Ceyhan’ın gençleri umut veriyor. Büyük Atatürk boşuna; “Bütün umudum gençlerdedir” dememiştir. Dikkat edin, bu gençlerin her biri deneyimli bir psikolog, bir millet fedaisi, bir paylaşımcı, bir yargıç, bir mutasavvıf, bir ana-baba, Mustafa Kemal Atatürk’ü rehber edinmiş bir Cumhuriyet muhafızıdır.
Konya Şehit Aileleri Derneği Başkanı Sayın Recep Pakdemir ile odasında sohbet ederken bir dosya uzattı. Baktım dosya, Ceyhan Ticaret Borsası Sosyal Bilimler Lisesi 9-A, 9-B sınıf öğretmenleri ve öğrencilerinin Pakdemir ailesinin şehidi için yazdıkları ortak bir mektup ile öğrencilerin yazdıkları mektuplardan oluşuyor.
Mektupların tamamını okudum. Buraya her mektuptan birer cümle alıyorum.
9-A Sınıfından:
“Sizi anlayabilmemiz için aynı duyguyu yaşamamız gerekir.”
“Ateş düştüğü ocağı değil, her ocağı yakmalı.”
“Bu canı Allah verdi, zamanı gelince alacak.”
“Bir gün vatanıma, milletime yararlı olmak için yaptıklarımın boşa gitmeyeceğine eminim.”
“Sizin boynunuzu bükük bırakmayacağız asla ama ailelerinize desteğimizi kesmeyeceğiz.”
“Vatana olan o sevginizi tüm iliklerime kadar hissettim ve çok utandım. Vatanımı çok sevdiğimi düşünüyordum meğerse yanılıyormuşum. Sizin vatana olan bu aşkınızın yanında benim sevgim az kalırmış…”
“Recep Bey, şunu unutmayın ki bu vatanda, bu millette olan herkes sizin oğlunuza borçlu. Sizi unutmak haddimize değildir… Bizim liderimiz Atatürk’tür. Bu millet O’nun yolunda, O’nun izinde gitmeye devam edecektir.”
9-B Sınıfından:
“Bu mektubu size sarılıp vermek isterdim ama böylesi nasip oldu.”
“Çok güzel bir kader bu.”
“Son Türk yok olana kadar bayrağımız inmeyecek, vatanımız bölünmeyecek.”
“Vatan sağ olsun…”
“Şu anda bu mektubu yazabiliyorsak, sizin kanınız ve emeğinizin sayesinde.”
“Merhaba, bu mektubu sizin bir evladınız olarak gönderiyorum. Evet vatanınız uğruna bir evlat kaybettiniz ama aynı zamanda binlerce evlat kazandınız.”
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.”
Ceyhan’ın gençleri umut veriyor. Büyük Atatürk boşuna; “Bütün umudum gençlerdedir” dememiştir. Dikkat edin, bu gençlerin her biri deneyimli bir psikolog, bir millet fedaisi, bir paylaşımcı, bir yargıç, bir mutasavvıf, bir ana-baba, Mustafa Kemal Atatürk’ü rehber edinmiş bir Cumhuriyet muhafızıdır.
Varsın iki yüzlü siyasiler kendilerini putlaştırsınlar, varsın ihanet şebekeleri topraklarımızı ve beyinlerimizi delik deşik etmeye çalışsınlar Anadolu insanının beyin ve benliğinde böylesi asil bir damar var olduğu sürece, biz yok olmayacağız.
Gençler, sizi kutluyorum. Hepinizi kucaklıyor gözlerinizden öpüyorum.
Ceyhanlı gençlerin bu çıkışları bana 30 Ekim 1918’i takip eden günlerdeki Yurdumuzun Çukurova’dan başlayarak işgalini, Dörtyol ve Mersin limanlarından karaya çıkan İngiliz-Fransız askerlerinin vahşetlerini, genç ihtiyar, yöre halkının düşmana karşı kıyam edişlerini gözlerimin önüne getirdi.
Hatırlayınız, işgalciler Dörtyol’u işgal ettiklerinde önce yöneticileri tutuklamışlardı. Mersin Limanında karaya çıkan düşman askerleri demir ve taş yapılardaki ay ve yıldızları sökmüşlerdi. Adana’daki “KAÇ-KAÇ” olayında kafirler kızlarımızın namuslarını kirletmişler, insanlarımızı kuyulara atmışlardı.
Ceyhanlı öğrencilerimiz bu acılı olayları çok iyi bildikleri için, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” diyerek Konya’daki Pakdemir ailesinin acısını paylaşmayı görev bilmişler.
Gençler sizi kutluyorum, hepinizin alınlarından öpüyorum. Öğrencilerindeki insani-millî duyguların coşmasına katkı sağladıkları için 6-A, 6-B’nin sınıf öğretmenlerine de saygılarımı sunuyorum.