Bağımsızlık yahut özerklik bölünmeyi, bölünme zayıflamayı, zayıflama acıyı getirir. Özerk Kürdistan emperyalizmin tarlası olur. Sömürgecilere ırgat olmak zillet, Türkiye’nin eşit yurttaşı olmak şereftir.
Tarihi bilgi ve belgeler Türklerin çoktandır Anadolu’da yaşadıklarını gösteriyor. Bu gerçek, Anadolu’da başka ulusların yaşamadığı, onların önemsiz oldukları anlamına gelmez. Her ulusun bir geçmişi, ayrı özellikleri vardır. Esasen insanları yaratan güç biz değiliz her insana saygı duyarız. Ancak, varlığımıza kasteden, coğrafya, devlet ve soyumuzla birlikte bizi yok etmek için uğraşan ulus ve güçlere dost olmayız.
Türkler Anadolu’yu yurt edinmek için uğraşırlarken; coğrafi, ırki, kültürel vb. yakınlıkları nedeniyle Kürtlerle kader birliği yapmışlar. Yıllar geçtikçe Batılılar başka ulusları sömürmek için Doğu halklarını bölme ve sömürme çalışmalarını yaptılar.
Batılıların oyununa gelen Kürt öncüleri yüz yıllarca birlikte yaşadıkları Türklere karşı isyanlar ettiler, acılar yaşandı. Buna karşın Türkler, beraber yaşadıkları Kürt, Ermeni vb. unsurlara insanca davranmışlar, yönetimde onlara da yer vermişler. Bunu Selçuklu, Beylikler, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti’nin hayatında görürüz.
19 Eylül 1908’de kurulan Kürt Teali ve Terakki Cemiyeti’nin tüzüğünde şunlar yazılıydı: “Kürtçeyi resmi dil olarak kabul ettirmek. Kürdistan’ın muhtelif şehirlerinde üniversiteler açmak. Anadilde siyasi gazete ve dergiler çıkarmak. Kürdistan’da ekonomiyi canlandırmak.” Kürtlerin kurduğu Azadi örgütü bir raporunda: Bağımsız Kürdistan’ın kurulmasını zorunlu görür. O yıllarda Ermeni Taşnak, Kürt Hoybun Cemiyetleri “Bağımsız Ermenistan ve Kürdistan için” ortak çalıştı. Ermeni Bogos Paşa ile Osmanlı’nın eski Hariciye Nazırlarından Kürt Sait Paşa anlaşarak 20 Aralık 1920 günü Paris’te ortak imzalı bir muhtıra yayınladılar, bağımsız Kürdistan ve Ermenistan’ın kurulmasını istediler.[1]
Osmanlı’da üst düzey makam sahibi olan Kürtçü Seyit Abdülkadir 8 Aralık 1919 günü İngiliz Yüksek Komiserliği memurlarından Kohler’e: “Mustafa Kemal gittikçe tehlikeli oluyor” diye yakındı. İngilizlerin İstanbul’daki Yüksek Komiserliği Binbaşı Noel’i Mardin, Diyarbakır’a gönderdi. Noel hazırladığı raporda: “Kürtlerin ari ırktan, Avrupalılar için Türklerden daha yakın olduklarını” yazdı. Fransız istihbaratı Bağdat’taki Yüksek Komiserliğine 1920’nin başında Bedirhaniler ile ilgili şu bilgiyi ulaştırdı: “Botan aşiretinden Bedirhan ailesi İngiliz ajanları ile anlaşmış ve İngiliz mandasını kabul etmiştir.” İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi R.C. Lindsay, Dışişleri Bakanlığına gönderdiği 2 Haziran 1925 günlü raporda: “1919-1921 yılları arasında Kürtlerin özerkliği yanlısı hareketlerle çok yakın ilişkisi olan eski Senatör Seyit Abdülkadir… son ayaklanmanın kışkırtıcısı olarak idam edildi” yazdı.[2]
Sonradan adı Kürdistan Teali Cemiyeti olan ayrılıkçı örgüt, Osmanlı yıkılırken yabancı kuruluşlarla çalışmış, “içeride birlik” çağrılarına yanaşmamıştır. Örneğin, İngiliz Muhipleri Cemiyeti ile yakınlık kurarken, Vilâyatı Şarkiyye Müdafaai Hukuku Milliye ile beraber olmayı reddetmiş, Ermeniler tarafından tehcir edilen Kürtlerin yerlerine döndürülmesini, Kürdistan’a Kürt memurların atanmasını istemiştir.[3]
Burada Kürt yurttaşlarımızdan değil kendilerini Kürtlerin savunucusu gösterenlerden söz ediyorum. Dikkat edersek, dünün Kürt öncüleri yabancılarla bir oldular, bize acılar yaşattılar. Aynı tehlike bugün de var. Türkiye’de kimsenin doğum yeri ve soyuna bakılmıyor herkes aynı haklara sahip. Ayrılıkçılara destek vermek Doğulu yurttaşlarımıza ağıra mal oluyor. Dünkü sıkıntıları yaşamamak için dikkatli olmak, tercihlerde akıllı davranmak gerekiyor.
Bağımsızlık yahut özerklik bölünmeyi, bölünme zayıflamayı, zayıflama acıyı getirir. Özerk Kürdistan emperyalizmin tarlası olur. Sömürgecilere ırgat olmak zillet, Türkiye’nin eşit yurttaşı olmak şereftir.
Biz asırlardır bu toprakların sahibiyiz. Toptan yok olmadıkça Türkiye’yi böldürtmeyiz. Bunun son örneği Millî Mücadele’dir. Doğu’yu her gezişimde gördüm, oralardaki yurttaşlarımızda ayrılmak gibi bir düşünce yok. Kendilerini Kürtlerin hamisi sananlar bilmeliler ki, bölücüler Seyit Abdülkadir ve benzeri kişilerin kaderini yaşarlar.
[1] Rıza Zelyut; Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği, 4. Basım, s. 163-174. Kripto Yayını, Ankara 2010
[2] Uğur Mumcu; Kürt-İslam Ayaklanması, 2. Basım, s. 13, 16, 17, 19, 85. Tekin Yy, Ankara 1991
[3] Tarık Zafer Tunaya; Türkiye’de Siyasi Partiler, 1. Basım, c.2, s. 202-203. İletişim Yayını, İstanbul 1999