Çevremizdeki ateş çemberi daralıyor. Askeri ve sivil tüm komutanlar bunu görün ve Türkiye’yi yayılacak bir ateşten nasıl kurtarırız, bunu düşünün. Türkiye bir oldubitti ile savaş alanlarından birisi olursa ne yapılır bunu düşünün. Bir füze savaşında, nükleer bir saldırıda en az kayıpla savaşı nasıl atlatırız diye düşünün. Planlar yapın, bizi önceden aydınlatın, gerçek birer komutan olduğunuzu gösterin.
Ordunun değişik tanımları vardır. Hepsi aynı şeyi anlatsa da ben; “Ordu milletin teşkilatlanmış silahlı gücüdür” tanımını çok beğenirim. Çünkü bu tanım, orduyu ordu yapan tüm esasları içeriyor.
Ordusuz bir millet varlığını sürdüremez. Teşkilatlanmamış yahut teşkilatında eksiği olan ordu yenilir. Tabii ki bir ordunun modern silahları olacak, dışarıya bağımlı olmayacak ama o ordunun beden ve ruh sağlığı yerinde, disiplinli ve devletinin ilkeleriyle barışık olacak.
Bir ordu (örneğin TSK) bunlardan bir veya birden çoğunu kaybederse kendisini ve ulusunu tehlikeye atar. Türkiye’de bunun örneklerini sezmeye başladık. Komutansız ordu olmaz. Bir ordunun komutanı, o ordunun en deneyimli, en zeki, en erdemli kişisi olmalıdır. Böyle olmayan bir komutan millet ve devletini sıkıntıya sokar.
Türkiye bir süredir bu sıkıntıyı yaşamaya başladı. Komutanlarımızdan kimisi açık olan bir terör örgütünün (FETÖ) TSK’da yapılanmasına göz yumdu ellerini bağlattı. Bir başkası “Mahrem” odamızın ele geçirilmesi operasyonuna seyirci kaldı, kayıplar verdirtti. Bir başkası bazı tarikat ve cemaatlerin TSK’da yuvalanmalarını engellemedi. Birkaçı terör örgütü ve sömürgeci güçlerin Türkiye üzerindeki planlarını alt üst etmede yetersiz kaldı. TSK’nın hastane, doktor, fabrika ve gayrimenkulleri elden çıkarılırken dik durması gereken bazı komutanlar er olarak askerlik yaptılar. Kısacası TSK, komutanlar düzeyinde endişe yaratıyor.
***
Cumhurbaşkanı Türk ulusunun bütününü temsil eder; sivil, tüm herkesin Başkomutanıdır. Öyle ise Cumhurbaşkanı “Başkomutan” gibi düşünecek ve böyle davranacak; partici, dernekçi, itici, incitici, dinci, kinci, hizipçi olmayacak. Olursa “Başkomutan” ve “Cumhurbaşkanı” olma özelliğini kaybeder.
Başkomutan ve Cumhurbaşkanı olma özelliğini kaybeden birisine saygı duyulmaz. Böylelerinin ülkesine yaptığı yıkım düşmanların yıkımından daha büyüktür.
Türkiye’nin son yıllardaki idari ve siyasi işleyişi insanlarımızda böylesi bir zan ve korkuyu doğurdu. Bunun sorumlusu biz değiliz, üst düzey yöneticilerdir. Bunlar kendilerini sorgulamalılar. Bunlarda bu sorgulama yoksa çevrelerindekiler “uyarma” görevini yapmalılar. Bunun yapılmaması Sultanlığa geçişinin önünü açar.
Bir ülkenin idari başkomutanlığı sağlıklı yapılmazsa, halkı ordu olmaktan çıkar; Tümen, Alay, Bölük, Takım olmaya başlar. Bu felakettir.
Türkiye’nin iktidarı destekleyen kimi parti başkanları milli birliğimizin korunması için uğraşacakları, “ORDU MİLLET” vasfımızın korunması için uğraşacakları yerde; “Takım Komutanı, Bölük Komutanı” olmak için çabalıyorlar Yapmayın, biraz kişilikli ve vicdanlı olun.
Çevremizdeki ateş çemberi daralıyor. Askeri ve sivil tüm komutanlar bunu görün ve Türkiye’yi yayılacak bir ateşten nasıl kurtarırız, bunu düşünün. Türkiye bir oldubitti ile savaş alanlarından birisi olursa ne yapılır bunu düşünün. Bir füze savaşında, nükleer bir saldırıda en az kayıpla savaşı nasıl atlatırız diye düşünün. Planlar yapın, bizi önceden aydınlatın, gerçek birer komutan olduğunuzu gösterin.
Komutanları yetersiz olan Türk milleti büyük acılar çeker ve sonra belini doğrultur ama “Komutan” görünümlüler nefretle anılırlar.