Odası yöneticileri yanında Şoförler Odası yetkililerine de etkilediklerini, bu salonun da kullandırılmayacağını, 14 Nisan’daki programın Selçuk Oteli Salonu’nda, saat 15.30’da gerçekleştirileceğini duyurdu.
14 Nisan günü saat 14’de Selçuk Otel’in Salonu’na gittim. O saatte kendime zorla bir kişilik yer buldum. Saat 05.30 sıralarında salonda ayakta duracak yer bile kalmadı. Bırakın erkekleri, bayanlar ve kızlar bile ön ve yanlardaki boşluklara oturarak hocayı 1.5 saat dinlediler. Hoca konuşmanın bittiğini söylediği halde, dinleyiciler yerlerinden ayrılmıyor, salonu terk etmiyorlardı. Kalabalık dışarıya çıkmada bile zorlandı. 300 kişilik salonda 700 kadar kişi varmış. Sonradan gelen çok sayıdaki insan içeriye giremediği için dönüp gitmişler.
Bu anlattıklarım konunun hikâyesi. Şimdi konunun özüne-veya ana başlıklarına-gelelim.
1-Ahde Vefa Turan Birliği Derneği:
Bu derneğin Kurucusu ve başkanı Harun Meral. Harun Meral ve diğer yönetim kurulu üyeleri “Ülkücü” gelenekten gelme, MHP’nin ilçe ve il örgütlerinde yöneticilik yapmış, milli duyguları kadar “manevi” duygu ve davranışları da olan, özverili, beklentisiz, iddiasız, hoşgörülü kişiler. Dernek, ihtiyaç sahibi öğrenci ve ailelere; özellikle Azerbaycan, Türkmenistan, Doğu Türkistan, Irak, İran, Suriye ve Balkanlar’dan gelen kan ve din kardeşlerimize destek olmaktadır. Dernek şu anda MHP dahil hiçbir siyasi partinin maşası ve arpalığı değildir; milli davalarına kültürel ve “yardımlaşma” faaliyetleriyle sürdürmektedir.
Ahde Vefa Turan Birliği Derneği bugüne kadarki çalışmalarında başta MHP olmak üzere hiçbir siyasi partiden ve iktidar odaklarından destek görmedi ama MHP ve iktidarın bazı dil ve elleri kendilerini el altından rahatsız ettiler. Türkiye’deki Müslümanların Kuran’dan uzaklaştığı-yahut-uzaklaştırıldığı şu yıllarda Ahde Vefa’nın Kuran/Tek İlah çıkışlı bu güzel adımı bazı siyasilerin huzurunu bozmuş yahut kıskandırmış olamaz mı? İlk sorumuz bu olsun.
Harun Meral ve arkadaşlarının, 1960’lardan beri yaşadığımız ayrılık ve acıları çok iyi tahlil ettiklerini, “birlikte ve bilinçli” bir Türkiye’ye gitmemiz noktasında irade sahibi olduklarını biliyorum. Yani bu ekiptekiler kendilerini aşmış, Türk milleti ve Türkiye’mizin geleceği adına kin ve bağnazlığı bırakmış insanlar. Somut bir örnek vereyim. Dört yıl kadar önceydi, bir gün Harun Meral’e: “Türkiye’deki her fikri oluşumun kendine göre bir milliyetçilik, millet, Türkiye algısı var. Kesimler birbirine kapalı. Size en ters gibi gelen bir kesimle, mesela Konya’da, Doğu Perincek taraftarları ile “Türk milliyetçiliğinin dünü-bugünü” konulu bir konferans düzenlenseniz nasıl olur dedim. “Neden olmasın hocam” dedi. Konferans yapıldı. Sonra Meral’ın değerlendirmesi şu oldu: Dış güçler bizi birbirimize kırdırdı. Böylesi çalışmalar birbirimizi daha yakından tanımak için bir fırsat.” Bakın burada benlikten uzak, geleceğimize huzur katacak bir bilinç var. İkinci sorumuz şu olsun: Harun Meral ve ekibinin başarıları, birleştirici ve hoşgörülü olmaları kaprisli, sığ düşünceli, sözde milliyetçi kişi ve çevreleri rahatsız ediyor da, onun için mi zorluklara muhatap oluyorlar?
2-Mehmet Okuyan’ın Kişilik ve İslam Anlayışı:
Sn. Mehmet Okuyan’ı birkaç kez TV konuşmalarında dinledim. Bugüne kadar yakından görmemiştim. Bugünkü konuşmasından sonra vardığım kanaat şu oldu: Özgür ve bilimsel düşünceli, “söylediklerime ne derler, gelenekçileri ve Türkiye’nin çıkar gruplarını rahatsız edersem sıkıntı çeker miyim” gibi bir korkaklığı olmayan bir ilim adamı.
Mehmet Okuyan, “Kuran’ın hem Kuran ve hem Sünnet ile yorumlayan” bir İslam bilgini. Bize din diye anlatıldığı halde dinden olmayan hurafe ve bidatları, yanlış kabulleri, yerli yerinde, naslarla çok güzel açıklıyor. Din tüccarlarının çemberindeki İslam’ı aslî hüviyeti ile kitlelere tanıtmak istiyor. Oyunları bozuyor. Tembel beyinleri çalıştırmak istiyor. Tek tip düşünceyi yıkıyor. Namuslu bir aydından beklenen budur. Başka ne yapsın?
Üçüncü sorumuz da şöyle olsun: Acaba Mehmet Okuyan’ın bu muvahhit (tek Yaratan” tezi ve davası; çok Tanrılı, çok hastalıklı kişi, merkez ve oluşumları delirtiyor da, onun için mi kendisine Konya’da konuşacak salon verdirilmiyor?
Yazımızın bu bölümünü Prof. Dr. Hüseyin Atay hocamın bir tespiti ile bitirmek istiyorum:
“Osmanlıyı tek düşünce yıkmıştır.”
Bu bela şimdi Türkiye Cumhuriyeti’nin başında.
**
Ahde Vefa Turan Birliği Derneği ve Prof. Dr. Mehmet Okuyan’a Konya’da gösterilen insanlık dışı tutum, bir kez konuşulup sonra unutulacak olay değil. Bakmayın siz kimilerinin: “Selçukluların Başşehri Konya!”, “Kültür şehri Konya!”, “Mevlana şehri Konya!”, “Hoşgörü şehri Konya!” diye bağırdıklarına. Bugünün Konya’sında bunların hepsi palavra.
Yüzde 70-80 milletleşme karşıtı olan bir şehir, kitapçılarında farklı kitapların satılmadığı bir şehir, salonlarını bir tefsirciye kapatan bir şehir: “Başşehir, Kültür şehri, Mevlana şehri, Hoşgörü şehri” olma özelliğini çoktan yitirmiş demektir. Böyle bir şehirde kültür bulamazsınız, KÜLTÜR MANTARI yersiniz. Artık Konya’da İslam’ın hoşgörüsü, Mevlana’nın çağırısı yok; Konya’da Selefiyye bağnazlığı, Arap putçuluğu, sürüleşme ruhu var.
Bunları gördükçe Konya’dan kaçmak, bir başka yerde yaşamak istersiniz. Karamsarlık aşılamayayım, Konya’dan umut kesmiş değilim. Her şeye rağmen Konya’da insanlık, millet bilinci ve uygarlık çakılıp kalmayacak; yeni Karamanoğlu Mehmetler çıkacak, Karatay, İnce Minare gibi medreseler “Rivayetçiler Tekkesi” olmaktan çıkacak, akıl yeni meyveler verecek.
Konumuzu anlatmayı madde ve başlıklar halinde sürdürelim.
6-Konya’nın hocaları:
Konya’nın bir körükçüsü var. Kürsülere çıkar, mikrofonların önüne geçer, halka hep “mürit ve emir eri” olmayı, koyunlaşması, yarasalar gibi ışıktan kaçmayı, onu-bunu putlaştırmayı öğütler. Türkiye asıllı ve ABD ikametli CIA ajanının önünde el pençe durup gelen bu herif şimdi bize Arapçılığı sokanları övüyor. İmam ı Matüridi’yi, İmam ı Azam’ı ve Elmalılı Hamdi Yazır’ı mecbur kalmadıkça anmayan bu adam artık beynimizi çürütüyor.
Bir başka sakallı hocamız çıkmış, bize tevhit inancını öğreteceği yerde; “suni döllemede hazır hale gelmiş meni hücrelerinin birer insan olduğunu, bu hücrelerin atılmasının cinayet olduğunu, bunların da normal insanlar gibi cenaze merasimlerinin yapılması gerektiği, mezara konmalarının gerektiğini, bunu yapmayanların cani/katil olduğunu” üfürüyor. Konya’da başımıza gelen şu belalara bakın, bizim başımıza gelenler pişmiş tavukların bile başlarına gelmiyor.
7-Yeni bir Milli Mücadele Direnişine Gidiyoruz:
Yurdumuz 1919’dan sonra işgal edilmeye başlamış, Konya Fransız ve İtalyan askerlerinin hissesine düşmüştü. O günlerde Konya’ya gelen Atatürk, bir medreseyi gezerken, medrese hocalarının: “Bizim talebeleri askere almayın da ilim tahsil etsinler” gibi ahlaksız ve vicdansızca bir isteği ile karşılaşmıştı. O zaman, işgalin büyük sakıncalarını gören 20.000 kadar Konyalı kadın hükümet konağı önünde bir miting yapmış, işgali protesto etmişti.
Şimdi Konya’nın kimi mütedeyyinleri o zamanın “zengin hacı-hoca emmileri” gibi pısırık ve silik duruyorlar, yaşadığımız işgalleri hiç umursamıyorlar, askerlikten kaçıyorlar. Bunlar, fiili ve bilimsel cihattan kaçkını nevafilciler (nafileler), cennete bayağı yaklaştılar.
Konya’nın birçok erkeği, hacısı, hocası, 1919-1920’lerdeki gibi yine uyuyor ama, 1919’un birçok Konyalı kadını (14 Nisan 2019 günü Selçuk Otel’de görüldükleri gibi) uyumuyor, uyanık. Helal olsun bu kadınlarımıza. Sıra Konya’nın uykudaki kadınlarında ve uyuyan diğer erkeklerinde. Siz de uyanın Şu tarikat-cemaat baronlarının cariyesi yahut kapıcısı olmaktan kurtulun. Kendi evlerinde, Suriyeli kadınlar ile birlikte erkeklerine ikinci-üçüncü eş olmak Konyalı kadınlar için ayıptır. Evlerindeki odaları Suriyeli kadın ve kızların “harem odası” yapmak Konyalı erkekler için ahlaksızlıktır.
8-Konya’da neler olup bitiyor?:
Çocuklarım ufakken, Konya Merkez İlçe Belediyelerinden birisinin açtığı “Yaz Kuran Kursları”ndan birisine göndermiştim. Hoca denen adam bir Hıristiyan misyoneri İngiliz çıkmış, konu kamuya mal olmadan, belediyece kapatılmıştı.
Şu yıllar Konya’da ne olduğu belli olmayan kişi ve örgütler, kapalı kapılar arkasında çocuklarımıza “din, ahlak” öğretiyorlar. Bunların arka planında ne var ne yok bilen var mı?
Konya’da birkaç İ.H.L. öğrencilerine ne oldukları bilinmeyen Arap öğretmenler ders veriyor, duyan var mı?
Uluslar arası teröristlerin ve terör örgütlerinin uğrak veya karar merkezlerinden birisinin Konya olduğu öğrenilme başlandı değil mi?
Yani Konyalılar olarak biz şimdilerde Konya’da her türlü ihanet, uyku ve gafleti yaşıyoruz. Konya’nın akar akıllıları, uşakları ve koyunları olmasa, bu işgal Konya’da zemin bulamaz, yaşayamazdı.
Türkiye’de, özellikle Konya gibi yerlerde çok yönlü bir işgal sürecini yaşıyoruz. Bıçak kemiğe dayandığında yeniden bir Milli Mücadeleye kalkışmamız kaçınılmazdır.
9-Akıl ve Ayetlerin Işığında:
Atalarımız: “Başkasının ipiyle kuyuya inilmez” der. Tutunduğumuz ip kendi ipimiz olacak. Aklımızı kullanacağız, başkalarının aklıyla yaşamayacağız. Başkalarının aklıyla yaşayanlar, “deli çoban”ın ipini tuttuğu köpek gibi olurlar.
Özellikle dini konularda bizim tutanağımız Kuran olmalı. Bir Müslüman şu ayeti hiç göz ardı etmemeli: