Uğur İbrahim Altay’a hatırlatmak gerekir, senin görevin fitne fesat yaratacak insanları konuşturmak, Atatürk ve cumhuriyet karşıtı kamuoyu oluşturmak değildir. Senin görevin; yerel hizmet üretmek, millet-devlet bütünlüğünü sağlayacak projeler hazırlamaktır.
Konya Büyükşehir Belediyesi ilimizde yıllardır Kitap Fuarı açıyor, orada değişik kişileri konuşturur. Konuşmaların çoğu Atatürk karşıtı, Osmanlıcı oluyor, fuarda cumhuriyetçi, çağdaş uygarlıkçı olarak bilinen kişilere yer verilmiyor. Konuşmacılar bolca nutuk çekiyor, cumhuriyet ve kurucularını kötülüyorlar. Tabii ki konuşmacıları Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ve çevresindekiler belirliyor.
Örnek olarak, 2024 yılı Konya Kitap Fuarında konuşturulan iki kişinin birkaç sözünü aktarıyorum. Tarih 20.10.20224. Konuşmacı Prof. Dr. İbrahim Canan. Dedi ki: “Bize seneler öncesi öğrenmemeyi öğrettiler. Arap harflerini yasakladılar. Bir gecede, sabah kalktık, okuma-yazma yasak dediler. Bu millet bir gecede cahil oldu. Onun için bir yere varamıyoruz. Annemin okur yazarlığı yoktu. Çünkü Arap harfleri yasaklandı. Bizi kültür ve dilimizden uzaklaştırdılar.” Tarih 21.10.2024. Konuşmacı Yusuf Kaplan. Dedi ki: “Bugün Türkiye’de Kemalizm hâkim. Gazze’de direnenler Osmanlı’nın torunları. Dünyada üç adam var; II. Abdülhamit, Erbakan, Tayip Erdoğan. Laiklik kutsal değil. Laiklik diyerek bütün insanları astılar kestiler.”
Bunları sözleri duyduktan sonra 2024’ün Konya kitap fuarında, canımı sıkmamak için başka bir konuşmacı dinlemedim. Bir akademisyen yahut yazarın elbette bir görüşü olacak ama o kişi karalayıcı, bozguncu olmayacak.
Osmanlı’nın yüzde 93-94’ü okur yazar değildi, T.C. bunu tersine çevirdi. Biz Arap değiliz ki Arap alfabesinin kaldırılmasıyla dil ve kültürümüzü kaybedelim. Bizde “Kemalizm” diye bir rejim yok, demokrasi var. İslam’ın özünde seçim, din ve vicdan özgürlüğü var. Atatürk bunu yaptı.
Uğur İbrahim Altay’a hatırlatmak gerekir, senin görevin fitne fesat yaratacak insanları konuşturmak, Atatürk ve cumhuriyet karşıtı kamuoyu oluşturmak değildir. Senin görevin; yerel hizmet üretmek, millet-devlet bütünlüğünü sağlayacak projeler hazırlamaktır. Yurdumuz 1918’de işgal edildiğinde, devletsiz kaldığımızda, Mustafa Kemal’in öncülüğünde düşmanları kovmuş, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştuk. O Mustafa Kemal ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti olmasaydı, bugünkü Uğur İbrahim Altay, Yusuf Kaplan, İbrahim Canan olmazdı.
Gerçek bu iken hangi akıl ve vicdanla Osmanlı rüyası görüyor, Mustafa Kemal ve Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlık yaptırıyorsunuz? Geriye takılıp kalma yerine ileriye bakmak gerekiyor. Yurdumuzu dün İngiliz, Fransız, İtalyan askerleri işgal etmişler, onları Mustafa Kemal’in öncülük ettiği Türk ulusu kovmuştu. Bu yüzden İngilizler ve diğer işgalciler Mustafa Kemal’i sevmezler.
Adları ve görevleri ne olursa olsun, Mustafa Kemal düşmanları-farkında olmadan-düşmanlarımızla aynı safta buluşmuş olurlar. İngilizler Kuvayı milliyecilere “Kemalistler” der. Bizdeki Atatürk karşıtları Atatürkçüleri aşağılamak için aynı sözü kullanıyorlar. Şu tesadüfe (?) bakın.
Bir yıl önceydi, Cumhuriyet’e Geçişin Zorlukları ve Konya-Bozkır İsyanları kitabımı hazırlarken Konya Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı … Kütüphanesine gittim. Müdürle tanıştıktan sonra dedi ki: “Konya işgal edilmedi. İngilizler, İtalyanlar Konya’ya gelmedi. Din alimleri suçsuz yere cezalandırıldı…”
Baktım müdürün odasında Atatürk resmi yok. İstiklal marşımız Arap harfleriyle (Osmanlıca) yazılmış. Dedim ki: Türkiye Cumhuriyeti kurulmasaydı sen bugün burada olmazdın. İstiklal marşımızı niye Arap harfleriyle yazdırıp koydunuz? Buraya bir Atatürk resmi asın, istiklal marşımız Türkçe olsun…
Dikkat edin, bu müdür ile yukarıda adlarını verdiğim kişilerde düşünce birliği var. Bu müdürü Uğur İbrahim Altay atadı. Anlattıklarım bize uğur değil uğursuzluk getirir. Bunun sebebi Uğur İbrahim Altay’dır. Ayağımıza kurşun sıkma, akılsız davranma, düşmanın oyuncağı olma gibi bir hakkımız yoktur.
Biz bugüne kadar, Mustafa Kemal’e karşıtlıkları yüzünden, “Türk-Yunan savaşında keşke Yunanlılar kazansaydı” diyecek kadar vicdan kaybına uğrayanları, “İstiklâl Savaşı diye bir savaş olmamıştır” diyen garazkâr TBMM başkanlarını gördük ve bu yüzden milletleşme/uluslaşma sürecinde duraksamalar-hatta geri gidişler- yaşıyoruz. Bu duraksama ve geri gidişin Konya’da nüksetmesi bir kötülüktür. Belediye başkanından çiftçimize kadar herkes bunun bilincinde olmalıdır.
Yazıma, işgalcilerin Konya’ya da geldiklerini gösteren bir fotoğrafı koyuyorum.