Recep Erdoğan: “Sizden bir ay, bir yıl doğalgaz parası almayacağım” diyor. Böylesi söz ve uygulamalar oy avcılığıdır; kişileri ve ulusumuzu rezil eder. Çünkü bu politikada bedavacılık var.
Bedavacılığa alışan bir kişi yahut ulus tembelleşir tüketici akılsız ve bön olur. Üretmeyen, düşünmeyen bir birey yahut ulus tüm birikimlerini kaybeder, bir süre sonra namus ve şerefini bile pazarlar; günün birinde yok olur gider.
Recep Bey, niye bana bedavadan bir ay tüp, bir yıl bedava doğalgaz parası veriyorsun? Bir ay sonra genel, bir yıl sonra yerel seçimler yapılacağı için mi? Demek sen bizi değil kendini düşünüyorsun. Sen bizi düşünmüş olsaydın şimdiye kadar ucuz verirdin.
Seçimlerden önce uygulanan böylesi ekonomik kararlar hayvanlar âlemini hatırlatıyor. Sütleri sağılacak koyunlar, sabana koşulacak öküzler sağılmadan, koşulmadan önce (veya o anda) doyurulur ki sütlerini salsınlar, sabanı çeksinler.
İçimden geçeni ifade edeyim: Ben ve ulus olarak biz koyun veya öküz yerine konmak istemiyoruz. İsteğimiz, yönetenlerin biz insan yerine koymasıdır.
Çağımızın insanlığına bir bakalım. Kimi ulusların insanları düşünerek, çalışarak, üreterek, yücelmiş. Türkiye’nin insanları ise (çoğunlukla) düşüncesiz, tembel ve bu nedenlerle düzeysiz; güdülerek yaşamak istiyor.
Durum bu iken biz niye rezil politikalar karşısında akıllanmıyoruz? Recep Bey’e oy verecek yurttaşımız çıkıp demeliler ki: Muhterem, ilkeli ol. Ben balık değilim. Bize iş bul çalışalım, bize bağış yapma. Çalışalım, üretelim.
Bunları Erdoğan karşıtı olduğum için değil; insanca yaşamamız, dünyaya ayak uydurmamız için yazıyorum. Muhalefetteki partilerin başkanları bize: “Al sana bir tüp parası, ver oyunu bana” dese, aynısını onlar için de yazarım.
Önümüzde iki yol var. Birisi düşünme, üretme ve onurlu yaşama yolu, öbürü tembellik ve eziklik yolu.
…
Bir ulusun yöneticileri yahut politikacıları yurttaşlarını ahmak ve sürü yerine koyuyorlarsa; o ulusun insanları susacaklar mı? Hayır. Ben ahmak ve sürü değilim” diyecekler. İşte o zaman o ulusun politikacıları yola gelirler.
İnsanlaşma ve uluslaşma da eğitimcilere ve din görevlilerine büyük görevler düşüyor. Bu iki kesim görevini iyi yaparsa sıkıntılar azalır. Türkiye’nin millî ve dinî eğitimini üstlenmiş kişiler iyi görev yapmıyorlar ki budala sayımız artıyor.
Öğretmenlerimiz Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, din görevlilerimiz Rifat Börekçi, Ahmet Hamdi Akseki gibilerini model alırlarsa iyiye gideriz.