Bu kurul ilk toplantısında, 13.000 TL. olan maaşlarını 18.000 TL.’ye çıkardı. Demek YİK’in önceliği CEP ve BOĞAZ imiş.
Her biriniz üst düzey memur maaşından emeklilik aylığı ile milletvekilliği veya bakanlık maaşından da emeklilik maaşı alıyorsunuz. Bunlar yetmemiş gibi ilk işiniz 13.000 TL. olan maaşınızı 18.000 TL.’ye çıkarıyorsunuz. Tam da istişare edilecek kişilermişsiniz. Millet aç, sefil ve işsiz iken, sizin bunu yapmanız hangi vicdana sığar? Siz bir de sağ (mukaddesatçı, dindar, milliyetçi vs) kanadın önde gelenlerindensiniz. Kapitalist sistemin numuneleri, burjuvazinin temsilcileri, sömürü düzeninin kırbaçlı memurları olduğunuzu daha ilk gönde ispatlayıverdiniz. Helal olsun size.
Cumhurbaşkanlığı YİK üyelerinin aç gözlülüklerini Makbule teyzeme anlattım, düşüncelerini sordum. Dedi ki: “Bak hele Yusuf, anlattığın gibiyse; burunlarından gelsin, zehir ve zıkkım olsun. Benim dedem Çanakkale’de şehit oldu, devletten kimsesizlik maaşı almayı bile düşünmedik. Babam belki haram olur diye Demirel’in çıkardığı 65 aylığını bile almadı. Lan bunlar nerden türemiş? Allah bunlara kanaat ve vicdan versin..” Makbule teyzemin söylediklerine itiraz etmedim, başımla onayladım. Paramız hak etmeyenlere zıkkım olsun.
YİK’in Yapısı:
Şu YİK üyelerine bakın; Birisi Özal’ın vatanımızı “Babalar gibi satan” elemanlarından, birisi güneş ne tarafta ise başını o tarafa çevirenlerden, birisi TSK kumpasçısı, ikisi FETÖ ilişkili ve hepsi bugünün AKP’lisi. Tayip Erdoğan bunlarla AKP’yi mi istişare edecek, sıkıntısı her geçen gün artan Türkiye’nin sorunlarını ve çözüm yollarını mı?
Dikkat edin YİK üyelerinin AKP’de Bakanlık ve Milletvekilliği yaptığı sürelerde Türkiye’nin sıkıntıları artmış, azalmamıştır. Yani bu adamlar başarısız kişilerdir. Öyleyse Erdoğan neden bunları YİK’e aldı? AKP dağılmasın, bunlardan gelebilecek sıkıntı önlensin diye mi? Böyle bir iddia var ve bu iddia yabana atılacak türden değil. Yani bura da T.C. değil, iktidarda kalma hastalığı ağır basıyor öyle mi?
YİK Nasıl Olmalı:
Bir Cumhurbaşkanı’nın yüksek istişarelerde bulunmak için oluşturduğu kurulda, hiç değilse; her siyasi görüşten deneyimli birer kişinin, iyi bir tarihçinin, iyi bir fizikçi yahut matematikçinin, iyi birer filozofun, iyi bir sosyolog’un, Ebû Hanife tarzında bir din bilgininin olması gerekirdi. Ki, o kurula Yüksek İstişare Kurulu diyebilelim.
Erdoğan’ın Yüksek İstişare Kurulu’nda bunlar yok. Bu kurul üyelerinin hepsi aynı görüşten, ufuksuz, açıları dar, “evet efendim”ci, bugünkü sıkıntılarımızın kaynağı kişiler. Bunların bir meziyetleri yok. Bu kurulun üyeleri aynen bizim gibi, belki bizden birçoklarının altında, SIRADAN insanlar. Bunlardan bir fikir çıkmaz. Bunlar aldıkları maaşlarla, bindikleri arabalarla, çalıştırdıkları personel ile bize yüktürler. Siyasi görüşleri itibariyle bunlara YİK denmez. Bunlara BİR AKP KOMİSYONU demek daha doğrudur. Bu yönüyle Erdoğan, 80 milyonluk Türkiye’nin değil; yalnızca AKP’nin Cumhurbaşkanı olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Türk milleti bunları görerek ve düşünerek yarınlara adımını atmalıdır.