Düşünme denince insan akla gelir. “İnsan düşünen canlıdır” sözü bu yüzden söylenmiştir. İnsan düşünme özelliğiyle diğer canlılardan ayrılır ve diğer varlıklara egemen olur. İnsan ne kadar çok ve sağlıklı düşünürse o kadar insan olur. Hayat ve çevremize bakınca yeterince düşünme alışkanı kazanmadığımız görülür. Tabii bunun sıkıntılarını yaşıyoruz.
İnsanların davranışlarını geliştirme olayına eğitim denir. İnsanlar sırf doğuştaki özellikleriyle değil, yaşam boyu da davranışlarını geliştirirler, hayat bunu gerektiriyor. Bir aile, bir toplum yahut bir devlet yurttaşlarını eğitmez ise sıkıntıları bitmez, artar. Çünkü evrendeki her şey gelişme halindedir.
Bunları aşağıda vereceğim örneklere esas olsun diye hatırlattım. Çevremize ve ülkemize baktıkça, gördüklerimizi başka ülkelerle karşılaştırdıkça düşünme ve eğitim ihtiyacımızın olduğunu, bu ihtiyacın her geçen gün arttığını, aile büyüklerinin ve özellikle devletin yurttaşlarını düşündürme ve eğitme görevini tam yapmadıklarını görüyoruz.
Bir yakınımı ziyaret etmek için 15 gündür Konya Şehir Hastanesi’ne gidip geliyorum. Hastane’nin geniş bir bahçesi var. Bahçeye az da olsa çöp kutuları konmuş ama sigara izmaritleri kutulara değil, hep çimenlerin, betonların üzerine atılmış. Beton ve çimenlerin üzerinde o kadar çok sigara izmariti var ki, insanın canını sıkıyor.
Kocaman insanlar bir hastanenin önünde bunu yapıyorlarsa, aile büyükleri ile devletin eğitim-öğretim kurumları ile iletişim araçları görevlerini yapmamış, yapmıyor demektir. Sırf bu durum bile Milli Eğitim, Kültür ve Turizm Bakanlıkları’nın başarısızlığını gösterir. Elinde örgün ve yaygın eğitim-öğretim kurumlarının tamamı bulunan, özendirici ve zorlayıcı imkanlara sahip olan T.C.’nin yöneticileri ve eğiticileri bu alanda başarısız iseler utanmalılar.
25 yıl kadar önce, Belçika’nın bir şehrinde hastanede yatan bir yurttaşımızı ziyarete gitmiş, hastanenin kocaman bahçesinin pırıl pırıl olduğunu görünce demiştim ki: Bizim çevremiz niye böyle değil? Ağzımızı açınca: “Gavurlar şöyle kötü, böyle kötü. Allah madden ve manen temiz olmamızı ister. İslamiyet temizlik dinidir..” Hani ya? Çevrenize bakın, her yer kirli.
Burada bir düşünelim, kendimize şu soruları soralım, yanıtını verelim: Allah inancımız uydurma mı, Allah hayali mi? İslam’da temizlik denen bir şey yok mu?
Yoksa Müslümanlığımız samimiyetsiz mi?
Aklen Allah da var. Temizlik de var. Ama temiz Müslümanlar yok, olsa da çok az. Soruların cevabı bu kadar basit.
Çizgi Filimler
Başta TRT’nin TV kanalları olmak üzere, ekranlardaki çizgi filmleri az da olsa görüyorsunuz. O sahnelerdeki insan ve çocukların baş, beden, kol ve bacakları nasıl? Çok komik, normal insan ve çocuklar gibi değiller. Şöyle ki:
Kimisinin başı bütün vücudundan büyük. Kimisinin kolları ve bacakları çöp gibi. Kimisinin boynu incecik ve çok uzun. Kimisinin karınları küp gibi. Bu çizgi filmleri izlerken bir de yanınızdaki gerçek insan ve çocuklara bakın; hiç birbirine benzemiyorlar. Peki bu nedir? Sahteciliktir, yalan ve kandırmacadır, çocuklarımızı gerçeklerden uzaklaştırmaktır.
Bence, sırf bu bile çocuklarımızı gerçek dışı büyüttüğümüzün, onları yalancı ve hayali yetiştirdiğimizin bir örneğidir. Çizgi filmlerde elbette hayal ve akıl geliştirici görünüm ve sözler olacak ama yalancılık olmayacak. “Bu film icabıdır” demeyin, olmaz. Gerçeklerden koparsak akıl ve gerçeklerden koparız.
Doğal olmalıyız. Doğal olmayan her söz ve davranış bizim kişiliğimizi bozar, bizi asılsız ve temelsiz bir insan yığını yapar.
Benim çizgi filmlerde dikkatimi çeken bir husus daha var. O da, yayın saatleri. Kimi TV kanallarındaki çizgi filmler gece yarılarına, saat 24.00’a kadar sürüyor. Filmler bitmeden çocuklar yatmıyor. Yani RÜTÜK ve T.C.’inin ilgili birimleri çocuklarımızı uykusuz bırakıyorlar, eğitim ve öğretimlerini alt üst ediyorlar, çocuklarımızın hayat düzelerini bozuyorlar. Böyle düşüncesiz bir kafa, böyle bir devlet yapısı görülmüş değil.
Akşam saat 22.00’a doğru, çizgi film devam ederken çocuklar için sesli ve yazılı uyarılar yapılıyor: “Çocuklar, uyku saatiniz geldi. Haydi yatın…”
Çizgi film devam ederken çocuklar televizyonu kapatıp yatarlar mı? Bu uyarıyı yapanlarda biraz akıl ve çocuk psikolojisi olsa bunu yapmazlardı.
Çocuklar en geç hangi saatte yatmaları gerekiyorsa filmi o saatte bitirtirlerdi.
Yöneticiler ve eğitimciler dahil hepimiz daha çok düşünme alışkanlığı kazanmalıyız. Daha doğal ve daha gerçekçi bir toplum hayatına geçmeliyiz. Eğitimimiz daha insani olmalıdır.
M.E.B. 2021-2022 eğitim-öğretim yılına alışılmış sözlerle değil, yeni ve gerçekçi projelerle girmelidir. Geçen yıllar bize gösterdi ki, M.E.B. böylesi birikimlerden uzak. O zaman bu görev her birimize düşüyor, başka yol yok.
“Bir tek benimle olmaz” demeyeceğiz. “Bir tek”ler birleşince büyük bir güç ve irade oluşturur, büyük işler yapar.