Seyrek olarak Öğretmenevine giderim. Üç gün önce Konya Merkez Öğretmenevine uğradım. Ellerimi yıkamak için önce lavaboya gittim. Baktım tüm musluklar sallanıyor, bakımsızlar. Aşağıdaki görüntü bu iddianın kanıtıdır.
Bugün (15.11.2021) bir arkadaşımla buluşmak için yine Konya Merkez Öğretmenevine uğradım. Buluşacağım arkadaşın masasına vardım ve bir süre sonra sipariş için çaycının yanına gittim. “Self servis” dediler, çayları aldım. İnandırıcı olsun diye bir arkadaşıma resmimi çektirdim. Görüntüsü aşağıda.
Kış mevsimi geldiği halde, normal salon henüz açılmadığından öğretmenler alt kattaki küçük salonda, “hastalık nedeniyle sıkışık oturmayalım” diyenler de bahçede büzüşerek oturuyorlardı. Kendilerine: Gelin gidelim. Bu durumları müdüre anlatalım” dedim. “Ne değişecek” dediler.
Kalkıp yönetime gittim. Dışarısı sıradan bir çay bahçesi gibi iken, yönetim odalarının önündeki alanın, bir sarayın teşrifat salonundan farksız olduğunu gördüm. Bir müdür yardımcısına gördüklerimi anlatıp eleştirdim. Sakince dinledi, eleştirilerime kızmadı, uyarılarıma teşekkür bile etti.
Oradan çıktım, başka kişilerden başka bilgiler edindim. Şimdi bunların hepsini toparlayarak bilginize sunuyorum:
1-Yöneticisi olduğunuz kurumdaki su muslukları (olmuşu tek yerde, fazla kat ve salon filan yok) çoktandır sallanacak (Üç ay önce ikisi sallanıyordu, şimdi üçü de sallanıyor), siz bunu bile görmeyecek ve düzelttirmeyeceksiniz. Sonra da “Eğitim yöneticisi ve Öğretmen” edasıyla boy göstereceksiniz. Böyle yönetici ve öğretmen olmaz. Ulusumuzun eğitimcileri her yönüyle duyarlı, çocuklarımızı ve gençlerimizi “iyi” eğitici değillerse, hayatlarının her yer ve alanı örnek değilse; o ulusun geleceği sıkıntılı ve sorunlu olur.
2-Diyelim ki bu yöneticilerimiz ideal değiller, eğitimcilik ve yöneticilikleri yetersiz. Peki Meram İlçe Milli Eğitim Müdürü ile Kaymakamı, Konya Milli Eğitim Müdürlüğü ile Valiliği nerdeler? Onlar buraları hiç mi gezip görmediler? Demek çürüme ve bozulmanın alan ile düzeyi çok bozuk.
3-Havalar soğumuş, öğretmenler daha kışlık yere geçmemişler. Ağzını açarak: “Ben sığıntı değilim. Kışlık salonumu aç. Rahat oturma hakkım var…” diyen bir öğretmen kesimi, hakkını cesaretle arayan birileri yok. Musluklar bozuk ama öğretmenler de suskun. Efendilik ve eğitimcilik bu kadar da düzey kaybetmemeliydi. Bozuklukların giderilmesi için ağzımızı açmıyor (yahut açamıyor) isek yanlış yapıyoruz. Otuz-otuz beş yıl öğretmenlik yap, geceni gündüzünü mesleğine harca, sonra emekli ol, aidatlarından kesilen paralarla yapılan Öğretmenevinde garsonluk yap (çayını kendin getir), büzüş-titre, peçetesi olmayan, muslukları bozuk yerlerde ellerini yıka. Olacak şey değil. Bir soru: Yeni nesil öğretmenlerin eseri olmazsa, kimin eseri olur?
Konya Merkez Öğretmenevi’ndeki bu eksiklikleri gördükten sonra, varsa, biraz daha geniş bilgiler edineyim dedim. Şunları öğrendim:
4-Konya Merkez Öğretmenevi Ve Akşam Sanat Okulu Kovit 19 yaygınından önce iyi gelir sağlıyormuş. Her yıl bütçeye epeyce bir para (Vergi) aktarmış. O zaman personeli yeterli imiş. Hastalık sürecinde gelir düşünce MEB buradaki personeli çekmiş. Kurum iyi hizmet veremez olmuş. Ayrıca MEB geçen yılların birinde, Konya Merkez Öğretmenevi Ve Akşam Sanat Okulu’nun kazancından 180.000 lira almış başka iki bölgedeki iki öğretmenevine aktartmış. O Öğretmenevleri “Konya’nın parasını verecekken vermeyivermişler..” Şu işe bakın Konya’daki öğretmenlerimizden kazanılan paralar başka yerlere aktarılmış, o paraların “üzerine yatılmış”, Konya’daki öğretmenler de hizmetsiz başlamışlar, “gariban, kimsesiz, uslu adamlar” olmuşlar.
5-Konya’nın aşağıdan yukarıya doğru tüm sıralı amirleri Konya Öğretmenevi’nin personeline niçin sahip olma cesaretini göstermiyorlar? Niçin, üst makamlara: “Bizim personelimizi almayın. Yeni personel verin. Öğretmenlerimize saygısızlık etmeyelim. Eğitim ve eğitim hizmetine değer verelim…” demiyorlar? Demek ki, her zaman veren değil, bazen de-hak ettiğini alan-bir eğitim ve yönetici ordusuna muhtacız.
6-Öğrendiğime göre Orduevleri, Devlet Su İşleri gibi, bakanlıkları ayrı olan kurumların döner sermayeleri vergiden muaf, MEB’nın sözünü ettiğim kurumları vergi mükellefidir. Bu da bir ayıp ve haksızlıktır. Kimi bakanlıklar ayrıcalık yaşarlarken MEB’nın (Öğretmenlerin) cebine el uzatılması, itilip kakılması ayıptır. Bu yıl bir iki kez DSİ’nin Konya’daki lokaline gittim. Oradaki insanların “insan” yerine konarken, öğretmenlerin örselendiğini gördüm. Bu ayıp öncelikle dün ve bugün, Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı yapmış kişilerindir. Sözü geçer mi geçmez mi, eğitim ve öğretim hizmetini yürüten öğretmenlerimize yeterli ilgi, sevgi ve saygıları var mı yok mu bilemem, ama benim mevcut milli eğitim bakanından bir isteğim var:
Öğretmenevleri ve öğretmenlerimizin haklarını verin. Çünkü hepimizde öğretmenlerimizin hakkı var.