Atatürk’ün Anadolu’ya geçtikten sonraki çalışmalarını hatırlayalım. “Para yok diyene buluruz, ordu yok diyene kurarız, düşman çok diyene yeneriz” demişti. Padişah’ın ölüm fermanını ciddiye almamıştı, dağınık güçleri birleştirerek başarmıştı. Bugünkü Atatürkçülerin başarısı Atatürk’ün kararından, aynı cesaretten, aynı çalışma yönteminden geçiyor.
“Atatürkçüyüm” diyen kişi, dernek ve partiler: “T.C. ve Türk halkının sıkıntıları, Atatürk karşıtı iktidar ve çevrelerin eseridir” diyorlar, sıkıntıyı başkalarının üstüne yıkıp kendilerine toz kondurmuyorlar. Bu kişi ve çevrelerin söylediklerinde doğruluk payı büyük ama kendilerinde hiç mi sorumluluk yok? Bence var. Şöyle ki:
Atatürkçüler (çoğu), mutlu, başarılı ve iktidar olmayı kalıplaşmış sloganlarda, Atatürk’ü tabulaştırmada, iktidar olmayı seçim öncesinde yapacakları bir aylık siyasi çalışmalarda gördükleri için, daha önemlisi sözde Atatürkçülük yaptıkları ve bir de siyasi, bürokratik vs. kazanç elde etmeyi planladıkları için sorumludurlar. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk halkı her geçen gün biraz daha sıkışıyorsa, bunun asıl sorumlusu bu sözde Atatürkçülük yapan kişi ve kuruluşlardır.
Bugün, “Atatürk’ün partisiyiz” diyen bir partiyi düşünün. Dört yıl yatıyor, seçimlere bir ay kala siyasi çalışma yapıyor. Böyle iktidar olunur mu? Olunmaz.
Sonra Atatürkçülük sırf siyasi çalışma yapmak, hükümet olmak değildir. Atatürkçülük aynı zamanda düşünsel, bilimsel, kültürel, sosyal vb. çalışmalar yaparak, nitelikli bir toplum yetiştirmek için uğraşlar vermektir. Şimdi böyle bir parti yok.
Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı bir iktidar, iktidarda olduğu halde sürekli ideolojik çalışmalar yapıyor, siz yatıyorsanız suçlusunuz.
İktidar partisi yirmi yıldır Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini dinamitlerken, siz söyleyebileceğinizi söylemediniz, yapabileceğinizi yapmadınız. Sonunda heybedeki turp yerine konunca bağırmaya başladınız.
Üç yıl önce, bazı okullara Osmanlıca yazılmış İstiklal Marşlarımızın, bazı okullara Mısır, Pakistan yurttaşı İhvan öncülerinin fotoğraflarının asıldığını gördüm. Belgeledim, dosyaladım ve bulunduğum yerde, Atatürkçüyüm diyen parti, dernek ve sendikalara götürdüm: Şunlar için uğraş verin/verelim dedim. Hiç birisi oralı olmadı, bir tek adım atmadı, bir çift söz söylemedi.
Türkiye’de, Atatürk’ün adını kullanarak birçok ilimizde şubesi olan bir dernek var. Bu derneğin söz sahiplerinden biri aynı zamanda bir Mason Locası’nın üyesi. Locadan aldığı bir “teşekkür belgesiyle” seviniyor.
Ben, bir kişinin bir Mason Locasına üye olmasını düşünmem ama Atatürk’ün: “Kökü dışarıda bir örgüt olması nedeniyle”, Türkiye’deki bütün Mason Localarını bir gecede kapattırdığını düşünürüm. Atatürk’ün uluslararası gizli-kapaklı ilişkileri yoktu. Atatürk bağımlı değildi, Atatürk tüm düşünce ve davranışlarında tam bağımsızlıkçı idi. Bu durumda, senin “Atatürkçülük” adına laf söylemen, boy göstermen yanlıştır. İnsan aynı anda, iki yerde olamaz, iki merkezden birisini bırakacaksın.
Atatürk: “Çalışmadan, yorulmadan başarı elde edilmez” demişti. Çalışmadan, risk ve zorlukları göze almadan başarı elde edilmez; değil kaybedilenleri geri getirmek, elde olanları bile koruyamaz. O halde, buna göre yaşamak gerekiyor.
Atatürk’ün Anadolu’ya geçtikten sonraki çalışmalarını hatırlayalım. “Para yok diyene buluruz, ordu yok diyene kurarız, düşman çok diyene yeneriz” demişti. Padişah’ın ölüm fermanını ciddiye almamıştı, dağınık güçleri birleştirerek başarmıştı.
Bugünkü Atatürkçülerin başarısı Atatürk’ün kararından, aynı cesaretten, aynı çalışma yönteminden geçiyor.