Tunceli Cemevi’nin bahçesinde Diyap Ağa’nın Mustafa Kemal ile çekilmiş fotoğrafı var. Çamalan Cemevi’nin dedesi oturduğu masanın arkasına Atatürk’ün fotoğrafını asmış. Yani Bektaşî/Alevî yurttaşlarımız Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti ile bütünleşmişler. Ya Diyanet, Sünnî din görevlileri, tarikat ve cemaatler? Buralarda Atatürk düşmanlığı, T.C. karşıtlığı var.
Camiler ve cemevleri Müslümanların tapındıkları yerlerdir. Buraların bugünlerine bakmadan önce, Hz. Muhammed dönemindeki durumlarına bakalım.
Hz. Muhammed sağken Medine’de tek mescit yaptırdı, o da ihtiyacı karşılayacak büyüklükte, sade ve gösterişsiz idi. Erkekler ve kadınlar namazlarını burada birlikte kılarlar, Peygamber dini bilgiler verir, bazen misafirlerini ağırlardı. Bu durum zamanla değişti; İslam’ın yorumundan doğan farklılıklar, inanç sömürüsü gibi nedenler yüzünden camilerin görünüş ve işlevini değiştirdi.
Türkiye’de çok sayıda cami ve mescit, az sayıda cemevi var. Cami ve mescitlerimizin çoğu temiz ve düzenli değil. Bunun sorumlusu bütün Müslümanlardır ama hocalar ve Diyanet baş sorumludur. Çünkü bu kesim, devletin (milletin) parasıyla yaşıyor, Diyanet ve elemanları “İslam temizlik, tertip ve düzen dinidir” diyorlar ama gereğini yapmıyorlar. Buna karşın cemevleri daha temiz ve düzenliler. Mimarisi ve yazıları yönleriyle camilerimiz Arapları, cemevlerimiz Türkleri hatırlatıyor.
Nevşehir’de yeni yapılmış bir cami gördüm. Çevresine göre çok büyük. Meydan okuma, gösteri yapma gibi bir şey. Nizip tarafından Gaziantep’e girerken, şehrin dışına, yakınında bir tek ev bile bulunmayan bir cami yapmışlar. İşsizlik, açlık hat safhada; öğrencilerimizin sınıfları yetersiz yahut öğretmenleri yok, borç çukurundayız, siz riyakârlık yarışındasınız. Peygamber ve halife Ömer Medine’de, bazı Müslümanların gösterişe yönelik mescit adımlarını engellemişlerdi. Bu Diyanet ve Müslümanlar: “Cami yarışı kıyamet alametidir” hadisini hiç duymadılar mı?
Eşimle Elazığ’daki İzzet Paşa Camii’nin içini görelim istedik. Camide görevli özel güvenlikçi, “kadınlar giremez, kadınların yeri başka” diyerek bizi içeri almadı. Namaza değil görmeye geldik dediysem de olmadı. Geri döndük. Bu uygulama her yerde var. Kadınlara çokça bodrum, merdiven altı gibi yerlerde namaz kıldırıyorlar. Bunun nedeni, kadınların “şeytan, şehvet aracı” olduğu inancındandır. Peygamber döneminde kadın-erkek aynı mekânda (kadınların safı ayrı ve arkada) camide namaz kılınırdı. Şimdi, Peygamberi solladılar.
Tunceli ve Çamalan’da (Mersin) iki cemevine gittim. Oralarda kadınlar dışlanmıyor. Cemevlerinin misafirhaneleri var, camilerin yok. Beş yıl önce Sivas’ta Müftülüğe ait bir misafirhaneye gittiğimde: “Eşiniz var, yalnız olsaydınız sizi alırdık” (?) demişlerdi. Erzincan’a geçtikten sonra, ziyaret ettiğim bir cemevinin, dedesi: “Yatacak yeriniz yoksa misafirimiz olabilirsiniz” demişti. Düşünün bu örnek ve yaklaşımların hangisi insanlık ve Hz. Muhammed’in hayatına uygun?
Tunceli ve Çamalan’daki cemevlerinde çok yönlü, zengin kitaplıklar var. Camilerde de kitaplıklar var ama bunlar tek yönlü; sırf dini. Cemevlerinde dini kitaplar kadar matematik, fizik, sosyal bilimler alanında da kitaplar var. Çamalan’daki cemevinde üç ayrı ve ciddi ansiklopedi koymuşlar. Bu beni çok düşündürdü. Sünnilere müspet ve sosyal bilimler lazım değil mi?
Doğu’daki camilerin bazılarında Said Nursi’nin, Batı’dakilerde Hüseyin Hilmi Işık veya bir başka hizip/grup başının kitapları var. Bu gerçek, cami imamları ve cemaatinin müspet ilmin gerçeklerinden uzak, Arap kültürlü, cemevi mensuplarının ise hoşgörülü, Anadolu kültürlü olduklarını gösteriyor.
Tunceli Cemevi’nin bahçesinde Diyap Ağa’nın Mustafa Kemal ile çekilmiş fotoğrafı var. Çamalan Cemevi’nin dedesi oturduğu masanın arkasına Atatürk’ün fotoğrafını asmış. Yani Bektaşî/Alevî yurttaşlarımız Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti ile bütünleşmişler. Ya Diyanet, Sünnî din görevlileri, tarikat ve cemaatler? Buralarda Atatürk düşmanlığı, T.C. karşıtlığı var.
Elâzığ’ı gezdikten sonra Harput’a çıktım. Diyanet’in Yüksek Dini İhtisas Merkezi’ni görünce, Diyanet’in yanlış gördüğüm bazı uygulamalarını anlatmak için içeri girdim. Bir yöneticiye, kadınların cami merkezlerine alınmayışları ve başka bazı konulardaki düşünce ve eleştirilerimi aktardım. Söylediklerimin çoğuna katıldı. “Çoğumuz sizin gibi düşünüyoruz ama bazı şeyleri aşamıyoruz” dedi. Baktım odada Atatürk’ün portresi yok. Duvardaki saatin rakamları Arapça. Bu ne, kaçımız Arap rakamlarını bilir deyince: “Bunlar önce konmuş” yanıtını verdi.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı hatırlayın, Anadolu’yu işgalcilerden kurtaran Atatürk’e atmadığı iftira, yapmadığı saygısızlık kalmadı. Türkiye’de nankörlük zirveye çıktı. Ben Türkiye’deki Atatürk düşmanlıklarını gördükçe İngilizleri hatırlarım. İngilizler, kendilerini Türkiye’den kovduğu için Atatürk’e düşmandırlar. Peki T.C. kimliğini taşıyan hoca ve kesimler Atatürk’e neden düşmanlar? Bunu çok düşünelim.
Yazımın ekine, Nevşehir’deki cami ile Tunceli ve Çamalan cemevlerinde çektiğim fotoğraflardan birer tanesini koyuyorum. Yorumlarını siz yapın.
Devamı var