Bunları yazarken, Araplara düşman olalım demiyorum. Çünkü, Araplar da insanlığın bir parçasıdır, biz onlarla komşuyuz. Komşularımızla barış içinde yaşamak, kindar Siyonizm ve sömürgeci devletlere karşı iş birliği yapmak gerekir. Bunu yaparken “Peygamber’in soyu Arap’tır, Arapça kutsaldır” gibi asılsız düşünce ve propagandalarla kendimizi küçük görmek, Türk-Türkiye düşmanlığı yapmak, alın teri ve el emeğimizi Araplara aktarmak yanlıştır.
Çanakkale’de savaş sürerken bir gün Binbaşı Lütfi iki Arap teğmenle Mustafa Kemal’in Yaveri Cevat Abbas Gürer’e gelir, teğmenlerin cepheye verilmesini ister. Teğmenlerle sürekli Arapça konuşur. Cevat Abbas kuşkulanır, teğmenleri istenen yere vermez. Lütfi ağırlığını koyar, teğmenlerin savaş hattındaki 12. Fırkaya verilmesini sağlar. Teğmenler bu fırkada iken düşmana bilgi verirler (ajanlık yaparlar), bir süre sonra düşmanın saflarına geçerler. Çok sayıda askerimizin şehit olmasına sebep olurlar.
Binbaşı Arap Lütfi sonra Suriye’deki 4. Ordu’da (Komutanı Bahriye Nazırı Cemal Paşa) görev alır. Türk Ordusu’nun gerisindeki isyancı Araplarla iş birliği yaparken yakayı ele verir, idam edilir.[1]
Türk Ordusu Dara ve Şam istikametinde kuzeye doğru çekilirken, Tafas civarında, Arap komutanlardan Tallal, adamlarıyla beraber, halsiz yatan, “su, su” diye bağıran Türk askerlerine ateş açar, Mehmetçikler acımasızca öldürülür.[2]
Şu sözler cevat Abbas’ın: “Düşman yalnızca İngiliz ordusu değildi. Türk Ordusu’na karşı her Suriyeli de intikam alan birer düşman kesilmişti. Halep’teki Baron Oteli’nde bulunan karargâhımız her gece Halep evlerinden atılan mermilerin hedefi olmaktaydı.”[3]
Mustafa Kemal Halep’te Ordu komutanı iken Sadrazam ve Dahiliye Nazırı Talat Paşa ile Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya, 20 Eylül 1917 tarihli bir rapor gönderir. O raporda der ki: “Falkenhayn, geldiği günden beri, “Araplar Türklere düşmandır. Biz Almanlar bîtaraf (tarafsız) olduğumuzdan onları kazanabiliriz” sözünü bizzat bana, bir ordu kumandanına sarf etmiştir.”[4]
30-40 bin yurttaşımızın katili Abdullah Öcalan, terörist arkadaşlarıyla birlikte yıllarca, Arap kamplarında gerilla eğitimi yaptı, Araplar tarafından beslendi. PKK, PYD gibi Türk, Türkiye düşmanı terör örgütleri hala Suriye’de barınıyor.
Yüzyılımızın en büyük şeytanı Amerika, 30-35 yıldır BOP ile bölgemize el attı, Irak, Libya, Mısır, Suriye gibi ülkeleri harap etti. Binlerce suçsuz insanı öldürttü. İçimizden kiraladığı adamların da yardımıyla Suriye’den Türkiye’ye yoğun bir insan göçü sağlandı, Suriye ile birlikte Türkiye’de kaosa sokuldu. Ekonomiden eğitime, güvenlikten dış politikaya kadar her alanda sıkıntı yarattı. Yurtsever aydın ve siyasetçilerimiz: “Bu kadar olmaz, millî güvenliğimiz ve ulus yapımız tehlikede” deyince, bunu diyenler itibarsızlaştırılmaya, hürriyetlerinden edilmeye başladı.
Meşhur sosyolog İbni Haldun, Arapların; “yağmacı, bozguncu, bedavacı ve vahşi olduklarını, bir hüner ve uzmanlıklarının bulunmadığını” anlatır.[5] Geriye dönüp baktığımızda Arapların düşünce ve bilime ciddi bir katkı sağlamadıklarını görürüz. Yani Arapların sicili bozuktur, güvenilmezler.
Bunları yazarken, Araplara düşman olalım demiyorum. Çünkü, Araplar da insanlığın bir parçasıdır, biz onlarla komşuyuz. Komşularımızla barış içinde yaşamak, kindar Siyonizm ve sömürgeci devletlere karşı iş birliği yapmak gerekir.
Bunu yaparken “Peygamber’in soyu Arap’tır, Arapça kutsaldır” gibi asılsız düşünce ve propagandalarla kendimizi küçük görmek, Türk-Türkiye düşmanlığı yapmak, alın teri ve el emeğimizi Araplara aktarmak yanlıştır.
[1] Atatürk’ün Yaveri Cevat Abbas Gürer (Cepheden Meclis’e Büyük Önder ile 24 Yıl. Derleyen Turgut Gürer), s. 26-27. Türkiye İş Bankası Yayını, İstanbul 2020
[2] https://izzettincopur.com/…/arap_ayaklanmasi_lawrence.html
[3] Cevat Abbas Gürer, aynı kaynak, s.84
[4] Şükrü Tezel, Atatürk’ün Not Defteri, s. 146-147. Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara 1972
[5] İbni Haldun, Mukaddime, C. 1, s. 280-283. M.E.B. Yayını (Zakir Kadiri Ugan. Ter.) İstanbul 1968