Rozet duyarlılığını bahane ederek Atatürkçü Teğmenlerin TSK’dan kovulmaları yeni bir Balyoz-Ergenekon tertibidir. Burada kovulan Atatürk’tür. TSK’nin komutanları, Atatürk’ü, kurduğu kurumdan atıyorlar. Atatürk adına TSK’dan kovulan teğmenlerimiz için de bir söz söyleyeyim. Türkiye’nin gerçek komutanları bunlardır. Bunları kovan komutanlar ise gerçekten komutan değiller; bunlar birer er ve devre kaybıdırlar. T.C. gibi TSK da bu günleri geride bırakacaktır. Bize göre, ihraç edilen Atatürkçü Teğmenlerimizin her biri bir Ordu Komutanı, bir Genelkurmay Başkanı’dır. Bunları saygıyla selamlıyorum.
Tuzla Piyade Okulu’nda bir teğmen, yakasına Atatürk’ün rozetini takmak istememiş. Atatürk sevdalısı bir teğmenin olaya müdahalesiyle tartışma yaşanmış. Disiplin kurulu dördü Atatürk sevmez, üçü Atatürkçü yedi teğmeni ordudan çıkarmış.
Atatürk askerî okullarda yetişmiş bir subaydır. Askerî okullar disiplinli, ilkeli subaylar yetiştirir. Savaşların çokça ordularca kazanılması, subayların disiplinli ve meslekî bilgilerinin yeterli olmasından ileri gelir. Disiplin ve bilgisi olmayan bir ordu savaş kazanamaz, ülkesini koruyamaz.
Atatürk disiplinli, bilgili ve ilkeli bir subay olduğu için düzenli orduyu kurdu. Bu yüzden, TSK mensubu her subayın Atatürk’ü rehber edinmesi ve savunması doğaldır, görevidir. Bu yüzden bir subayın Atatürk’ü sevmesi gerekir.
Atatürk’ü Batılılar sevmezler. Çünkü Batılıların Türkiye üzerindeki kötü emellerini çöp sepetine atan Atatürk’tür. Türkiye’deki tarikat ve cemaatler de Atatürk’ü sevmezler. Çünkü her biri bir din yozlaştırıcısı, bağnaz, bilim ve özgürlük düşmanı olan tarikat ve cemaatleri Atatürk kaldırdı.
Türkiye’de Batılıların desteğiyle iktidar olanlar ile Batılılara borçlu olanlar da Atatürk’ü sevmezler. Bu yüzden Atatürk’ün ve Atatürkçülerin düşmanı çoktur. Atatürkçü subay ve generallerimizin Silivri zindanlarına atılmaları bundandır.
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına girerken karşı karşıya geldiğimiz acıya bakar mısınız? Atatürkçü olmak, Atatürk’ü hatırlatmak suç oldu.
Rozet duyarlılığını bahane ederek Atatürkçü Teğmenlerin TSK’dan kovulmaları yeni bir Balyoz-Ergenekon tertibidir. Burada kovulan Atatürk’tür. TSK’nin komutanları, Atatürk’ü, kurduğu kurumdan atıyorlar.
Bir süredir, TSK’da bir “Gevşeme, düşüş devri” yaşandığını söyleyebiliriz. Örneğin, Mustafa Kemal Çanakkale’de, en önde, kamçı sallayarak savaş kazanırken günümüzün kimi komutanları kum torbalarının arkasına gizlenerek PKK’lıları izliyorlar. Mustafa Kemal, 8-9 Temmuz 1919 gecesi üzerindeki rütbeleri çıkarıp atarken, zamanımızın kimi komutanları rütbe için iki büklüm oluyorlar. Bunlardan kimisi kozmik odamızı deşifre ediyor. Kimisi bir siyasetçinin emriyle bir başka siyasetçinin bahçesine inip kalkıyor. Kimisi oturtulduğu makamın hatırına bir siyasetçinin boynuna sarılıp ağlıyor. Yani TSK irtifa kaybediyor. Bunu hepimiz görmeliyiz.
Burada, Atatürk karşıtı siyasiler ile ilgili de bir tespit yapalım. Bunlar geçmişte, uzun süre, koltuk hırsı ve Atatürk düşmanlığı adına FETÖ terör örgütü ve ABD ile iş birliği yaptılar. Kendi aralarında bozuşunca, 15-16 Temmuz 2016 gecesi Türkiye büyük bir tehlike atlattı. Atatürkçü general ve subaylarımız olmasaydı, Türkiye’de kanlı bir darbe yaşanacak, Atatürk ve devrimlerine mesafeli duran üst düzey siyasi yöneticiler, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi’nin kaderini paylaşacaklardı. Bu siyasiler 15-16 Temmuz’dan hala ders almadılar ki, Atatürk düşmanlarına göz yumuyorlar?
Atatürk adına TSK’dan kovulan teğmenlerimiz için de bir söz söyleyeyim. Türkiye’nin gerçek komutanları bunlardır. Bunları kovan komutanlar ise gerçekten komutan değiller; bunlar birer er ve devre kaybıdırlar.
Bu değerlendirmemi ordumuzu yıpratmak, bazı komutanları aşağılamak için yapmıyorum; kendimce bir tespit yapıyorum.
T.C. gibi TSK da bu günleri geride bırakacaktır. Bize göre, ihraç edilen Atatürkçü Teğmenlerimizin her biri bir Ordu Komutanı, bir Genelkurmay Başkanı’dır. Bunları saygıyla selamlıyorum.
Yazımı Atatürk’ün Nutuk kitabından yapacağım bir şu tespitiyle bitireyim: “Sözle, siyasetle, düşmanın aldatıcı vaatlerine kulak vermekle, askerlik görevi yapılmaz…”