TBMM ve Türkiye’de bizi tebdil ve tağyir etmeye kasem etmiş bir grup var. Bu grup Beyaz Saray, Kraliyet Merkezi ve Siyon Dağı’ndan besleniyor. Tebdil ve tağyir hastalığı geni ve inancı bozuklara çabuk bulaşıyor. Bu noktada akılsız, ilkesiz, Reis, Başkan, Milletvekili kimlikliler ön alıyor. “Sivil Anayasa” diye çırpınıyorlar. Her biri bir Bremen Mızıkacısı, topu Mızıka-i Hümayun.
Türkiye Cumhuriyeti’ni “tebdil ve tağyir” ile görevlendirilen, bunu bir görev sayan ekip kısa süreli bir sessizlikten sonra atağa geçti.
Bu tebdil ve tağyir tutkusu bir hastalıktır, bedensel değil zihinseldir. Tıp bilimi kanser dahil tüm bedensel hastalıkların tedavisini buluyor ama zihinsel hastalıkların tedavisini henüz bulamadı. Yapmamız gereken, bu hastalığın yayılmasını önleyecek önlemler almak, zihnen ve ruhen sağlıklı kuşaklar yetiştirmektir.
TBMM ve Türkiye’de bizi tebdil ve tağyir etmeye kasem etmiş bir grup var. Bu grup Beyaz Saray, Kraliyet Merkezi ve Siyon Dağı’ndan besleniyor.
Tebdil ve tağyir hastalığı geni ve inancı bozuklara çabuk bulaşıyor. Bu noktada akılsız, ilkesiz, Reis, Başkan, Milletvekili kimlikliler ön alıyor. “Sivil Anayasa” diye çırpınıyorlar. Her biri bir Bremen Mızıkacısı, topu Mızıka-i Hümayun.
Mevcut anayasamızın hangi maddesi kime hangi zararı veriyor ki ötüyorlar? Herkes: “Ülkem Türkiye. Dilim Türkçe. Dışarıdan akıl almam. İnancı sömürmem. Hırsızlık yapmam. Orta Çağ’a değil Yeni Çağ” dese yeter.
Bu ilkeleri özümseyemeyenlerin her biri bir Firavundur. Bunlara fırsat verir Türkiye’yi güçlendirmezsek, yarın Suriye, Irak, Libya’nın yaşadıklarını yaşarız.
Türkiye’de dün Padişahlık vardı, bir sülale bizi yüz yıllar boyu yönetti. O dönemde söz hakkımız yoktu, görevimiz Saray’ı beslemek, askere gidip ölmekti. Kadınlarımız dul, çocuklarımız yetim kalırdı. Millî kimliğimiz kirliydi. Yurdumuz işgal edilmiş, çok acılar çekmiştik.
Dün II. Abdülhamit ve Vahdettin Anayasa’yı rafa kaldırmış, yurt ve ulusumuzu koruyamamışlardı. Bir lider geldi, kurtuluşu sağladı, Anayasa yaptı. Sonradan gelenlerin bazısı Türk milleti ve Türkiye’yi çıkmaza soktular, emir eri oldular, Türkiye’yi “Küçük Amerika” yaptılar, bizi Araplaştırmaya, Acemleştirmeye kalktılar. Görev ve yeminlerine bağlı kahramanlar Türk milletini birkaç kez uçurumun kenarından çekip kurtardı, günün şartlarına göre hazırlanmış millî ve çağdaş anayasayı Türk milletinin onayına sundular. Türk milleti de bunu resmileştirdi.
Mevcut anayasamız “Darbe Anayasası ve kötü”, sizin gibi güdümlü ve sicili bozukların yapacağı anayasa “Sivil ve iyi” öyle mi? Siz sivil ve iyisiniz, üniformalarıyla, dürüstçe, vatan ve Cumhuriyet’imizi koruyan kahramanlarımız “Resmi, darbeci, kötü” öyle mi? Yazıklar olsun bu zihniyete. Bu da bir bölücülüktür.
Türk milleti bu zararlıları iyi tanımalıdır. Bu planı bozmak hepimizin görevidir. Parti, vakıf, dernek, din, mezhep gözlükleriyle hareket edersek alçakça hazırlanan bu planı bozamayız. Türkiye Cumhuriyeti parti, vakıf, mezhep, makam, para gibi değerlerle kıyas edilemeyecek kadar büyük ve üstündür. Bu yüzden Türkiye’yi bu saydıklarımın hepsinin üstünde görmeliyiz.
