Aslen Selaniklidir. Kocası “Büyük Harpte” şehit düşünce yakınlarıyla birlikte Türkiye’ye gelmiş, çocuklarını yetiştirmenin derdine düşmüş.
Yunanlıların İzmir’i işgali üzerine “iş başa düştü” diyerek köy köy gezmiş, 800 civarında milis toplamış, eşinden kalan ziynetleri satmış bir mavzer, elbise, çizme almış. Yanına aldığı iki küçük oğlu ile birlikte dağlara çıkmış.
Salihli, Demirci, Simav, Gördes ve Kütahya’daki savaşların hepsine katılmış. 22 yaşında fiilen orduya katılmış.
Yunanlılar Demirci’yi işgal edince Aydın Cephesi’nden Demirci Cephesi’ne atlamış, Demirci’deki çarpışmalarda büyük oğlunu şehit vermiştir.
Birinci İnönü (21 Şubat-1921) ve II. İnönü (31 Mart-1 Nisan 1921) Savaşlarında çarpışmış, küçük oğlunu da II. İnönü Savaşı’nda şehit vermiştir.
Sakarya Savaşı’nda kasığından yararlanmış; tedavisi bittikten sonra 26 Ağustos 1922’deki Büyük Taarruz’da, 30 Ağustos 1922’deki Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde ordularımızın en ön safındadır.
9 Eylül 1922 günü İzmir’e giren birliklerimizin içindedir. İzmir’e girerken yapılan çarpışmalarda da ayağından yaralanmıştır.
Hak ederek Binbaşı olmuştur.
Zaferden Sonra
1925 Haziran ayı sonlarında İstanbul’da Cumhuriyet gazetesi tarafından onunla yapılan söyleşiden hakkında şu bilgiyi ediniyoruz:
“Büyük harpte Kafkas Cephesi’nde yaralanarak ölen kocamın ve tüm vatan evlatlarının intikamını almaya and içmiştim. Allah, bu fırsatı 15 Mayıs 1919’da bana verdi. İzmir’i Yunanlılar işgal ettiği sırada ilk mukavemetimiz sona erip şehre Yunanlılar hâkim olunca Aydın’a gittim. Orada faaliyete geçerek bir Kuvay-i Milliye birliği teşkil edip bilahare Nuri çetesine katıldım. Aydın muharebelerini yaptıktan sonra Koçarlı’ya çekildik. Bu suretle, bilfiil atıldığım İstiklal Mücadelesi’ne başından sonuna kadar iştirak ettim. İlk defa Sakarya’da sol kasığımdan piyade mermisi ile yaralandım. Seyyar hastanede tedaviden sonra tekrar müfrezeme iltihak ettim. Büyük Taarruz’da Mürsel Paşa Fırkası’na iltihak ettik ve Ahır Dağları’ndan düşman gerilerine akmağa memur edildik. İzmir’e ilk giden birlikler arasında ben de vardım. Ancak bu arada misketle sol bacağım kırıldı. Allaha şükürler olsun bugün büyük gazimiz sayesinde amacımıza ulaştık. Türk ve Türklük kurtuldu. Vaktiyle düşman çizmelerinin altında inleyen sevgili topraklarımızda şimdi serbest ve göğsümü gere gere yürüyorum.”
Geçimi
Binbaşı Ayşe, devletin vereceği maaşı filan beklemeden Merkez Bankası’na Müstahdem (Odacı) olarak girmiş, geçimini çalışarak sağlamıştır.
Soyadı Kanunu çıktıktan sonra ALTUNTAC soyadını almıştır.
Allah rahmet etsin.
Türklerin geçmişinden habersiz kimi yeni türemeler çıkıp: “Bizden önce kadının adı bile yoktu” diyecek kadar gülünçleşiyorlar.
Bizim geçmişimizde kadınlarımızın adları da, kendileri de vardı. Bizim kadınlarımız kurultaylarda da vardılar, savaş meydanlarında da vardılar.
Binbaşı Ayşe bunlardan sadece biridir.
Kaynaklar:
1-Fevziye Abdullah Tansel, İstiklâl Harbi’nde Mücahit Kadınlarımız. Atatürk Kültür Merkezi Yayını s. 39-40 Ankara 1988.
2-İlhami Pektaş, https://www.ilhamipektas.com/kurtulus-savasimizin-gizli-kahramanlari-binbasi-ayse/